.
.
.***Kana kana içerken seni ne ben doyabildim sana ne de ruhum tenine...***
Tutuşmuş ruhuma bir damla gözyaşı daha düştü. Çözülen bir gül destesi gibi indi kalbime birer birer . Halbuki yorgun bedenim artık cıvıldasın istiyorum. Ama ürkek ruhum buna izin vermezdi. Şu an burada onun bedenini hissettikçe mesken tutmuş yüreğim sevgiye daha da aç kalıyordu. Kimse göremiyordu mahvolmuş beni. Anlamıyorlardı. Anlamıyordum. Sanki yıllar önce mutluluk bana küsmüştü , çalmamıştı hiç kapımı. Uğramıyordu bana şefkat, elini eteğini çekip gitmişti benim dünyamdan. Fakat ben de şefkati enine boyuna keşfetmek istiyordum. Lezzetini almak ve onu sonsuza dek korumayı ne çok hayal ediyordum.
Lakin bu bedbah yaşantıma ters bir durum iken mümkün değildi. Sevgiyi tatmam olasılığı bile düşükken mum erir gibi ellerimden akıp gidecekti. Beni ölüm gecesi gibi intihara mahkum bırakacaktı yine .
Odaya girdiğim andan itibaren siyah düşünceler zihnimi istila etmiş, tutulan bir soluk daha ne kadar tutulmaya çalışılırsa , adrenalin tutkusu damarlarında dolaşan kan görevi üstlenmeye başladığında artık bedenime söz geçirmez olmuştum. Çünkü artık benim zihnimin görevi buraya kadardı. İplerim karşımda ki bu adamın eline geçmişti ve bu buzdan beden , darmadağın beni daha da mahvediyordu . Bu anlamsızlık bana mı özeldi bilemiyordum. Tek bildiğim korku filmlerinden fırlamış insanlarla aynı ortamda bulunan ve hayatta kalmaya çalışan aptal şarışın gibiydim. Filmin en heyecanlı yerinde soluksuz kaldığımız gibi bende o denli nefesimi tutmaya çalışıyordum. Kendi ölümüme susamış şaşkın şarışın ben hayata tutunmaya çalışan son nefesini verecek serçe gibi ölümle boğuşuyordum. Aksi taktirde bu loş odadaki gözlerimin sabiti iki ıssız tünel beni zorla o deliğe sokmaya çalışıyor , dengemi alt üst ediyordu. İnatla bakmaya devam ederken arsız gözleri alev alev öfkeyle beni süzüyor istemsiz deli ediyordu.Neler olduğu ile ilgili bölük bölük bilgilerle dolu zihnim iflas etmek üzereydi. Anlayamıyorum , bunca olanlara rağmen bana böyle küstahça bakması beni çılgına çeviriyordu. Gözlerimi siyahlardan zorlukla intihar ipi gibi yavaş yavaş çektim.
Titrek adımlarımı tenha bir sokakta kaybolmuş bir çocuk edasıyla atarken ayaklarım geri geri gitmek istiyordu. O odanın önünde kaç zamandır girmek için can atan ben şimdi can çekişerek giriyordum resmen. Korkuyor muydum?
Sanırım evet.
Kim korkmazdı ki . Daha bir ayı aşkın tanıdığım bu kibirli adamla hiç iyi sebeple karşı karşıya gelmemiştik. Şimdi de iyi bir neden için beni çağırıyor olamazdı . Kim bilir zihninde benle ilgili ne siyah düşünceler geziniyordu.
Odaya girer girmez arkamdan kapı kapandı .Arkama ani bir refleks ile dönerken ifadesizce Savaş'a bakan Onur kapının önündeydi. Kapıyı o kapatmış olmalıydı. Kuzey ' in donuk yüzünde gezinen gözlerim son olarak Savaş'ın soğuk suretine usulca kaydı. Ellerini önündeki büyükçe masaya yaslamış eğik olan kafasından saçının siyah tutamları aşağıya doğru sallanıyordu. Gözleri kapalı bir şeyler düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Teen FictionBirbirinden ölümüne nefret eden ama aynı zamanda birbirlerine ihtiyaçları olan iki ölümlü beden. Ruhları bazen onlardan habersiz buluşur, onların kendi zihinleri ile yapamadıkları sevgiyi o ruhlar birbirbirlerine gösterirlerdi. Ne farkederdi ki , bi...