Uzaklardan gelen bir ses Esra'nın kulaklarını tırmalıyordu adeta.
"Esraaa! Yardım et! Esraaaaaaa!"
Bu ses yavaş yavaş sanki ona doğru yaklaşan birinin sesi gibi geliyordu. Ama zihni sesin geldiği yönü bir türlü algılayamıyordu.
Gözlerini açtı birden. Ses şimdi daha netti. Bu Emre'nin sesiydi.
Buğulu gözlerle kıpırdamadan etrafına bakınmaya çalıştı. Neler olduğunu, nerede olduğunu algılayamadı önce. Soran gözlerle etrafına bakındı. Gözleri yavaş yavaş net görmeye başladı.
Bir anda neler olduğu zihninde bir şimşek gibi çaktı. Geriye doğru sendeleyerek parmaklıklara çabucak baktı. Hiç bir şey yoktu. Daha sonra da etrafına korkulu gözlerle bakındı. Şaşılacak şekilde etraf sakindi. Başı ağrıyordu. Başını şiddetli çarpmış olacaktı. Eliyle yokladığında bir şişlik olduğunu fark etti. Sızlıyordu. Neyse ki ayak bileği o kadar kötü değildi.
Emre'nin sesi tekrardan duyuldu. Esra duyduğu sese inanamadı önce. Emre hayattaydı. Nasıl olurdu. En son "o" onlara saldırmış ve kaçmaya çalışırlarken, şiddetle bir şeye çarpmış - muhtemelen bir kolona - ve yere yığılmıştı. yaratığın böğürtüsü anında yanlarında kopmuştu. Her şey saniyeler içinde olmuştu. Esra'nın kaçmaktan başka yapabileceği bir şey yoktu.
Kaçarken duyduğu Emre'nin çığlıkları aklına geldi. Ondan umudunu tamamıyla kesmişti. Ama şu an kulaklarında çınlatan ses onun sesiydi. Bundan emindi.
Güzel bir gece olarak başlamış, fakat her şey bir anda kabusa dönüşmüştü.
Anında zihnine bir sürü düşünce hücum etti. Emre'yle olan ilişkisi...arkadaşlık ilişkisi...
Emre, Esra'nın iş yerinden en iyi arkadaşlarından biriydi. Hatta en iyisi denebilirdi. Ona her şeyini rahatlıkla anlatır, düşünce ve fikirlerini paylaşırdı. Aynı şekilde arkadaşını da dinler ona dert ortağı olmaya çalışırdı.
Fakat zamanla bu yakınlık arkadaş çevreleri tarafından farklı değerlendirilmeye başlanmıştı. Esra onları, bunun net biçimde arkadaşlıktan öte bir şeyin olmadığı konusunda defalarca uyarmak zorunda kalmıştı. Yine de işteki diğer insanlar onları birbirlerine yakıştırıyor ve bu düşünce Esra'yı kızdırıyordu. Bu onun özel hayatıydı. Kendisinden başka karar verme yetkisine sahip başka bir kişi daha yoktu.
Zaten Esra yönlendirme ve zorunluluk duygularından nefret ederdi. Bu türlü şeylere hayatı boyunca hep direnç göstermişti. Böyle olması tabii ki çevresinde iyi karşılanan bir durum değildi. Asi kız olmuştu. Sadece bu değil tabi. Dik başlı... Kendini beğenmiş...
Onu anlayan insanlar da vardı. Ama onlar tarafından da zaman zaman eleştirildiğini hissederdi Esra. Kendi içinde çelişki yaşadığı zamanlar olmuştu.
Neyse neydi
Bu kendi hayatıydı. Ve onla ilgili tüm kararları verme yetkisi yalnız ve yalnız kendine aitti bunu anlamak istemeyenlerin kendi bilecekleri işti. Ya onu öyle kabullenecekler ya da etmeyeceklerdi. O da onların bileceği işti.
Esra zihnini toparlamaya çalışarak, ayakları üzerine doğruldu. Aşağıya doğru merdivenlerden inmeye başladı. Her an karşısına bir şeyler çıkıverecekmiş gibi attığı her adımda duraksayarak ve dinleyerek dikkatlice tekrardan metro peronlarına doğru indi. Çabucak inlemelerin geldiği tarafa yöneldi. Peronların bulunduğu yer aydınlıktı. Bu Esra'ya kendini güvende hissetmesini sağlıyordu. Peronun sonuna doğru ilerledi.
Kolonun arkasında Emre'yi gördü. Yere yatmış bacağını tutuyordu. Emre, Esra'yı görür görmez yüzünde belli belirsiz bir sevinç ifadesi oluştu. Ayaklarını adeta zemine değirmeden sessizce Emre'nin yanına yaklaştı. Daha sonra tekrardan korkan gözlerle tünelin karanlık olan bölümüne baktı. Hareket yoktu.
" orada mı?
" oradaydı!"
Esra gözlerini tünelden ayırarak Emre'ye bakındı. Emre'nin onun elinden hala kurtulabildiğine inanamıyordu.
Dikkatli bakınca ayağından yaralanmış olduğunu fark etti. Kan kaybediyordu ve bacağı olması gerektiğinden daha eğri bir biçimde duruyordu. Esra bacağın kırık olduğunu net biçimde görebiliyordu. Onu bu şekilde hareket ettiremezdi.
"lanet olsun!"
" çok acıyor...dayanamıyorum..."
Emre'nin bu sızlanmaları zaten kendini bilmez bir halde olan Esra'yı daha da panik havasına sokuyordu.
"bekle"
"önce kanamayı durdurmalıyız"
"daha sonra sert bir cisimle kırık kemiği düzeltip sabitlemeliyiz."
Esra'da böyle bir durumda bütün bunarı düşünüp söyleyebildiğine şaştı. Yinede hemen harekete geçti
"önce kanamayı durdurmak için..."
Hem düşünüyor hem etrafına bakınıyordu.
Emre;
" gömleğimi al"
diyerek onu bu düşünceden kurtardı. Hemen Emre'nin üzerindeki gömleği çıkartarak yaraya turnike yaptı.
Esra kanın durduğunu görerek bunun işe yaradığına sevinir gibi oldu. Ama en önemlisi şimdi başlıyordu. Kırık bir bacak! Onu düzelterek sabitlemesi gerekiyordu. Sopaya benzer sert bir cisim bulmalıydı.
Etrafına bakındı. Biraz ileride tünelin sol tarafında bir kapının olduğunu gördü. Bu temizlik malzemelerinin konulduğu bölüm olmalıydı. Ortada işe yarayacak bir şeyler olabilirdi fakat karanlık tünelin perona giriş bölümü de oradaydı. Ama başka bir çarenin olmadığını hissediyordu.
"Hemen geliyorum"
![](https://img.wattpad.com/cover/55126856-288-k482819.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEK (Kitap Oldu)
Ciencia FicciónBilim Kurgu ve macera seven arkadaşlar... Mutlaka okuyun... http://m.kitapyurdu.com/index.php?route=products/productdetail&product_id=422057