8. Bölüm

10.5K 465 79
                                    

Bölüm Şarkısı: Wye Oak- Civilian

Oy ve yorum istiyorum aşkolar.❤️

Gecenin köründe uykumun arasına bir ses sızdı. Önce gerçekle rüya arasında o ince çizgide uzun bir süre oyalandım. Sonra ayırt edebilmiştim.

Bu sesler gerçeğe aitti.

"O kız yüzünden beni orada unuttun öyle mi?" İşittiklerim karşısında kirpiklerimi araladım.

Bu ses içimdeki alevi harlamıştı.

"Sana kaç kere söyleyeceğim, o hengamede aklımdan çıkmıştın."

"Ben sana dört yılımı verdim. Koyduğun sınırların hiçbir zaman dışına çıkmadım bile. Sana neden katlanıyorum onu da bilmiyorum. Ama sen, daha iki gündür tanıdığın kız uğruna beni öylece bırakabiliyorsun." Kaşlarım çatılmış bir vaziyette ne olduğunu idrak etmeye çalışıyordum.

"Yağmur." dedi öfkeli bir sesle. "Sesini alçalt, onu uyandıracaksın." diye devam etti sözlerine.

"Ne o, uyanırsa bizi mi öğrenir? Bence artık herkes öğrenmeli." diye tısladı.

Destan, "Sen beni tehdit mi ediyorsun?" diye hırladı.

  Nefesimi tutmuş onları dinliyordum. Duyduklarım karşısında şaşkına dönerken, yavaşça yataktan doğruldum. Onları daha iyi duyabilmek adına odanın kapısını araladım. Karanlık odanın aralanmış kapısından sızan loş ışık gözümü almıştı. Kapının arkasına geçip onları bir yabancı gibi dinledim.

"Gerekirse evet. Onun için endişeleniyorsun ve onu bal gibi önemsiyorsun. Yoksa onu beğeniyor musun?"

"Ne saçmalıyorsun sen? Sana daha kaç kere söylemem gerek benim onunla aramda asla... Ben sana neden açıklama yapıyorum ki, sen ne zamandır bana hesap sorar oldun. Sınırını aşıyorsun!" diye patladı. Olduğum yerde korkudan yarım adım geriledim. Sesi o kadar gür ve korkunç çıkmıştı ki, öfkesi evin içinde tütüyordu.

Yağmur, "Sana olan sevgimi geri çevirmene izin vermeyeceğim. Bunun olmasına izin vermeyeceğim." dedi ağlamaklı sesiyle. Kendimi bir an suçlu gibi hissettim, onların özeline tanık olmak istemezdim fakat istemeden kulak misafiri olmuştum.

"Delirdin mi sen? Aramızdaki bu şey ne zamandan beri sevgi oldu? Gayet iyi biliyorsun, bizim aramızdaki şeyin adı asla sevgi değil. Ben sevgiye-aşka asla inanmadım." dedi. Daha fazlasına şahit olmak istemiyordum. Kapıyı yavaşça kapatıp yatağa geri döndüm. Sesler anlaşılmayacak kadar bölük-pörçük gelmeye başladığında gözlerimi yumdum.

Bilmem gerekenden fazlasını biliyordum.

Sevmem gerekenden daha fazla seviyordum.

Evet, onu seviyordum. Bu çektiğim ızdırabın başka bir açıklaması yoktu. Çünkü derinlerde bir yerlerde iyiliğe dair tohumlarını görebiliyordum. Onu aşka inandırmak isterdim, ehlileştirmek, yaralarını sarmak...

Aşkın ne demek olduğunu en çok bugün anladım.

Yağmur başından beri benden hoşlanmamıştı. Keşke kuruntularının gerçeklik payı olabilseydi, onun için hiçbir zaman tehlike teşkil edemeyeceğimi söylemek isterdim. Duygudan yoksun beden ilişkilerinde, genellikle bir taraf duygularına hakim olamazdı. Doğanın kanunuydu bu. Yağmur benden daha fazla yaşamış biriydi, yüzüne baktığımda birçok şeyin izlerine rastlıyordum. Acı, hayal kırıklığı, pişmanlık...

Uyku bir anne kucağı görevini görünce, zihnim gerçek ve acımasız dünyadan kısa süreliğine ayrıldı.

Dik yamaçlı bir ormandaydım. Çıplak ayaklarım zeminde tok sesler bırakırken, en tepede duran güneş ağaçların arasından sızarak tenimi ütülüyor ve içimi ısıtıyordu. Kuşlar birbirlerine sanki bir şeyi anlatmak ister gibiydi. Güzel sesleriyle atmosfere bahar havası izlenimi veriyordu. Çiçekler, büyüleyici bir görsel şölen yaratıyorlardı. İçlerinden bir çiçek beni öylesine mest etmişti ki eğilip bu güzel çiçeği inceledim.

Günahkâr Serseri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin