Multimedya : Atakan
Sessiz geçen birkaç saniyenin ardından konuşmaya devam etti.
"Atakan Güngör, 19 yaşında, kızlar tarafından çok sevilen ve kimseyi takmayan... " Biraz düşünür gibi yaptı ve devam etti. "Hmm sanırım bilmen gerekenin hepsi bu, " sonra hiçbir şey söylemeden çakısını kapatarak yanımdan uzaklaştı. Sanırım çakıyı sadece korkutmak için çıkarmıştı. Ne tür bir manyak yanında çakı taşırdı ki? Melis boğazını temizleyerek dikkatimi ona vermemi sağladı.
"Diğer derslere girmeyelim istersen. Hem ilk gün olduğu için derslerin çoğu boş. Bir kafeye gidip sohbet ederiz. Ne dersin? "
Beni okuldan uzaklaştırmaya çalıştığı belliydi. Ama bunun nedenini sorgulamadan ayağa kalkıp başımı olumlu anlamda salladım ve "Olur. " dedim. Birlikte okuldan çok da uzak olmayan bir kafeye gidip siparişlerimizi verdik.
" Melis artık anlatır mısın? Neden böyle tedirgin oldun birdenbire? "
"Yağmur, bak sen Atakan'ı tanımıyorsun. O çok tehlikeli ve psikopatın teki. Kitaplarda ya da filmlerde olan kötü çocuklara benzemez. Daha da tehlikelidir. "
"İyi ama bunun benimle ne ilgisi var?"
Cidden saçmaydı. Ne yani bunun için mi endişelenmiş.
"Sen benden Atakan'ın nasıl biri olduğunu anlatmamı istemiştin. Ben de artık aynı okulda okuyacaksak bunları bilmen gerektiğini düşündüm. Baksana daha ilk günden gözünü korkutmaya başladı. "
Bu sırada garson elinde iki sıcak çikolatayla geldi ve masaya bırakıp gitti. Kışın en sevdiğim şeylerden biri de sıcak çikolataydı. Aslına bakarsanız ben kışın kendisine aşıktım, ama konumuz bu değil.
"Benim gibi bir kızın nasıl olur da böyle bir okula geldiğini merak etmiştin ya ne demek istediğini açıklar mısın? Yani okuldakiler bu kadar mı kötü? "
"Dediğim gibi ya popüler olmaya çalışıyorlar ya da sürtüklükte mastır yapmış olanlar var... Ama tabii normal olanları da var ama nadirdir. Hem okumaya mı geliyorlar yoksa eğlenceye mi orası tartışılır. "
Sıcak çikolatamı bitirdiğimde telefonumdan saate baktım. Son ders de çoktan bitmişti. Ve babamın sorgusunu çekemeyeceğimi bildiğimden cüzdanımdan bir miktar para çıkarıp masaya koydum.
"Gidiyor musun? "
"Babam merak eder şimdi. Yani gitsem iyi olacak. "
Melis de ayaklanınca birlikte kafeden çıkıp eve doğru yürümeye başladık. Öğrendiğime göre Melis'in evi benim eve çok olmasa da yakındı. Belli bir yere kadar yürüdükten sonra ayrıldık. Evime geldiğimde doğruca odama gittim. Çünkü fazlasıyla yorulmuştum.
***
Sabah yağmurlu bir havayla güne başlamıştım. Yağmuru severdim. Tıpkı karı ve diğer kış olaylarını sevdiğim gibi. Kalın kazaklar, sıcak içecekler, battaniyenin altında okunan sevilen bir kitap. Bunlar kış mevsimini sevmemin nedenlerinden sadece birkaçıydı.
Bugün düne göre daha soğuktu. Ve artık yavaş yavaş kış geldiğine göre daha da soğuk olacağa benziyordu. Artık kot şortlarımı giyemeyecektim. Okul formamı daha almadığım için siyah kot pantolonumu ve üstüne de krem rengi kazağımı giydim. Okul çantamı da alarak evden çıktım.
Okulun giriş kapısından içeri girdiğimde kendime lanet ederek yürüyordum. Hangi akılla yanıma şemsiye almazdım ki. Benden de bu beklenirdi zaten! Sınıfıma gittiğimde nereye oturacağımı bilemedim. Malum dünkü olayı hâlâ unutmadım. Tam bu sırada omzuma dokunan elle irkildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Fısıltısı
Teen FictionAşk hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı... Yağmur, daha küçük yaşlarda annesini gözleri önünde öldürülürken görmüş, bir parçası hep eksik olarak büyümüş bir genç kız. Babasının işi yüzünden İstanbul'a taşınırlar. Yeni bir hayat, yeni bir okul ve yeni...