21. Bölüm - Dört Yapraklı Yonca -

32 5 0
                                    

Ağaçların yaprakları rüzgardan dolayı sallanıyor ve ses çıkarıyordu. Bu ses hoşuma gitmişti. Hem sakin bir ortam hem de huzurlu... Deri ceketime daha da sarıldım. Tamam kış mevsimini seviyordum ama hasta olmak da isteyeceğim bir şey değildi. Yan tarafıma baktığımda Atakan 'ın da bana baktığını fark ettim. Bir şey söyleyeceğim demişti. Ama nedense ilgimi çekmiyordu.

"Seni dinliyorum, "dedim. Bir an önce söylesin de rahatlasın diye. Çünkü belli ki söylemeye çekiniyordu. Eliyle ensesini kaşıdı ve gözlerimin içine baktı. Bu bakış öncekilerden farklıydı sanki. Daha derin ve tuhaf bakıyordu.

"Böyle şeyler söylemekte iyi değilim aslında... Nasıl karşılarsın onu da bilmiyorum. "

Şaşkın şaşkın bakarak devam etmesi için kafamı salladım. "Evet? "

"Ben-"

"Burada mıydın Yağmur? "Yankı 'nın sesiyle Atakan bir anda sustu. Birkaç metre uzağımızda olan ağacın arkasından bize doğru yürümeye başladı.

"Evet ne oldu? "Dedim tek kaşımı kaldırarak. Hani kızların yanındaydı. Niye geldi ki?!

"Birden ortadan kaybolunca merak ettim," dedi ve yanımıza -yere- oturdu. Bunu yaparken Atakan gözlerini bir saniye bile olsun ondan ayırmamıştı. Yankı 'ysa sanki ona inat gayet neşeli ve umursamaz görünüyordu. Hadi ama! Biri bana burada ne olduğunu açıklayabilir mi? Çünkü ben onların bu tavırlarından gerçekten sıkılmıştım. Bunu dile getirmek Tam için dudaklarımı araladığım sırada Atakan benden önce davrandı. "Ben gideyim artık. Sonra konuşuruz, "diyerek ayağa kalktı.

Benim cevap vermem gerekirken Yankı cevap verme gereği duymuştu. "Gitmen senin için iyi olur. "

Atakan bu sefer sessiz kalmak yerine kaşlarını çatarak, " Bazılarımız gibi köşe bucak kaçmaktansa kendi isteğimle herkesin iyiliği için gitmek daha iyi. "

Dediği şeyden bir şey anlamamıştım. Ama görünen o ki Yankı gayet iyi anlamıştı. Bunu da elini yumruk yapıp sıkmasından anlamıştım. Belli ki sinirlenmişti. Atakan gittikten sonra aramızda bir sessizlik oldu. Sanki birimiz konuşmaya başlasa her şey karmakarışık olacaktı. Ama daha fazla sessiz kalamadım. "Buraya neden geldik ki? Ben yarışlardan hoşlanmam zaten. "

"Sana fikrini soran olmadı zaten, "dedi ukala ukala. Bu yanıtın üzerine ise ayağa kalkıp ormanın içine doğru yürümeye başladım. Bir kere de düzgün cevap verse ölürdü sanki!

"Madem fikrimi soran olmadı git o zaman yanımdan. Ben de zaten birazdan Melis 'i de alır giderim. "

Hızıma yetişerek yanımda yürümeye başladı. "Atakan sana ne dedi? "Farklı bir konuya geçiş yapması garipti ama takmadım.

"Bir şey demedi. Daha doğrusu söyleyecekken sen geldin, "dedim omuzlarımı silkerek. Ona baktığımda ise rahatlamış gibi nefesini dışarı verdi. Bu arada gruptan iyice uzaklaşmıştık. Ormanın kendine has kokusu kendini belli etmek ister gibi rüzgarla dans ediyordu sanki. Bu kokuyu içime çektim. Yankı da benim gibi kokuyu almış olsa gerek o da derin bir nefes aldı. Adımlarımı yavaşlattım ve karşımda duran koca ağaca hayranlıkla bakmaya başladım. Ormandaki diğer tüm ağaçlardan daha büyük ve heybetli görünüyordu. Altına oturmaya karar verdim. Sonra aklıma gelen şeyle donup kaldım bir an. Yankı bana birkaç gün önce bir şey söylemişti. Üstelik bunun hakkında hiçbir şey bile konuşamamıştık. "Bir şey soracağım, "diyerek bana bakmasını sağladım. Şu an ikimiz de yanyana oturmuş - ve gereksiz bir yakınlıkla - birbirimize bakıyorduk. "Birkaç gün önce beni arayıp 'Atakan sana aşık olmaya başladı 'derken ne demek istedin? "

Atakan 'ın adını duyar duymaz boynunda beliren damarlar gözümden kaçmamıştı. Gözlerini kaçırarak, "Önemsiz bir şeydi o boşver, "dedi. Ama hayır bu işte bi terslik vardı. Beni aradığında sarhoştu. Belki de o an aklı başında olmadığı için saçmalamış olabilir. İç sesimi susturarak mantıklı bir cevap vermesini bekledim. Bakışlarımdan rahatsız olmuş gibi "Ne? "Diye sordu.

Karanlığın Fısıltısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin