"Öğrendim ki insanlar onlara ne söylediğini unuturlar. İnsanlar ona ne yaptığını unuturlar. Ama insanlar onlara nasıl hissettirdiğini asla unutmazlar."(Maya Angelou)
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰Yorganımı biraz daha kendime çektim. Evimde, yorganım ve nutellamla birlikte film izliyordum. Bilgisayar kucağımın üstündeydi ama biraz sonra kapımın tıklatılmasıyla filmi durdurmak zorunda kaldım.
"Gel, "dedim sesimi bulmaya çalışarak. Kısık çıkan sesime, akan ve durmak nedir bilmeyen burnum da eşlik ediyordu. Yankı 'lya ormanda kaybolmamızın üzerinden üç gün geçmişti. Ve ben ne olduğunu anlamadan grip olmuştum. E tabii hasta olurdum. Hep Yankı yüzünden. Gıcık!
"Nasılsın bakalım sümüklü prenses? "Bu halde olmama rağmen beni güldürmeyi başaran Atakan 'a sıcacık bir şekilde karşılık verdim. Bu üç günde sürekli eve gelip destek oluyordu. İlk gün Melis gelmiş olsa da ne yazık ki grip ona da bulaşmıştı.
"Hmm sen gelince daha iyi oldum, " dedim ve tek kaşımı kaldırarak "İstediğim çikolatayı aldın mı? "Dedim ellerine bakarak. Ama boştu ve bu beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Dün gitmeden önce ondan çikolata istemiştim. Almamışsa benden çekeceği vardı!
"Almaz olur muyum hiç? Aslında bir tane alacaktım ama gözlerindeki sevinci görmek için birsürü aldım. "Siyah sırt çantasının fermuarını açarak içindekileri yatağa boşalttı. Gözlerimden kalp bile çıkabilirdi mutluluktan. Elimle ağzımı kapatıp bebeklerime baktım. Eti karam gurme!
Atakan bana baktığında o da benim gibi gülüyordu. "İşte tam da bundan bahsediyorum. "Kollarımı açıp sarılmasını bekledim. İstediğim şeyi anlayıp kollarını bana doladı. "Teşekkür ederim. "Dedim neşeyle. Ama sonra ne yaptığımı fark edip Atakan 'ı ittim hızla. "Sana da bulaşacak şimdi. Sarılmasaydık keşke, "dedim mahçup bir ifadeyle. Bununla eş zamanlı olarak da hapşırdım.
"Çok kötü bir hastalığın olsa da ben gene sarılırım sana, "dedi. Bunu söylerkenki yüz ifadesi oldukça ciddiydi. Cevap beklemeden bilgisayara baktı. "Kore filmi ha? Adı ne? "
Film izlediğim tamamen aklımdan çıkmıştı. Ekrana bakarak " Innocent Thıng, " dedim. Çok güzel bir filmdi. Gerçi bu 5. izleyişimdi ama gram sıkılmamıştım. Birdenbire aklıma gelen fikirle sırıttım. "Film izleyelim mi? "
"Bana uyar. Ne izliyoruz peki? "Yatağımda biraz yana kayarak yer açtım oturması için. Biraz düşünür gibi yaptım ve "Aynı yıldızın altında, "dedim. Onu yalnızca bir kere izlemiştim. Ve kitabını da okumuştum. Gerçekten mükemmeldi.
"Demek sen de seviyorsun onu. İzleyelim bakalım."
***
Otobüsteki rahatsız koltuğumda daha dik durmaya çalıştım. Kalabalıktı ve ben kimsenin sesini duymak istemediğim için kulaklığımı takmış müzik dinliyordum. Hâlâ griptim ama biraz biraz iyileşmeye başlamıştım. Bunu fırsat bilerek kendimi yollara atmış Melis 'le buluşmaya gidiyordum. Sahile yakın bir kafede buluşacaktık. Birkaç gündür onu görmediğim için çok özlemiştim. Okula da gidememiştik. Benim yüzümden hasta olduğunu da düşünürsek diyecek başka bir şey yok. Başımı cama yaslayıp gözlerimi kapattım birkaç saniyelik için. Ama yanımda hissettiğim hareketlilik ve kulaklığımın çekilmesiyle gözlerimi açtım. Sol tarafıma dönüp baktığımda Yankı 'yı görmeyi beklemiyordum kesinlikle. Elinde ise papatya.
"Senin burada ne işin var? "
"Şşş. "İşaret parmağını dudaklarına götürüp sus işareti yaptı. Ben de sesimi çıkarmayıp onu izlemeye başladım. Yumuşacık duran dudakları, siyah dağınık saçları ve çıkmaya başlayan kirli sakallarıyla çok tatlı ve çekici görünüyordu. Kaç dakika baktım bilmiyorum ama birden gözlerini açıp bana bakınca utanıp başımı çevirdim hemen. Niye kime baksam yakalanıyordum? Bu halime güldü ve tekrar gözlerini kapattı. Bu sırada da geleceğim yere varmıştım. Yankı 'nın elini tutup indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Fısıltısı
Teen FictionAşk hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı... Yağmur, daha küçük yaşlarda annesini gözleri önünde öldürülürken görmüş, bir parçası hep eksik olarak büyümüş bir genç kız. Babasının işi yüzünden İstanbul'a taşınırlar. Yeni bir hayat, yeni bir okul ve yeni...