Olayın olduğu yere vardığımızda gözlerimi kocaman açmış öylece bakıyordum. Atakan 'ın burnu kanıyordu ama buna aldırış etmeden karşısındaki kumral bir çocuğa sert yumruklar atıyordu. Onun da dudağı patlamış ve daha kötü görünüyordu. Telaşla Melis'e dönerek "Neler oluyor burada? Neden kimse onu durdurmuyor? " diye sordum.
"Atakan'ı kavga anında durdurmak imkansız. Kendini kaybeder. " dedi kendinden emin bir şekilde.
Ama buna biri son vermeliydi. Konu neydi bilmiyorum ama araya ben girmeye karar verdim.
"Atakan! " dedim ama beni duymadı bile.
"Atakan, dur lütfen! " Sesimi yükselterek söyleyince benim orada olduğumu yeni fark etmiş gibi bana doğru baktı.
"Yağmur? "
Soluk soluğa kalmış şekilde bana baktığında cesaretimi toplayıp kolundan tuttuğum gibi çıkış kapısına götürdüm. Bunu nasıl yaptığımı bilmiyordum ama bir anda içimden öyle gelmişti. Umursamayarak çekip gidebilirdim ama öyle yapmak istememiştim. Arkamızdan gelen itiraz dolu cümleleri duymak yerine Atakan'a odakladım.
"Ne yaptığını sanıyorsun? Neden kavga çıkardın durup dururken? " diye sordum. Biraz da korkuyordum aslında. Bugün okula Yankı gelecekti. Onunla ilgili olabilir miydi? Umarım değildir...
"Durup dururken mi? " diye küçümseyerek güldü. Ardından sinirli olduğunu belli edercesine elini sarı saçlarına daldırdı.
"O piç senin hakkında atıp tutarken nasıl sakin kalabilirim, " dedi. Ne dediği hakkında bir fikrim yoktu. En fazla ne söylemiş olabilirdi ki?
"Ne söyledi benim hakkımda?"
"Seni evime girerken görmüş. Küçük orospunu çağırsam bana da gelir mi dedi. Karşı komşum olur kendisi. Eskiden de böyle uğraşırdı benimle, " derken hâlâ sinirliydi. Tamam bu da kötüydü. Ama en azından Yankı 'yla bir ilgisi yoktu.
Bu sözler üzerine benim de kaşlarım çatıldı ama umursamadan Atakan'ı kolundan tutup sınıfa götürdüm. Yine kolundan tutmuştum ama itiraz bile etmedi yine. Benim de işime geldi zaten. Çok yakın olmasak da bana samimi davranıyordu.
Ebru Hoca derse girdiğinde Atakan'la hazırladığımız ödevi teslim ettik. Yüksek bir not bekliyordum açıkçası güzel hazırlamıştık. Tek başıma da yapmamıştım üstelik. Ders bittiğinde bir ses yükseldi.
"Oha gelene bakın kızlar! "
Sınıfın inek öğrencisi Ayşe sınıfta bunları söylediği zaman herkes kafasını kapıya çevirmişti. Genellikle bu tip öğrenciler derslerinden başka bir yeri görmezken şimdi oldukça şaşkın ve hayran dolu çıkmıştı sesi. Ben de o yöne baktığımda Yankı yavaş ve kendinden emin şekilde koridorda yürüyordu. Kendi sınıfına gidiyordu muhtemelen.
"Son sınıf galiba. Keşke bizim sınıfta olsaydı. "
"Çok yakışıklı kızım yaa. "
"Allah özene bezene yaratmış. "
Kızların her zamanki erkek merakı yüzünden gözlerimi devirdim. Ne yani yakışıklıysa, hiç mi görmediniz? Biraz sinirlenir gibi olmuştum kızların bu dediklerine. Ama niye sinirlendiğimi de anlamamıştım.
***
Dersler bittiğinde kitaplarımı toplayarak çantama koydum. Eve gitme zamanı gelmişti sonunda!Teneffüslerde Yankı 'nın arada sırada bana bakması dışında bir şey olmamıştı. Çoğunlukla etrafındaki dost canlısı kızlarla vaktini geçirmişti. Ama benim umurumda mıydı peki? Hayır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Fısıltısı
Teen FictionAşk hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı... Yağmur, daha küçük yaşlarda annesini gözleri önünde öldürülürken görmüş, bir parçası hep eksik olarak büyümüş bir genç kız. Babasının işi yüzünden İstanbul'a taşınırlar. Yeni bir hayat, yeni bir okul ve yeni...