Multimedya: YankıArabadan indiğimde hâlâ kendime kızıyordum. O partiye hiç gitmemeliydim. Melis'in sesine nasıl benzettim aklım almıyordu. Atakan beni kurtardıktan sonra evime kadar bırakmıştı. Ve Melis de bizi o halde görünce gelebilmişti. Arkadaşıyla odada sohbet ediyorlarmış. Tabii bunu öğrenmek için geç kaldım ama benim suçum yok!
"Sen iyisin değil mi? Zarar vermedi? "
"Hayır, bişey yapmadı, " dedim. Bu olayı unutmak istiyordum. Yeterince rezillikti zaten.
"Peki. Her şey yolunda olduğuna göre gidiyorum, " diyerek sağ elini usulca yanağıma değdirdi.
"Ben de gideyim artık. Her şey için teşekkür ederim. Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum. "
Adımlarımı eve doğru yönlendirdim. Ve hızlı adımlarla eve gidip kapıyı arkamdan kapattım. Atakan da gitmişti. Televizyonun sesini duyunca sesi takip ederek babamın yanına gittim.
"Geldin mi kızım? "
"Evet, baba. Yemek yedin mi yemediysen bir şeyler hazırlayım. "
"Yedim canım. Parti nasıl geçti eğlendin mi? " diyen babama yalanımı çaktırmamak için gülümsemeye çalıştım. Tabii na kadar inandırıcı olabildiysem.
"Çok güzeldi. Kızlarla eğlendik falan... " diye bir şeyler geveledim. Sınıftan bir arkadaşımın doğum günü partisi olacağını söylemiştim. Kızlarla aramızda kutlayacağımızı. Ama gerçekleri bir bilse belki de beni bidaha hiçbir yere göndermezdi. Hele ki orada yaşadığım olay...
"Şey ben odama gidiyorum. Bir şeye ihtiyacın olursa seslenirsin, " dedim ve tam arkamı dönüp gidecekken konuşmaya başladı.
"Aslında sana bişey söylemem lazım. Yarın bir arkadaşım geliyor yemeğe. Ne zamandır görüşemiyorduk. Sen de erken gelmeye çalış. Ayıp olmasın şimdi. "
"Şu hastanede yanında olan arkadaşın mı?"
"Hayır. Bu arkadaşımı tanımıyorsun. Ayrıca oğlu da gelecek. Çok efendi bi çocuk. Eminim anlaşırsınız. "
"Hmm. Peki o zaman, " dedim. Odama gidip üzerimdekilerden kurtularak hemen duşa girdim. Bugün fazlasıyla yorulmuş ve yeteri kadar da ağlamıştım. Sıcak bi duş unutmama yardımcı olabilirdi.
Duştan çıktıktan ve giyindikten sonra yatağıma uzanarak telefonumla oynamaya başladım. Çocuk değildim ama hâlâ oyun oynamaktan vazgeçmiyordum. Oynamaya devam ederken bir mesaj geldi. Mesajı açıp baktığımda tanımadığım bir numaradan gelmişti.
Söylediklerimi yapmaya başladığını görmek ne güzel...
Bu kim be!
Çok geçmeden ikinci bir mesaj geldi.Numaramı kaydedersin ufaklık. Şimdilik zarar göreceğin bir durum yok.
Tabii ya ben niye kim diye düşünüyorsam zaten! Yankı'dan başka hangi öküz beni tehdit edebilir?
Hemen cevap yazmaya başladım ben de.
Demek zarar görebileceğim bir durum yok ne kadar mutlu olduğumu tahmin edemezsin!
Dedim ve gözlerimi devirdim. Daha sonra da numarasını kaydettim. Cevap vermesini beklemeden de kapatıp yastığımın altına koydum.
Çok geçmeden uykum geldi ve göz kapaklarım kendiliğinden kapandı.***
Dersin başlamasına on dakika vardı. Melis'le birlikle kantinde kahve içiyorduk. Geldiğimizden beri beni dün yaptığım hata yüzünden azarlıyordu.
"Kızım bu kadar meraklı olmasana. Bir gün bu merakın yüzünden başına gelecekleri düşünmek bile istemiyorum. "
"Off yeter Melis anladım. Benim suçum. Üstüme gelme artık. Böyle olacağını bilemezdim. "
"Tamam tamam. Sana bişey olmaması daha önemli. Aslında sana haber vermeliydim, " dedi. Kahvelerimiz bittiğinde de sınıfa doğru yürümeye başladık. Çıkışta Atakan'la buluşup müzeye gidecektik. Bir an önce ödevi bitirip not almalıydık. Az zamanımız kalmıştı bunun için.
Melis'le sıramıza geçip oturduk. Biraz sonra da ders başlamıştı.***
"Hahahaaa Atakan, " dedim. Kahkahalarımı durduramıyordum.
Kaşlarını çatarak, "Yağmur, bak kaşınıyorsun ama. " dedi.
Ama napayım o hali çok komikti. Müzede gezip göreceğimiz şeylere bakmıştık. Fotoğraf da çekmiştik. Ama çıkışta görevliyle tartışmıştı. Sebebi ise yeteri kadar güzel şeyler yokmuş. Fotoğrafını çekeceğimiz şeyler azmış. Görevliyle de bu basit sebepten dolayı kavga ettiler. Küçücük bir şeyi büyüten kişi Atakan'dı ama kabul etmek istemiyor. Sonunda da oradan atıldık. O sinirli hali ilk kez gözüme komik gelmişti. İki hafta önce olsa bunu komik bulmazdım. Ama artık ona yavaş yavaş alışıyordum.
"Tamam, sustum... " dedim gülmemi susturarak. Düşündüğüm kadar kötü geçmemişti. Eğlenceliydi.
"Seni evine bırakmamı ister misin? Ya da belki bir şeyler yaparız, " dedi. Arabaya doğru yürürken.
"Belki sonra. Misafirler gelecek bize de evde olmam lazım."
"Anladım... o zaman arabaya bin sen geliyorum hemen, " dedi ve biraz uzaklaşarak telefondan birini aradı. Ben de bir şey söylemeden arabaya bindim. Bugün hava çok soğuktu. Neyse ki arabanın içi sıcacıktı. Araba olmasaydı taksi bulmak zorunda kalırdım.
Birkaç saniye sonra Atakan'ın sinirli bir şekilde yüksek sesle konuştuğunu gördüm. Ama ne söylediğini duymuyordum. Acaba kiminle konuşuyordu?Telefonu kapatıp arabaya bindi. Kaşları hala çatıktı.
"İyi misin? Bişey mi oldu? " diye sordum ama beni " Önemli bir şey yok. Babamla konuşuyordum. " diyerek geçiştirdi.
Ben de daha fazla üstelemek istemediğim için yol boyunca konuşmadık.Eve geldiğimde arabanın kapısını açtım ve çıkarken, "Her şey için teşekkür ederim. Güzel bir gündü. Ödevin geri kalanını hazırlamıştım zaten... bitti yani, " dedim.
"Benim için de güzel bir gündü, " dedi ve gülümsedi. Ben de arabadan inerek eve gittim. Babam evde olmalıydı. Zaten hastaneden taburcu olduktan sonra işe biraz ara vermişti. Dinlenmesi gerekiyordu.
Kapının zilini çaldım ve beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve görüş alanıma bir çift mavi göz girdi. Ağzım açık ve şaşkın gözlerle bakarak adını fısıldadım.
"Yankı? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Fısıltısı
Teen FictionAşk hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı... Yağmur, daha küçük yaşlarda annesini gözleri önünde öldürülürken görmüş, bir parçası hep eksik olarak büyümüş bir genç kız. Babasının işi yüzünden İstanbul'a taşınırlar. Yeni bir hayat, yeni bir okul ve yeni...