5. Bölüm

554 21 0
                                    

SU

Daha 1 yurda yerleşeli 1 hafta bile olmamışken şimdi eşyalarımı geri topluyorum. Hayat gerçekten çok garip ne zaman ne olacağı ya da ne yapacağımız belli olmuyor. Hayat’la aramızda daha hiçbir şey yokken başıma bunlar geliyorsa beraber olsak neler olur diye de düşünmeden edemiyorum.

Valizlerimi toplarken Melis’i arayıp bütün olanları anlattım. Olanlara çok şaşırmadı “seni uyardım canım. Bütün gözler senin üstünde bu sadece bir kişi daha da dikkatli olmalısın.” dedi. Benim yeterince üzüldüğümü fark etmiş olacak ki sonradan sesine neşe katıp evde olanları anlattı. Hatta onlarda da kalabileceğimi söyledi ama bide onların başına dert açmayayım. Sonuçta bu babamın arkadaşı ve daha korunaklı olur. Cidden artık korkmaya başladım sanırım. İçimde bana bir şey olacak korkusu yok ama arkadaş kaybetme korkusu var. Hayatım boyunca hiç arkadaş derdinde olmadım. Şimdi hayatıma kim gelmiş kim gitmiş önemli olmaz ama Melis, Kaan, Buğra ve Sena benim için birdenbire çok değerli oldular. 2 günde bile onları kaybetmeye göze alamıyorum. Berk içinse içim nötr. İlk başlarda birden çok sevdim sonrada konuşmak bile istemedim ama beni arkadaşlarıyla tanıştırdığı için ona her zaman minnettar olacağım. Hem belki kötü bir zamanıdır ve o yüzden bu kadar sinirlidir. Zaman gösterecek bakalım neden böyle davranıyor.

Eşyalarımı hazırladım. Valizleri kapının önüne koydum. Aşağıdan güvenliği çağırdım ve valizlerimi arabama taşımasını istedim. Valizleri verip odama son bir kez baktım ve hiçbir şey unutmadığımı gördüğümde odanın kapısını bile kapatmadan kendimi dışarı attım. Güvenliğe odamın anahtarını verip müdüre hanıma vermelerini söyledim.

Arabama bindim ve yolları tam olarak bilmediğim için navigasyonumu açtım ve adresi kaydettim.  Arabayı çalıştırdım ve adrese doğru gitmeye başladım. Adrese geldiğimde Sarıyer’de boğaza karşı bir köşk olduğunu gördüm ve şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. (multimedia-tanıdık geldi mi J ) Köşke bakarken kapılar kendi kendine açılmaya başladı ve kamerayı fark edip biraz mahcup oldum. Arabayı hemen bahçeye park ettim. O sıradan çalışan olduğunu düşündüğüm yaşlı, zayıf bir kadın ve oğlu olabilecek bir erkek çıktı. “Hoş geldiniz hanımım. Nermin Hanım birazdan burada olacak. Haberleri olmadığı için bu akşam bir davete katılmaları gerekmişti ama geleceğinizi duyunca hemen geleceğini söylememizi istedi. Siz salona geçin efendim.” Bizim evdeki çalışanlar annemin isteği üzerine hep genç ve sürekli çalışabilecek kişilerden oluşurdu. Çalışanların üzerinde üniformaları bile vardı. Asla çalışanlarla konuşmama izin vermezdi. Ayşe ablayı çok severdim ama onunla konuşursam işinden atacağını bile söylemişti. Bu yüzden ne çalışanlar benimle samimi bir şekilde konuşabilirdi ne de ben onlarla konuşabilirdim. Bu evde çalışanlar bile o kadar sıcakkanlıydı ki evde diğer yaşayanları düşünmeden edemedim.

“Lütfen bana Su deyin. Hanımım demeyin. Su kızım deyin yeter.”

“Sen nasıl istersen kızım. Benim adım Hatice. Sende bana Hatice teyze dersin. Bu da oğlum Samet.” deyip yanındaki 25 yaşlarında olan kişiyi gösterdi. Tahmin ettiğim gibi oğlu olduğunu duyunca dudaklarımda istemsizce bir gülümseme oluştu.

“Hoş geldiniz Su Hanım. Arabanızın anahtarını alabilir miyim garaja park etmem gerekiyor efendim” hemen anahtarı uzattım. Cebine atıp önce valizlerimi arabadan çıkarttı ve içeriye götürdü. Hatice teyze beni evin bahçe kapısından değil merdivenin olduğu kapıdan geçirdi. İçeriye girdiğimizde geniş bir antre solda ve sağda beyaz kapılar karşıdaysa üst kata çıkan merdiven vardı. Önden o arkadan ben merdivenleri çıktık ve sağa dönünce büyük bir salonla karşılaştım. Sol tarafta büyük bir yemek masası sağ tarafta koltuklar ve televizyon vardı. Ev bizim evin aksine klasik bir biçimde döşenmişti ve daha sıcaktı. Pencereye doğru adım attım ve yıllardır hayaliyle yaşadığım İstanbul Boğazını gördüm. Aşağıya baktığımda insanlar o kadar telaşlıydı ki karşılarındaki güzelliği göremiyorlardı ya da bu manzaraya o kadar alışmışlar ki artık güzelliğine bakmıyorlardı.

Kendimi kaybetmiş bir şekilde boğaza bakarken arkamdan sıcak bir ses “Çok güzel bir manzara değil mi? Boğazı izlerken bende kendimi kaybediyorum.” Arkamı döndüğümde oldukça şık bir elbise içinde annemin yaşlarında bir kadın içten gülümsemesiyle bana bakıyordu. “Hoş geldin Su’cuğum. Ben Nermin.” dedi ve yanıma gelip içten bir şekilde beni kucakladı. Bu sıcaklığına o kadar şaşırmıştım ki bir an karşılık veremedim fakat sonra hemen bende kucakladım. Geri çekildiğinde “Teşekkür ederim size de zahmet verdim. Aslında ben otele gidecektim ama” dediğimde sözümü kesti “Otel de neymiş. Babanla eşim artık ortaklar. Baban Ankara’dan şirketi yönetecek biz de buradan.” İki büyük şirket artık birleşti ve dünyaya açılacaklar. Bu hem sizin için hem de bizim için çok iyi oldu. Yani artık hep birlikteyiz. İstesen de seni bırakacağımı sanmıyorum” dedi o gözümü ayıramadığım gözlerini kırptı ve içten bir şekilde tekrar gülümsedi. Benim ağzımı açmama izin vermeden “hem odana bayılacaksın. Boğaz manzaralı.” Bunu duyunca hızlıca yüzümü Nermin Hanım’a çevirdim.

 “çok teşekkür ederim Nermin Hanım”

“Hayır canım Nermin Teyze. Hep bir kızım olsun isterdim ama uçarı bir oğlum var işte hem teyze anne yarısıdır. Bundan sonra bana Nermin Teyze diyeceksin oldu mu?” annemden bile hiç bu kadar bir sıcaklık görmemişken Nermin teyzeden görmek beni oldukça şaşırttı. Kadına bir kez daha sarılmak istedim ama olmayacağını düşünüp kendimi tuttum. Beni bir üst kata çıkardı. Soldaki odayı göstererek “burası oğlumun odası akşam yemekte tanışırsınız. Sizin üniversitede ama üst sınıfta” oğlunun büyük ihtimal beni tanıdığını düşündüm. Sonuçta 2 günde olsa okula hızlı bir giriş yapmıştım ve herkes benden bahsediyordu. Karşıdaki odayı gösterip “burası da senin odan” odaya hemen girdim ve kendimi canım kenarına attım. Manzara alt kattakinden daha güzeldi. Daha yüksek olduğu için boğaz daha güzel görünüyordu. Nermin teyzeye dönüp gülümsedim ve hemen sarıldım “çok teşekkür ederim. Benim hayalimdi bu” dedim ve gözlerimin dolmasına engel olamadım. Nermin teyzede duygulanmış olacak ki hemen konuyu değiştirdi. “Hadi sen şimdi dinlen bakalım. Akşam yemekte görüşürüz canım” Nermin teyze odadan çıkarken arkasından baktım ve o kapıyı kapatır kapatmaz kendimi yatağa attım.

Uyandığımda Hatice teyze yanımda adımı sesleniyordu. Uyandığımı görünce “kızım yemek yarım saat sonra açsındır. Yemek ye öyle uyursun” dedi. Hemen yataktan fırladım. Valizlerim odamın girişinde duruyorlardı. Açtım içlerinden güzel bir elbise çıkardım, kendimi hemen odamdaki banyoya attım. Çıkınca saçlarımı da düzleştirdim ve hemen hazırlandım. Aşağıya inerken Nermin hanımının oğlunun odasından müzik sesleri geliyordu. Nasıl olsa birazdan yemekte tanışırız deyip aşağıya indim. Nermin Hanım koltukta otururken 2 tane benim yaşlarımda kız masayı hazırlıyorlardı.

“Semih bu akşam Ankara’da masayı 3 kişilik hazırlayın kızlar” kızlar “peki efendim” dedi ve işlerine geri döndüler.

“Sen bizde Semih’te sizde kalacak. İstediğin eşyan varsa söyleyelim getirsin hazır sizdeyken”

“Yok Nermin teyze. Eşyalarımın çoğunu getirmiştim zaten” bunu söyler söylemez aklıma Pars geldi. Pars benim köpeğim 15 günlükken bize gelmişti 2 senedir beraberdik. Şimdiden onu çok özlediğimi fark ettim. Biz Nermin teyzeyle havadan sudan konuşurken Nermin teyze arkama doğru baktı ve arkadan bir ses “Uykucumuz da uyanmış. Annem seni anlata anlata bitiremedi. Hoş geldin ben –”

Evet, heyecanlı bir yerinde bitti farkındayım ama eminim kim olduğunu tahmin ediyorsunuzdur. Edemeyenler içinse tanıdığı biri olduğunu bilin şimdilik yeter. Hemen yeni bölümü yazmaya başlıyorum. Birkaç saate gelir J

Su ve HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin