37.BÖLÜM

40.7K 2.4K 208
                                    

Selamunaleyküm Canlar 😍😘

Size yılın bombası niteliğinde bir bölümle geldim.

Bu bölüm bol bol oy ve yorumlarınızı bekliyorum...

Daha fazla açıklama yapıp sizi bölümden alıkoymayacağım çünkü bölüm beklenilen bölümdü.

Neyse size keyifli okumalar diler
Yazar kaçar diyorum 😄😄

Hayırlı geceler...






Korku...
Hayatımı avuçlarının içine alıp beni, duygularımı, yapacaklarımı ya da yapamayacaklarımı yöneten beni an be an eriten duygunun adıydı.
Kaybetmekten, üzmekten, üzülmekten korktuğum için bu zamana kadar susmuştum. Susmak zorunda kalmıştım... Aslında ben korkularıma tutsak olmuştum. Merte karşı hislerimin olmaya başladığını anladığımdan beri de yüreğimdeki korku ikiye katlanmıştı. Önceden sadece Mehiri kaybetmekten korkuyordum ama şimdi yüreğimin sahibini de kaybetmekten korkuyordum. Bunca zaman sakladığım herşey belime kambur olmuş, bu kambur da belimi gün ve gün bükmüştü...

Yalan söyledikçe, söylediğim yalanlarla yaşadıkça, yalanı hayatıma soktukca herşey daha da kötü olmaya başlamıştı. Şu an ben değil, söylediğim yalanlar, söyleyemediğim gerçekler ve korkularım hayatımı ele geçirmişti. Mert'in yüzüne her baktığımda kendimi suçlu hissediyordum. Suçluydum ama bu başka bir suçluluk hissiydi. Bana bu kadar değer veren, beni bu kadar sahiplenen ve seven birine yalan söylemeyecektim. O benim gözlerime aşkla bakarken, bizim üzerimize bu kadar titrerken, gözlerinin içine baka baka bu yalanı daha fazla sürdürmeyecektim. Sonucu ne olursa olsun demek istemiyordum çünkü Merti gerçekten kaybetmek istemiyordum. Ondan da bir darbe yemeye dayanamazdım. Kendimi yeni yeni toparlamışken, onunla mutlu olmuşken, huzuru bulmuşken kaybetmek istemiyordum.

Mert'in kolları arasından çıkıp hala akmakta olan göz yaşlarımı silerek Merte baktım.

"Seninle önemli bir konu ile ilgili konuşmak istiyorum."

"Önce biraz sakinleş sonra konuşuruz tamam mı?" Daha sonra olmazdı. Belki bir kaç saniye sonra bile fikrimi değiştirebilirdim... Ve tabi eğer gördüğüm kişi gerçekten Semihse onun buraya gelme ihtimali de vardı. Zaman aleyhime işlerken bu konuyu daha fazla geciktiremezdim​.

"Hayır... Şimdi konuşacağız."

"Tamam, şimdi konuşalım. Ama önce biraz sakin ol. Böyle davranarak Mehiri de korkutuyorsun." Bana sakin ol diyordu ama konuştukça kendi geriliyordu. Yüzü kalıp gibi olmuş hiçbir mimiği oynanıyordu. Ama haklıydı... Sakinleşmem lazımdı çünkü Mehir ağlamamdan ve yüksek sesle konuşmamdan korkmuştu. Kucağıma sinmiş bir bana bir de Mert'e bakıyordu. Yüzü git gide düşerken dudaklarını büzüp ağlamaya başlamıştı bile. Mert Mehiri kucağımdan alıp sakinleştirmeye çalışırken benim de koluma girip salona yönlendirdi.

"Kızım... Ağlama bir tanem. Babasının prensesi anne bize şaka yaptı. Ağlama kızım..." Mehir biraz sakinleşince tekrar bana döndü.

"Önce biraz sakinleş. Mehir acıktı uyandığından beri bir kaç bebek bisküvisi hariç birşey yemedi. Yemeğimizi yiyelim, bu arada sakinleşirsiniz de." Salona geçerken kapının zili çalmıştı. Akşam akşam kim olabilirdi ki? Misafir geleceğini de sanmıyordum. Yoksa Semih mi gelmişti? Mert beni koltuğa oturtup salondan çıkarken ben de telaşla oturduğum yerden kalkıp peşinden gittim.

"Kapıya ben bak-" sözüm yarım kalırken Mert çoktan kapıyı açmıştı.

Gözlerimi kapatıp olacakları beklemeye başlamıştım ama ses yoktu... Niye konuşmuyorlardı? Semih niye bağırıp çağırmıyordu? Sol gözümü yavaş yavaş açarak kapının girişine baktım. Ama gelen Semih değildi... Gelen Çiçek Hanımdı... Şaşkınca bana bakıyordu. Kapalı olan diğer gözümü de açıp  yanına gittim.

Küçük Mucize ~~TAMAMLANDI~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin