Yeni bölüm ile karşınızdayım sevgili ve değerli okurlar. Bu bölüm de biraz değişiklik yaparak karakterleri daha iyi anlamanız için kısa kısa onların da ağzından yazdım.
Onları biraz da olsa tanıyıp , düşüncelerini, zihniyetlerini daha iyi keşfetmenizi sağlayabilmisimdir umarım .
Keyifli okumalar!!!
.
.
.Gözlerim yanmaya başlarken bu kadar yakınımda olması beni korkutuyordu. Zaten onun istediği de buydu. Beni korkutup sanki bir köle gibi kullanmaktı. Ki bunu şu an bana bakan zifiriri gözlerinden anlayabiliyordum.Tabiki buna izin vermeyecektim. Eğer ki böyle bir fırsatı verirsem başıma daha büyük dertler açabilirdim. Bunu söyleyen ben aslında geri dönüşü olmayan bir yola sapmıştım. Ve tek başımaydım.
Karşımda ki bu kasırgaya güvene bilir miydim. Bunu bile bilmezken atmıştım kendimi önüne. Sanki bir kuzunun kendi rızasıyla kurtun mağarasına gitmesi gibiydi.
Belki de öyle değildi. Ben çok karamsardım o an. Bilmiyorum. Tek bildiğim tek parça halinde buradan çıkabilmekti.
Nefesini burnumda hissederken başımı eğdim. Saksıda boynu bükük çiçek gibiydi. Öyle bir ruh halindeydim. Savaşı sorarsanız hala onun kafesinde ellerindeydim. Pozisyonunu hiç değiştirmeden elleri başımın iki yanında öylece bana bakıyordu. Belki de bir şeyler düşünüyordu. Kim bilir?
"Bunca işin arasında bir de sen çıktın başıma. Küçük fare"
Başımı usulca kaldırıp yeni çıkmaya başlayan sakallı yüzüne baktım. Bilmediğim, ifadesiz suratından hiç bir şey anlamıyordum. Şu an tekrar itsem bir fayda etmiyecegini bildiğimden sadece bakmakla yetindim.
"Yardım etmeyeceksen bırak beni , kendi başıma halledebilirim."
Başını yana çevirip alayla güldü. Zaten hep alaylı gülerdi. Başka gülücük peyda olmamıştı dudaklarında. Bu beni kasmayan bir durumdu ama şu sinir bozucu gülüşü beni çileden çıkarıyordu.
"Söylediğim şey komik değildi bence."
Anında kesilen gülüşü ile tekrar bana dönen başı nedense bittin Eylül sinyali veriyordu. Yüzü kasılırken gözlerini kapatıp yeniden ateş püsküren bir volkan misali alevler saçarak geri açtı.
"Komik ve cesurcaydı. "
Başını ahenkle aşağı yukarı sallarken küçümser bir ifade takındı.
"Tebrik ederim . Bizim dahi zorlandığımız bu b*ktan adamı senin yenecek olman ne güzel. İşini bitirince haber verirsin."
Söyledikleri karşısında sadece yutkunurken boğazımın düğümlendiğini hissettim.
Biliyordu işte. O kişiyi tanıyordu ve tam tahmin ettiğim gibi kendi istekleri doğrultusunda bana yardım edecekti. Sesimi olduğundan düz bir ifade takınıp suratına baktım."Bana yardım etmenin karşılığında ne istiyorsun?"
Gözlerini bir an gözlerimden çekmezken duygusuzca yüzümün her santimi inceledi. Sanki hafızasına kaydetmek için her bir zerremi ezberliyordu. Bunu neden yapıyordu bilmiyorum ama bakışları o kadar ağırdı ki altında ezildiğimi hissediyordum. O denli etkisi altındaydım. Tabi arada ben de istemsizce onu incelemek zorunda kalıyordum. Küçük bir burun , elmacık kemikleri belirgin bir yüz hattı, koyu kahve belirgin kaşlar altında zifiri siyah gözler , ve hafif dolgun dudakları ile gayet kusursuz denebilecek kadar güzel bir yüzü vardı. Belki de bana en çarpıcı gelen dudağının kenarındaki belli belirsiz minik bir ben olmasıydı. Ama bu ben tabi ki beni ilgilendirmiyordu. Sadece... İşte öyle bir an da ... Neyse zaten konumuz bu değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR AŞK
Teen FictionBirbirinden ölümüne nefret eden ama aynı zamanda birbirlerine ihtiyaçları olan iki ölümlü beden. Ruhları bazen onlardan habersiz buluşur, onların kendi zihinleri ile yapamadıkları sevgiyi o ruhlar birbirbirlerine gösterirlerdi. Ne farkederdi ki , bi...