...
'Kaybolan Düşler Masalında seninle oturup çizgiden insanları izlemek güzeldi sevgilim. '
...Bazı anları yaşamak zorunda kalırız. Her ne kadar istenmese de bu anlar bizim geleceğimize de olta atar ve orada kalır. Unutulur. Fakat anımsanır. Galiba bu da benim dünyamda kendimi başka bir evrende hissetmeme neden olan bir aşamadan geçmemin önünü hazırlıyordu.
Bu gerçeğe hala alışamayan varlığım bir nevi kabullenme yolundaydı. Her ne olursa olsun hayatımdan bazı anlar asla unutulmayacak bir yere sahip olmuştu. Sanki bir mühür vurulmuştu kalbime. Onca olanlara rağmen Savaş'ı silemeyen zihnim onun adını kazımıştı kalbime bir kere. Başımdaki belalara karşın onun burada olmasını istemek benim suçum da değildi. Bir kere bana ümit vermişti gözleri, sözleri, kalbi...
Şimdi neredeydiler bilinmezdi. Benim şu an ki gördüğüm irisler ona ait değilde hiç aklımın ucundan geçmeyen birindeydi. Bana acıyla bakan Mete' ye sabitlenmişlerdi.
Onun benim yaşadıklarımdan haberi bile olmazken şimdi karşımda acıyla kıvranması yüreğimi sızlattı. Hâlâ olanları kavrayamayan gözlerim acaba yanlış mı görüyordu. Ya da aklımın bir çeşit oyunu da olabilirdi. Bunun oyun olmadığını Mete'nin dağılan yüzünden anlamam bir kaç dakikamı alırken Mete beni kendime getirip , bana seslendi.
"Eylül sen iyi misin? Seni bulmak için çok uğraştım. Sen.. iyi... m.." sözcükleri yarim yarim kalsada ben onun benim için ne kadar da telaslandığını anlamıştım.
Ama aklımda dönüp duran tek soru: 'Mete tek mi gelmişti?'Savaş hangi cehennemdeydi. Beni daima koruyacağına siyahları söz vermişti halbuki. Yalandı demekki.
"Orada durma da gel ellerimi çöz. " diyen ve yüzünü acıyla buruşturan Mete'nin yardımına koşarken aklım yerinde değildi. Beynime doluşan ve âdeta istila eden binlerce sorunun arasından sadece birini Mete'ye yönelttim.
"Sen tek mi geldin Mete. Kendini nasıl tehlikeye atarsın?" O kadar korkuyordum ki Mete'nin iplerini çözerken ellerim titriyordu. Çok darbe almıştı. Bunu sandalyede bile doğru dürüst duramayan bedeninden anlayabiliyordum. Hayatını tehlikeye atmıştı. Ölüme yürüyen bir ip dansçısı gibi benim dansıma ayak uyduruyordu. Ve bu onun bana verdiği değere karşın kalbimin hiç bise hissetmemesi beni çıldırtıyordu.
Hızlıca arkadan sandalyeye bağlanmış ellerini çözdüğüm anda kanla dolmuş burnunu tuttu. Cani çok acıyor olmalıydı. Hemen ona sıkıca sarıldım. Mete neye uğradığını şaşırırken elleri nazikçe belimi kavradı. Dolan gözlerim onun omuzunu ıslatırken duydugum cümle karşısında hıçkırığımı tutamadım.
"Ben tek geldim Eylül "
Herşey saliseler içerisinde gözelerimin önünden geçerken kendimi bok gibi hissediyordum. Kalbim çok acıyordu. Tüm organlarım sanki uyuşmuştu. Midemde bir sancı vardı. Mete beni sakinleştirircesine sırtımı okşadı. Omuzlarımdan tutup kanlı yüzüne bakmamı sağladı.
"Burdan hemen çıkmalıyız Eylül. Seni güvenli bir yere götüreceğim. "
Başımı aşağı yukarı sallayıp bana uzattıgı elini sıkıca tuttum. Çok korkuyordum. Yakalanmaktan , yine aynı şeyleri yaşamaktan , onun yokluğundan...
Beni arkasına alıp önden yürürken beni bir kapıdan evin bahçesi gibi bir yere çıkardı. Eğilerek ağaçların arasından geçerken, büyükçe bir çalılıgın arkasına gizlendik. Birkaç adam koşarak eve girerken bir süre orada bekledik. Sonra Mete elimi tutup beni ormanlık bir yere doğru sürüklemeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Teen FictionBirbirinden ölümüne nefret eden ama aynı zamanda birbirlerine ihtiyaçları olan iki ölümlü beden. Ruhları bazen onlardan habersiz buluşur, onların kendi zihinleri ile yapamadıkları sevgiyi o ruhlar birbirbirlerine gösterirlerdi. Ne farkederdi ki , bi...