Sabah biraz endişeli biraz da sinirli uyandım. Bunların sebebi ise ingilizce sınavıydı. Öyle sürekli ders tekrarı yapan ve çalışan biri değildim. Daha çok dersi derste dinleyen biriydim. Ve böyle yaparak da gerçekten başarılı oluyordum. Ama iş ingilizceye gelince her şey farklı oluyordu. Eski okulumda bu sorun fazla değildi. Kolej olduğu için biraz para vererek hocaların çenesini kapalı notlarımın da yüksek olmasa da geçerli bir not olmasını sağlıyordum. Tamam bu yanlış bir davranıştı ama elimden başka bir şey gelmiyordu. Bu seferse ne yapıcağımı ben bile bilmiyordum. Hocanın fazladan not vermesi için dua edebilirdim mesela. Dalgın dalgın düşünerek hazırlanıp okula gittim. Melis'i görünce yanına gidip oturdum. O ise sarılmayı tercih etti.
"Günaydın, " dedim gülümseyerek. Ben de ona sıkıca sarılmıştım. Geri çekilip meraklı gözlerle bana bakmaya başladı. Bir şey söylemeye çalıştığını anlamıştım. Gözlerimi devirerek, "Söyle bakalım n'oldu? " dedim.
"Ya tamam söylüyorum, " diyerek gözlerini kaçırdı. Şimdi ben de merak etmiştim işte.
"Biri var... Yani var derken sürekli aklımda olan biri. "
"Oleeeyy, " diye saçma bir sevinç gösterisi yapıp sımsıkı sarıldım hemem. Çok sevinmiştim.
"Dur dur çığlık atma, " diye kıkırdamaya başladı. "Geçenlerde Akın'la buluşmak için gitmiştim. Dönüşte nerdeyse araba çarpıyordu. Ve o arabayı kullananla biraz laf dalaşına girdik. Ve şu an aklımdan çıkaramıyorum. Aslında o günden beri böyle... "
"Niye hiçbirini anlatmadın. Çok güzel bir şey bu ama bidaha nasıl göreceksin ki? "
"Göremeyeceğim zaten, "dedi umutsuzluk dolu sesle. Bu sırada Atakan da gelmişti sınıfa. Arkadaşlarının yanına giderek muhabbete katıldı. Hoca da gelmişti zaten. En sevdiğim ders olan matematik için defterimi çıkardım ve dersi dinlemeye başladım.
***
"Her şey hazır mı? " Diye tekrar sordum.
"Hazır işte Yağmur. Bora kopyaları hazırladı. Biz istediğimizde verecek. " Melis son kez kontrol ettikten sonra herkes yerine geçti. Hoca tabii ki yerlerimizi değiştirmişti. Melis ve Atakan birlikte en arkaya oturmuştu. Bense Bora'yla birlikte önden ikinci sırada oturuyorduk.
"Zaman sizden gidiyor çocuklar. Acele edin kağıtları dağıtıyorum. " Hocanın sesiyle herkes sustu. Ve sınav başladı. İlk önce yapabildiğim birkaç şeyi yaptım ve sıra kopyaya gelmişti. Bora 'ya baktığımda o çoktan yazmaya başlamıştı. Bildiği bir şey olmadığı için hepsini kopyayla halletmişti.
"Bora... Bora! " Diye fısıldamaya başladım. O da beni duyarak kopyaları vermeye başladı. Yakalanacağım diye korku vardı içimde. Kağıdın olduğu tarafa iyice yanaştım. Ama Hocanın sesiyle kalbim hızla atmaya başladı.
"Yağmur, Bora napıyorsunuz siz! "
"Siktir! "Ağzımdan çıkan kelimeyi Atakan da duymuş olacak ki bana baktı. Yardım istercesine gözlerine baktım. Kopya çekiyordum tamam ama kopya muamelesi görmek istemiyordum!
"Valla hocam bir şey yapmadık Yağmur benden silgi istiyordu. " Bora en basit yalanı söylemişti. Ama Hocanın buna inandığını sanmıyordum. Kaderime razı olup kopya demesini beklerken Atakan hayatımı kurtardı.
"Hocam ben bu soruyu anlamadım. Büşra Hoca'yı çağırabilir misiniz? "
Benim üstüme gelmeye devam eder sanıyordum ama Atakan'ı dinleyip yan sınıftan Büşra Hocayı getirmişti. Onlar onunla ilgilenirken de ben ve Bora da unutulmuştuk tabi. Bidaha yakalanmamak adına kopyasız devam etmeye karar verdim. Yazılı bittiğinde ise düşük not alacağımı biliyordum. Somurtarak Atakan'nın yanına oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın Fısıltısı
Teen FictionAşk hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı... Yağmur, daha küçük yaşlarda annesini gözleri önünde öldürülürken görmüş, bir parçası hep eksik olarak büyümüş bir genç kız. Babasının işi yüzünden İstanbul'a taşınırlar. Yeni bir hayat, yeni bir okul ve yeni...