☆İki hafta sonra ☆
( Yankı 'nın Ağzından )İş yemeğinden ve "Yağmur'u öpmemim üzerinden" tam iki hafta geçmişti. Bu süreç içerisinde sıkıcı toplantılar, kavgalar ve Yağmur'la vakit geçirmemden başka bir şey olmamıştı. Yağmur demişken aklıma her geldiğinde kendi kendime gülümsüyorum. Utanması ve kızaran yanakları çok tatlı. Okulda benden kaçmaya çalışsa da buna izin vermedim. Neden kaçtığını da çok iyi biliyordum. Öpücük yüzünden... İlk öpücüğü olduğunu biliyordum. Aslında hiç sevgilisi de olmamıştı bugüne kadar. Tabii ki bunları bana o söylememişti. Onu kaçırmadan önce hakkında biraz da olsa bilgi sahibi olmuştum. Onu niye öptüğümü ben bile bilmiyordum doğrusu. O an kendimde değil gibiydim. O kadar masum ve şirin gözüküyordu ki, eminim bundan haberi bile yoktu. Elbise yüzünden havuza düşmüştük. Tamam Atakan 'la vakit geçirmesini ben istiyordum, bu doğru ama o an sinirime dokunmuştu. Sanırım birazcık kıskanmıştım. Ama sadece biraz sakın yanlış anlamayın.
"Yankı, dosyaları inceledin mi? "Babamın sesiyle düşüncelerimden sıyrılarak oturduğum deri koltuktan kalkıp yanına gittim. Şirkette durup gereksiz ve saçma olan dosyalarla ilgileniyordum iki saattir. Buraya kendi isteğimle gelmemiştim tabii ki babam istemişti.
"Evet şimdi de gidiyorum. Zaten niye geldiysem, "dedim ve kapının yanına gidip açmak için elimi hareket ettirdim. Ama buna engel olarak konuştu yine!
"Unutma ki o kirli işlerini örtbas eden benim. Bu şirket işlerinin de birilerinin yapması gerekir. Ve bu bana düştüğü kadar sana da düşüyor. "
"Sanki sen karanlık işlerin adamı değilsin. Yapma baba. İkimiz de amacının ne olduğunu biliyoruz. Konuyu saptırmanın alemi yok. "
Cevap beklemeden de çıkıp gittim. Bu baba bozuntusundan hiç haz etmiyordum. Bana sürekli emir vermekten ve işlerini yaptırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Bugüne kadar hiçbir zaman baba-oğul gibi olamamıştık. Küçüklüğümden hatırladığım kadarıyla beni o zamanlar da sevmiyordu. Varsa yoksa kardeşimdi onun için. O babamın her zaman gözdesi olmuştu. Bana gelince de sevilmeyen, dışlanan ve köle gibi görünen bir çocuktum. Şu an burada bizimle değildi ama hiçbirimiz de unutmuş değildik. Annem de zaten babamın bu ilgisiz hallerine fazla dayanamadan akıl hastası olup çıkmıştı. Onu hastanede ayda bir - iki kez ziyeret ederdim. Dönüşte ise tam bir faciaydı. Gitmemi istemiyordu, ama tedavisi için orada kalmak zorundaydı. Belki de böylesi daha iyi olmuştu onun için. Hergün, her an babam yüzünden acı çekmektense onu hiç görmemesi daha iyiydi. Yakın bir zamanda mutlaka ziyarete gitmeliydim. Bunu aklımın bir köşesine not ettim ve okulun yolunu tuttum. Hiç gitmek istemiyordum aslında ama sadece Yağmur'u görmek ve takip etmek içindi bu. Okula geldiğimde arabayı park ederek indim. Sınıftan olduğunu hatırladığım birkaç kız anında yanıma gelerek sırnaşmaya başladılar. İşte yine başlıyoruz!
"Selam Yankı! "Yüzümü buruşturmamak için biraz uğraşamam gerekmişti açıkçası. Çünkü sarı saçları ve cırtlak sesiyle fazla itici görünüyordu gözüme. Buna rağmen hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek "Selam kızlar, "dedim.
Gülümsemem hoşlarına gitmiş olmalı ki aralarında gülüşerek, "Bizimle takılmak ister misin? Biraz vakit geçirirdik, "dedi sarışın. Grubun sözcüsü oydu galiba.
"Çok isterdim ama bazı ders notları almam gerekiyor. Belki sonra. "
Başımdan savmak için dersleri bahane ettim ve bu, kızların hiç hoşuna gitmedi. Üzülmesinler diyerek de göz kırpıp okul binasına doğru yürümeye başladım. Arkamda kalan kızlarsa göz kırptığımdan olsa gerek aralarında fısıldaşmaya ve kıkırdamaya başladılar. Gözlerimi devirerek adımlarımı hızlandırdım. Bu tür kızları bir türlü anlamıyorum. Yakışıklı erkek görünce ne yapacaklarını şaşırıyorlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Fısıltısı
Teen FictionAşk hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı... Yağmur, daha küçük yaşlarda annesini gözleri önünde öldürülürken görmüş, bir parçası hep eksik olarak büyümüş bir genç kız. Babasının işi yüzünden İstanbul'a taşınırlar. Yeni bir hayat, yeni bir okul ve yeni...