1. BÖLÜM
Merhaba bu hikayeyi bulup minip aileme katılan güzel kapli insan.
Siz de bu hikayeye benimle eşlik edin ve sayfaların arasında birlikte kaybolalım.Başlama tarihini buraya bırakabilirsiniz.
♦
♦
♦
♦
Hayat soluksuz okuduğum bir kitap olmuş, ruhumsa o kitapta davetsiz misafir.🖤♣️
Kafam da onca kabus gibi doluşan hüzün, yüzümde hayatı sorgulayan maske. Ruhum bile alışmıştı yalancı sessizliğime. Sadece bunu dışarı vurmak başkaları adına farklı algılanıyordu. Belki de ben farklı bir insandım. Diğerlerinden ayrık, savruk bir kız. Anaokulundan bu yana kendi kabunğunda saklanan minik kız çocuğu. Böyle olmak istememiş, mecbur bırakılmıştım. Saçmaydı belki de bu kadar içe kapanık olmak ama şu an o kadar da yadırgamıyordum kendimi. Alışmıştım karanlığa, büyülü sessizliğe. Alışmıştı mesken tutmuş ruhum.
Göz kapaklarımı hızlı hızlı kapayıp açtım. Oturduğum büyükçe yıpranmış tahta bankta, parkta oynayan çocukları izliyordum . Baktıkça bazen karşımdaki miniklere dalıp gülümsüyor arada iç çekiyordum. Beni rahatlatan tek sığınağım dünyada ki en zararsız meleklerle aynı havayı solumaktı. Belki de dünya da en iyi yaşamayı hak eden varlıklar çocuklar ve hayvanlardı. Hayvanları da çok severdim. Garip ama böceklere bile ilgim vardı. Küçükken karıncalara çubuklarla yol yapmak çok eğlendirirdi beni.
Bu anı yüzümde minik bir tebessüme neden olurken , çok fazla zamandır gülmediğim aklıma geldi. Çene kasım bile artık somurtkan yüz şekli almıştı.
Ailem beni çocukluk döneminde fazlasıyla kısıtlamışlardı. Ailem demişken onlar sadece kimliğimde anne ve babalardı. Hiç bir zaman sevgilerini görmemiş ve sevgi nedir hissetmemiştim. Beni sevmediklerini biliyordum. Ama bunu her defasında belli etmeleri de çok can sıkıcıydı. Bir de budala erkek kardeşim vardı. Her fırsatta açığımı yakalamaya çalışan ve evebeynlere çocukça şikayette bulunan aptal kardeşim. Ona deli oluyor elimden gelse kardeşlikten men etmek istiyordum ama bu tabiki de imkansız bir durumdu. Açıkçası o koca evde iyiliğimi düşünen hiç kimse yoktu. Sevgi yoktu. Şefkat yoktu.....
O an minik bir damla, dizimin üstünde ki sımsıkı yumru yaptığım elimin üzerine düştü.
Ne zaman böyle düşüncelere girsem istemsiz gözlerim dolardı. Bu ağlamaklı halimden nefret ediyordum. Ben güçlü olmak zorundaydım. Ama bazen de kendime hakim olamıyor , göz yaşlarımı durduramıyordum.Gözlerimi parktan çekip gökyüzüne çevirdim bakışlarımı . Ağlamamak için yaptığım bu hareket arada işe yarardı . İşte yine gözlerimden gelen ıslaklık sanki gidiyor gibiydi.
Ne farkederdi? Gözümde gizlemeye çalıştığım bu yaşlar ordan kalbime inip orayı ağlatırdı. İşte orayı da durdurmaya çalıştığım başka bir yöntem yoktu.
Derin bir nefes alıp verirken oturduğum banktan hiç acele etmeden yavaşca kalktım. Belki biraz yürümek iyi gelirdi . Kollarımı göğsümde bağlayıp, birazda olsa ısıtmaya çalıştım kendimi. Sanki biraz üşümüştüm .Haziran ayının ortalarında olmamıza rağmen buralar daha tam ısınmamış, ve esen rüzgar tenimin ürpermesine sebep olmuştu. Soğuk ve keskin bir esinti ile ellerimi ince hırkamın cebine soktum.
Biraz yürüdükten sonra telefonumun bilindik melodisi kulaklarımı doldurdu . Kotumun cebinden telefonu çıkarıp ekrana bakınca telefonu yere firlatmak isteği geldi. Ama bu isteği bir kenara atıp aniden frenledim kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Teen FictionBirbirinden ölümüne nefret eden ama aynı zamanda birbirlerine ihtiyaçları olan iki ölümlü beden. Ruhları bazen onlardan habersiz buluşur, onların kendi zihinleri ile yapamadıkları sevgiyi o ruhlar birbirbirlerine gösterirlerdi. Ne farkederdi ki , bi...