###
Duygularım ızdırap misali sarmaşık halinde bedenimi ele geçirmişti. Sahi ne zaman tam olarak mutluluğu yakalayacaktım ki ? Bu kendime sorduğum azap veren soru , beni hiç bir zaman gerçeğe götürmemişti. Hep bir bilinmezlikte olan zihnim , usanmış halde olacakları bekliyordu. Gün doğmadan neler olmuştu acaba ?
Endişe, korku ve heyecan... Bu üç duygu tüm benliğimi ele almış, beni adeta bir kuklaya çevirmişti. Kalbim o kadar yorulmuştu ki en ufak üzüntüyü bile kaldıramaz olmuştum. Sadece bu sıralar ölü olan ruhum , Savaş ile bir nebze de olsa iyileşmiş gibiydi. Gözlerine bağlamıştı beni , orada ki siyah irislerine. Duygularımı onun yanındayken kontrol edemiyor, vücudum tenine değdiğinde tutkuyla kendinden geçiyordu. Öpüşü yeterdi zaten. Dudaklarımı yakan asi dudakları bana yetiyordu. Gözlerimi kapatıp derince nefes aldım ve cayır cayır yanan ciğerlerimde ki sıcak nefesimi dışarı bıraktım.
"Bana artık gerçekleri söyleyecek misin ?"
Araba da çok da hızlı olmayan bir şekilde gidiyorduk. İşi olsa dahi beni bırakmadan bara geçmemişti. Şu sıralar bar çok yoğun ve işlekti. İnsanlar ne anlıyorlarsa o denli içmekten?
Yola bakmaya devam ettim. Çünkü gözlerine bakarsam , yalan söylediğimi anlayabilirdi.
"Azra merak etmiş işte. Gerçekler bu."
Direksiyonu turan ellerinin sıkıştığını gördüm. Gerilmişti.
"Yalan söylemen hoşuma gitmiyor. Elbet de öğreneceğimi biliyorsun zaten!"
Dudaklarımı sertçe ısırırken önüme gelen saçımı kulağımın arkasına ittim. Yutkundum ve sesimi çıkarmadım.
"Eylül?"
Adım onun dudaklarından beni mahveden bir şekilde telafuz ettiğinde bir an ürperdim. İsmimi neden bu kadar kalp yakıcı söylüyordu. Seslice ofladım ve ona baktım.
"Evde benle görüşmek isteyen biri varmış. Oldu mu , öğrendin işte?"
Bana sureti dönüp de kaskatı baktığında gözlerimi kaçırmadan gözlerine baktım. Ama siyah irisleri öyle büyümüştü ki , gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım. Neden ona kızıyordum ki!
Ahh , lanet olsun!
"Canını yakan ne Eylül? Bir kaç gündür tuhaf olduğunu hissetmedim mi sanıyorsun ?"
Ağzım şaşkınca kendiliğinden açılırken tekrar ona baktım. Araba şimdi durmuştu. Eve gelmiş olduğumuzu o ana kadar yeni fark ediyordum. İşte onu sevmemin nedeni buydu. Ben bir insana değil, onun bana hissettirdiklerine aşık olmuştum. Beni anlamasına, herkesten farklı oluşuna vurulmuştum.
"Nasıl yapıyorsun?"
Güldü. Ama sadece dudakları biraz yukarı doğru kıvrılmıştı.
"Seni bakışından, sesinden , hareketlerinden... öpüşürken ki dudak kıvrımdan tanıyorum küçüğüm. "
"Seni öldürürüm bak. Beni bu kadar kendine deli gibi bağlayıp bırakırsan elimden kurtulamazsın !"
İfadesiz baktı bu defa. Gülümsemesi silindi. Sanki acı çekiyor da bunu belli etmemeye çalışır gibiydi. Anlamamıştım ya da bir sorun olduğunu anlamak istememiştim.
"Niye öyle bakıyorsun?"
Başını iki yana sallarken gözlerime dikkatle baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Teen FictionBirbirinden ölümüne nefret eden ama aynı zamanda birbirlerine ihtiyaçları olan iki ölümlü beden. Ruhları bazen onlardan habersiz buluşur, onların kendi zihinleri ile yapamadıkları sevgiyi o ruhlar birbirbirlerine gösterirlerdi. Ne farkederdi ki , bi...