16. Bölüm

1.3K 313 30
                                    


.
.
.

Bazı geceler sanki hissettiğimiz şeyleri zihnimize alırken rüya gibi görürüz. Yine öyle bir zifiride uyanmış ruhum ama onun aksine hala rüyada olan zihnim sağanak altında kalmış kedi gibi bazen üşüyen bedenimi arada ısıtan bir varlık hissediyordu.

Siyah kaygı  beni pençesine almışken ruhumu korumam gerekiyordu. Zaten iyice kendinden geçmiş bedenim bu hayattan yeterince soğumuştu. Geriye tek kalan kurumuş gül misali ayakta durmaya çalışmak, kötü ruhlu  kalplerden uzak durmaktı. Her ne kadar bunu denesemde gece boyu belli aralıklarla uyanmam ve uyku arasında sanki saçıma dokunan bir el vardı . Rüya mıydı gerçek miydi ve ya belkide benim uydurmamdı. Bildiğim tek şey bazen saçım bazen sırtımda daireler çizen yumuşak elin nefret dolu yüreğimi kuş tüyü kadar hafifletmesiydi.

Gözümü açmak istememiştim zaten . Nedense uykuya dalan gözlerim bu tatlı rüyanın kaybolmasını istememişti. Ta ki son kez uyanmamla birlikte karanlığa alışmış gözlerim küçücük açılırken, odanın da fazla karanlık olması etrafı çabucak seçmemi kolaylaştırmıştı.
Gece yarısını geçtiğini düşündüğüm bir vakit çeneme kadar örtülü olan sımsıcak yattığım yorganı üzerimden ittirirken serinlik vücuduma değdi. Serinleten hava beni rahatlatırken aslında bu denli üzerimi örten biri olmadığım zihnimden geçti. Ve ne gariptir ki sanki uyurken soluduğum bu güzel koku daha da derinlerden geliyordu. O kokunun içinde boğuluyordum ve bu sebebsizce zevk veren bir şeydi. Sanırım küçük bedenim fazla doz almış antibiyotik etkisinde mest olmuştu. Bu iyi bir şey miydi? Anlamamıştım.

Bu gece  garip şeyler dönüyor beni allak bullak eden bir sersemliğe dönderiyordu. Hiç olmadığı kadar tuhaf olmuştu içim. Ve yine hiç olmadığı kadar huzurluydum ilk kez. Azra bana ilk sarıldığı anki huzurdan bile kuvvetli bir şefkatti sanki. Anlam veremediğim şekilde yan yatmış olan vücudum pencereden vuran ayın altında parladığını gördüm. Sanki yatağın bir tarafı karanlıkta kalan ayna misali tüm ışığı benim tarafa göndermişti. Yanıma bakmadan üzerimdeki yorganı iyice kenara attım.

Bugün takıntı da kaldığım aklıma geldiğinde alışkın olmadığım oda ve rahat yatak beni bir anda kendime getirmişti . Camdan vuran ay ışığı sayesinde biraz da olsun loş ışık huzmesi etrafı seçmemi sağlıyordu. Karşımda ki pencereye takıldı gözlerim. Harekete geçti cılız bedenim , o manzarayı daha yakından görmek istiyordu zihnim . Yorganı üzerimden atarken beni çeken ışığa doğru yataktan kalktım.

Pencere önüne geldiğimde mükemmel bir alaca karanlıkla karşılaşınca nefesimi tuttum. O kadar güzeldi ki o an bir şair olmak ve  bir şiir yazmak istedim. Ancak kelimelerle anlatılacak bu nefes kesici güzellik yine aklıma tek bir kişiyi getiriyordu. Aslında şu sıralar her an aklıma gelmesi saçmaydı. Gecenin bir vaktinde uykuyla sersem beynim onu nasıl düşünüyordu hala . Bende iyice delirmiştim galiba .

Sonra zaten biraz deli olduğumu varsayarak onunla bu koca yuvarlak ayın altında binlerce yıldızı seyretmek , gökyüzünün laciverti içinde kaybolmak üzere akıllarımızda birbirimizi gezindirmek işime gelmişti.  Bu hayal nedense çok fazla güzeldi. Gerçek olamayacak kadar güzel ve uzak. Eminim şimdi uyuyordur. Çok güzel uyuyordur ama . Sanki onu görüyor gibi uyumasını dikizliyordu zihnim. O zihnimide ele geçirmişti. Ama ele geçirdiği galiba sadece o değildi.

Şu an onu düşünürken bile atan kalbim nefret kaynağım olmuştu bir kaç günde. Sürekli ritmi hızlanıyordu ve damarlarımda onun adı dolaşıyordu. Kuytu geceler gibi benliğimi kendine alıyordu. Savaş ruhumu ve vücudumu zehir gibi istila etmişti. Ne ben durdurabilirdim artık ne de o .

Derince bir nefes alıp gri düşünce bulutunu kafamın üzerinden kovdum. O bana bu denli uzakken imkansızları düşünmek nedense canımı yakmıştı. Acaba sevgilisi var mıydı yada bir sevdiği. Bu konu da istemsiz canımı sıkarken gökyüzünün o güzelliği sanki bir anda kayboldu. Gözlerimi kamaştıran ay küçülmeye bile başlamıştı. Bu evren onunla güzelleşmişti minik bir zaman diliminde . Sonra aralık dudaklarımdan ufak bir inilti çıktı. Napıyordum ben . Gece gece işim yokken onu düşünmem çok saçmaydı . Aptalcaydı. Eminim o böyle düşünmemişti bile . Benim kendi kendime yaptığım bu kuruntuyu duysa benimle alay bile edebilirdi. Kendimi bu kadar küçük düşürmemem gerekiyordu. Onun yüzünü dahi unutmak için elimden geleni yapacaktım.

Sinirle pencerenin önünden ayrılıp yatağıma doğru adımladım. Ta ki iri  cüsseli birini az önce kalktığım yerde ğörene değin. Kalbim korkuyla karışık heyecanla hızlanırken çığlığımı bastırmak adına iki elimle ağzımı sımsıkı kapattım. Yatağımda bir erkek vardı. Kendimi yatağına erkek atan kötü kızlar gibi hissedince içimden 'ne alâka'
diye geçirdim. Cidden şu an düşündüğüm şeyi mi tartışıcaktım zihnimle. Aptal zihnime bir an önce böyle durumlarda mantıklı olmasını öğretmeliydim.

Yavaş ve temkinli adımlarla yaklaşırken hala yüzünü seçemiyordum. İri ve kaslı vücudu her ne kadar bu denli belli olurken yüzü görünmüyordu. Bir kaç adım atıp iyice yaklaştığımda yüzüne doğru iyice eğildim. Onun kim olduğunu idrak etmemle beni kolumdan tutup az önce yattığım yere yatırması saliseler içinde olmuştu. Beynim anı hareketlerle allak bullak olurken, dudaklarımdan minik bir feryat kaçıverdi . Yatağa düşüp acıyan vücuduma inat yataktan tekrar kalkmaya çalıştım. Beni yeniden hızla yatağa yatırıp üzerimi örttü ve yorganın üzerinden tek koluyla belimi sardı. Artık kapana kısılmış ceylan gibi ne kadar çırpınsamda kemikli elleri ve yapılı kolu buna izin vermiyordu.

"Bırak beni ."

Hiç sesi çıkmazken hala çırpınıyordum. Savaş hiç oralı olmaksızın kaskatı dururken sadece düzenli aldığı nefeslerini duyuyordum. Ilık nefesi yüzüme çarpıyor ve bu benim hiç istemesemde öfkemi dindiriyor ; sakinleştirici etkisi veriyordu. Az evvel pembe düşlü hayalimden bir anda siyah düşe dönüşen ve yüzünü dahi görmek istemediğim adam şimdi yanımdaydı. Savaş yanımda bana sarılmıştı ; çok yakınımdaydı. Korktuğum başıma mı gelmişti?

Yoksa bu durum beni içten içe sevindiriyor muydu ! Huzurla aldığı nefesi şimdi uykumu bile getirmişti. Bunun anlamı neydi düşünmek istemiyordum.

Aslında olan herşeyi unutup uyumak cazip bile geliyordu. Onun şu an uyuduğu gibi. Anında tekrar uykuya dalması değişik bir ironiydi. Ama bu heycandan vücudumun uyuşmasına engel değildi. Yüzüne doğru cesaretle başımı kaldırdım. Hafif sakalları çıkmış erkeksi yüzü o kadar güzeldi ki , parlak ayın altında kalmışcasına gözlerimi kamaştırıyordu. Bir insan nasıl hem bu kadar güzel bir o kadar da acımasız sert bir adam olabilirdi. Anlam verilemeyen bu durum onun hakkında daha fazla bilgi öğrenme isteği doğurdu içimde. Kimdi bu adam. Sahiplenir gibi sarılması neden hoşuma gidiyordu.

İmkansız şeyler düşünmek bana göre değildi lakin bana hiç yabancı gelemiyordu. Melankolik bir şarkı efekti gibi yüzü vardı.  Tablo gibi  izlenesi yüzüne bakıp uyumak şu sersem gibi bana iyi gelebilirdi. En sonunda pes edip kafamı göğsüne gömdüm. Tam hızla atan kalbinin üzerine yaslı başım onun da benim gibi  heyecanlandırdığını  düşünmeme neden olmuştu .  Aynı duyguları yaşıyor olabilir miydik? Kalbim düzene girerken Savaş'ın kalbi hala koşu yapan bir sporcudan daha hızlıydı. Gözlerim yavaşça kapanıp açılırken o delilikle elimi cesaretle yanağına değdirdim ve kaşlarının çatılmasına yol açtım. Ama saniyeler sonra yani ben uykuya dalmadan önce gördüğüm gerçekse eğer sanki tebessüm etmişti. Sonrası karanlıktı. Koca bir boşluk.  Ve beni o boşluğa hapseden kocaman bir kalp .

...

Bölüm sonu umarım seversiniz .

ZOR AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin