2. bölüm

684 29 0
                                    

SU

Sabah alarm çalmadan uyanmak mı? Ahh hadi ama bu kadar heyecan yapamam. Keşke Gamze’de burada olsaydı. Hiç kimseyi tanımadan okula başlıyorum.  4 saatlik uykuyla mı gideceğim ben şimdi. Kesin gözaltlarım da morarmıştır. Hemen bir duşa girdim ardından da saçlarımı düzleştirdim. Kıyafetlerimi dün akşamdan seçmiş olmanın rahatlığıyla yavaş yavaş hazırlanıyorum tabi. Nasıl olsa otobüste buradan boş geçiyor çok rahatım. Altıma kot şortumu, üstüme siyah yüzücü atletimi, onun üzerine de mavi gömleğimi giydim (multimedia). Kahvaltı yapmadan yurttan çıktım ve otobüs durağına gittim. Tanrım! Bu benim dün geldiğim yer mi? Bu ne kalabalık böyle. Dün çok sakin olan yer bugün iğne atsan yere düşmeyecek. Herkes aynı saatte mi otobüse biniyor bu şehirde. Benim otobüsüme kimse binmez umarım…

 Tam 50 dakika bekledim ama yok ben boş otobüs bekledikçe daha da kalabalıklaşıyor. Hadi binim desem bu şortla ellenmedik yerim kalmaz. İnsanlar akraba olur burada. İlk günden geç kalmakta hiç hoş değil. Taksiye binmeliyim ve radarları çalıştır Su boş taksi bul çabuk!  

Ne boş otobüs var ne de boş taksi. 10 dakikadır boş taksi arıyorum ama yok. En iyisi babamla konuşup araba almak. Neymiş efendim İstanbul trafiğine güven olmazmış. Otobüste insanlara kendimi mi elleteyim o zaman daha mı güvenli yani. En kısa zamanda bu sorunu halletmem lazım yok olmaz böyle. Heh boş bir taksi var koş Su koş.

“TAKSİİİİ!”

Allahtan durdu. Kapıyı açtım biniyorum diğer kapıdan başka birisi bindi. Geri zekalı mıdır nedir, benim taksim bu!

“İn bundan ben gideceğim.”

“Hayır. İlk ben bindim. Sen ineceksin.”

“Ama ilk ben gördüm. Ben bağırdım taksi diye. İner misiniz lütfen.”

“Zaten sen bağırmasan ben taksi olduğunu görmeyecektim ya. Allah’ım ya çattık sabah sabah. İn kızım derse geç kalıyorum.”

“Ne var yani bende geç kalıyorum. Sabahtan beri kaldım burada. Hem ben senin kızın değilim doğru konuş benimle.”

Şöför: “Gençler hangi okula gideceksiniz. Yol üzerindeyse beraber binin.”

(İki genç aynı anda ) “Barış Üniversitesi”           

Şöför: “Bak ne güzel, zaten aynı yere gidiyormuşsunuz.”

Ne yani şimdi bu gıcık ve sinirden neredeyse patlayacak olan çocukla aynı üniversiteye mi gidiyorum ben şaka gibi! Yolda arabadan çıt çıkmıyor tabi ve felaket trafik var.

“Sen çömezsin galiba beni tanımadığına göre.” 

“Bana mı dedin sen onu.”

“Şöföre diyemeyeceğime göre tabi ki sana dedim.”  Ahh. Bu çocuk benim sinirlerimi bozuyor. Benimki de soru tabi. Bana mı dedimmiş.

“Ne o diyecek bir şey bulamadın galiba.”

“Evet yeniyim. Ama eski olsam da seni tanımam için bir neden bulamıyorum. Ha şimdi ilk günden tanıdım, evet o da benim şanssızlığım işte.”

“Okula gidince adımı çok duyacaksın canım. O zaman biz tanıştık diye havalara girme de sen.”

“Ne diye havalara girecekmişim ya. Baba parası yiyen züppenin tekisin işte.”

“Sanki sen farklısın da.”

“Ben bursluyum. O yüzden baba parasıyla okuduğumu söyleyemezsin züppe.”

Su ve HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin