Aldığı soğuk duş uykusunun tamamen açılmasına yetmişti. Bornozu ve saçına sardığı havlusuyla mutfağa yöneldi. Buz dolabını açıp göz attı. Buzdolabı tam takırdı. Sadece birkaç kahvaltılık malzeme kalmıştı. Acilen alışveriş yapması gerekiyordu. Bir haftada bu yana sadece dışarıya sigara almak için birkaç defa markete çıkmıştı. Onun dışında bütün gün evinde televizyon ve bilgisayarın başında, internette geçmişti. Kafayı biraz dinlemeyi umuyordu. Yalnızlığın iyi geleceğini düşünmüştü, fakat bir türlü kendini toparlayamamış, aksine daha da dağıtmıştı.
Bir çok arkadaşı evinin kapısını aşındırmış ona destek olmak istemişlerdi. Dışarıya çıkarmak hava almasını sağlamak, biraz kendisini toparlamasını sağlamaya çalışmışlardı. Ama o dışarıya çıkmamak, -özelliklede geceleri- için hep daha fazla direnç göstermişti. En sonunda onlarda pes etmiş ve Esra'yı yalnız bırakmışlardı.Bunu kendisine iyi geleceğini düşünmesi tam bir yanılgı olmuştu.
İyi değildi. Özellikle yalnızken.
Geceleri kâbusları, onu uyutmamak için elinden gelenin en iyisini yapıyordu. Gece geç saatlere kadar yatağında dönüp duruyordu. En sonunda sabaha karşı farkında olmadan uyuya dalmış oluyordu. Ertesi günde kalkması öğlen saatlerini buluyordu. Böyle ne kadar gideceğini bilmiyordu.
Huzursuz bir gecenin sabahında, yorgun ve bitkinlikten kızaran gözler, buzdolabındaki akşamdan kalan bir parça pizzayı seçebildi. Tabağıyla birlikte alarak mikrodalgaya koydu ve düğmesine bastı. Hemen yanındaki ecza dolabının kapağını açtı. Ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Bir hafta boyunca üzüntü ve strese katlanmak zorunda kalan beyni tepki vermeye başlamıştı. Bu iyi değildi. Ağrı şiddeti artarak devam ediyordu.
Bir an önce toparlanmasını gerektiren bir neden daha!
Ağrı kesiciden bir tanesini avucuna aldı. Tam atacakken karnından gelen bir gurultu ona midesinin boş olduğunu hatırlattı. Bu şekilde hapı yutarsa, bir de mide sancısı çekebilirdi. Aç karnına içmemeliydi. Mikro dalga fırın görevini tamamladığının ikazını verdi. Mutfak masasına oturarak kalan bir kutu meyve suyu ile sabah kahvaltısını yaptı. Mutfak masasını toplarken cep telefonun akşam orada unuttuğunu gördü. Elindekileri, kirli tabak çanak ile dolmuş olan lavabonun rakımını biraz daha artıracak şekilde koydu. Rezilliğine bir kez daha isyan etti.
İlacını bir bardak su ile içtikten sonra cep telefonunu alarak oturma odasına geçti. Darmadağın odada kendini kanepenin üzerine atarak televizyonu açtı. Öğlen haberleri saatiydi. Birkaç kısa haberden sonra Kızılay meydanının son halini göstermeye başladılar.
"Bir hafta boyunca süren çalışmalar sonucu en sonunda en kaz kaldırılabildi. Ulaştırma bakanının yaptığı açıklamada öncelikli olarak Ankara trafiğini alt üst eden dört yolun yapımını tamamlanacağını, sonrasında ise ulaşımın çok büyük sekteye uğradığı metro hattının onarımına geçileceğini açıkladı. Bu sürecin olabilecek en kısa sürede tamamlanarak, eski halinden daha verimli hale getirileceğini belirtti.
Açıklamasında söz konusu olay hakkında yorum yapmaktan kaçındı. Geçen süre içerisinde olayı üstlenen bir terör örgütü olmazken, yetkililer tarafından Kızılay meydanında bulunan mabetse ve güvenlik kameralarını incelenmesini devam ettiği belirtiliyor. İncelemelerin patlama anından son 48 saati kapsayacak şekilde yapıldığı ve patlama anı ve sonrasında ise birçok kameranın zarar görmesinden dolayı görüntü alınamadığı belirtiliyor.
Altı kişinin öldüğü ve sadece bir kişini kurtarılabildiği patlama sonrası, artan terör olaylarının daha ne kadar..."
Daha fazla dayanamayarak televizyonu kapattı.
Kurtulan kişi...
Kurtulan kişi kendisi olmuştu. Her şeyi yapmış fakat Emre'yi kurtaramamıştı. Belki de yapmamıştı. Yeteni yettiği kadar yapmamış ve kendisini seven en iyi arkadaşının ölümüne neden olmuştu. Aklına hücum eden görüntüler gözlerini dolmasına neden oldu. Bir hafta boyunca vicdanı ona eziyet etmişti. Mutlaka bir şeyleri eksik yapmış ve onun ölümüne neden olmuştu. Bunun tam olarak ne olduğunu bilemese de öyle olduğuna karar vermişti. Mesela, İlk anda o onlara saldırdığı anda daha çok cesaret örneği gösterebilirdi. Var gücüyle kaçacağı yerde, dönüp kendini ve Emre'yi savunabilirdi. Bunun nasıl mümkün olabileceğini tam olarak mantığı almasa da, kendi içinde böyle olması gerektiğine karar vermişti.
Ya o merdivenler... O lanet merdivende kayarak düşüp , bayılmamış olsaydı. Yaralı halde kan kaybeden arkadaşına daha kısa zamanda yetişebilir, daha fazla kan kaybetmesine engel olabilirdi.
Aptal
Aptal
Aptal
Hırsla Elindeki kumandayı karşıdaki duvara savurdu. Duvara çarpan kumanda parçalandı. Gözyaşları oluk gibi akmaya başladı. Kanepede bulduğu bir yastığa sarılarak teselli bulmaya çalıştı. Tam bu esnada cep telefonu çalmaya başladı. Gözyaşları arasından telefon ekranına baktı. Aynı numarayı görünce ret tuşuna bastı. Sehpanın üzerindeki yığın olmuş peçetelerden bir kaçını alarak gözyaşlarını ve burnunu sildi.
Telefon tekrardan çalmaya başladı. Aynı numara. Bu adam hiç vazgeçmeyecekti anlaşılan. Tekrardan ret tuşuna bastı. Esra'nın tahmini gazeteci olduğu yönündeydi. Adam defalarca mutlaka konuşmaları gerektiğini bunu telefonda yapamayacağını, buluşmaları gerektiğini söyleyip duruyordu. Esra da her defasında telefonu yüzüne kapatıyordu.
Bu kez telefondan mesaj ikazı geldi. Telefonun alarak gelen mesaja baktı.
"saat: 15.30'da mercan cafe de. Girişte telefonumu çaldır. Senin geldiğini anlar, kapıda karşılarım. Gazeteci olmadığımı aklının bir köşesine not et ve benimle buluş. O gün seni ambulansta gördüm. En son görmeyi umduğum ise, silahlı adamlarla oraya gelen patronumdu !"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEK (Kitap Oldu)
Science FictionBilim Kurgu ve macera seven arkadaşlar... Mutlaka okuyun... http://m.kitapyurdu.com/index.php?route=products/productdetail&product_id=422057