Eve dönüş yolu ölüm sessizliğinde geçti. Ne zaman çaktırmadan Baekhyun'a baksam onu hep kaşları çatık bir ifadeyle yola bakarken yakalıyordum. Bana hiç bakmıyor oluşu sinirlerimi bozmuştu. Dürüst olmak gerekirse, ilgiyi seven biriydim. Ama bu sadece sevdiğim ve ilgisini istediğim insanlar için geçerliydi. Baekhyun'u sevdiğimden falan değildi, onu istemiyordum da. Sadece... biz takılıyorduk ve o benimle hiç ilgilenmiyordu! İlgisini üzerimde istememin tek nedeni buydu, ciddiyim.
Fakat ilgisini ne kadar çekmeye çalışırsam çalışayım hiçbir şekilde benimle konuşmamıştı. Hah, umrumda değildi zaten!
Somurtarak onun kilidini açtığı evimin kapısından içeri girdim. Ben girince arkamdan kapıyı kapayıp kilitledi. Büyük ihtimalle kilitlemesini annem tembihlemişti. Sonuçta etrafta kötü insanlar vardı. Anneme göre kötü insanların gözlerinin tek odağı bizim evimizdi güya... Artık hırsızlardan eskisi kadar korkmadığım için mutluydum. Annem küçükken neredeyse beynimi yıkamıştı hırsızlar konusunda...
"Üstünü değiştir," Salona doğru yürürken arkamdan mırıldanmıştı. Sesinin tonundan bunun bir rica değil de bir emir olduğunu anlamıştım elbette. İnsanların bana emir vermesinden nefret ediyordum. En çok da sesimi çıkaramayıp o emirleri yerine getirmekten nefret ediyordum.
Tek kelime etmeyerek tıpış tıpış merdivenleri tırmandım ve odama gittim. Odamın kapısını onun duyması için sertçe kapatırken pişman değildim. Benimle ilgilenmiyor oluşu gerçekten sinirlerimi bozuyordu! Üstümü değiştirmemi söylemiş olabilirdi ama bunu ilgili bir şekilde söylemediğini anlayacak kadar akıllıydım. Çünkü gerçek ilgiyi ve ilgileniyormuş gibi görünen ama bir gram umrunda olmayanı ayırt edebiliyordum.
İlgi annemden gördüğüm şeydi, ilgileniyormuş gibi görünen ise babamdan. Bu farkı ayırt edebildiğimden beri annem ve babamın boşanmış olduğuna seviniyor ve eskisi kadar babamla görüşmüyordum.
Baekhyun'un yaptığı şey ise tam babamlık bir hareketti. Bu yüzden sinirime hakim olamıyordum. Benimle gerçekten ilgilenmiyorsa, ilgileniyormuş gibi davranmasının da bir anlamı yoktu. Gerçekten ilgili olmadığı sürece bana bir şey emretmesini istemiyordum!
Bu düşüncelerle içimde öfkemi kusarak kıyafetlerimi çıkardım ve onları kirli sepetine attım. Temiz bir tişört ve eşofman çıkarıp büyük bir yavaşlıkla giymeye başladım. Eşofmanı giymiş başımdan tişörtü geçirmek üzereyken kapım çalınmıştı. Panikleyerek hemen tişörtü giydim.
"Giriyorum," diye uyardı kapıyı açmadan önce. En azından 'girebilir miyim' veya 'müsait misin' diye sorabilirdi fakat onun bunu düşünecek kadar kibar biri olmadığını biliyordum.
"Tabii, girebilirsin," dedim imalı bir şekilde. İmamı anlamayarak, ya da gözden gelerek, içeri girdi. Elimde olmayarak onu şöyle bir baştan aşağı tekrar süzdüm. Benim aksime uzun ve cılız değildi. Orta boylu, kilosu yerinde ve kaslıydı. Onun gibi olmak isterdim. Ve lanet olsun, neden bu kadar yakışıklıydı?! Ondan gözlerimi alamamaktan nefret ediyordum.
Yanıma gelip yatağımın ucuna oturmadan önce dudaklarının hafifçe gerildiğini gördüm. Konuşmadan önce tebessümünü görmeyi başarmıştım. "Şimdi daha güzel kokuyorsun," deyince yüzüm kızardı. Ne yani önceden kötü mü kokuyordum? Kötü koktuğum için mi üstümü değiştirmemi söylemişti? Tanrım, bu çok utanç vericiydi. Daha bugün duş almıştım ve parfüm sıkmıştım! Kötü kokmamın imkanı yoktu.
"Kötü koktuğumu bilmiyordum, üzgünüm." diyerek bakışlarımı ondan kaçırdım. Yanaklarım alev almış gibi hissediyordum.
"Hayır, hayır, öyle değil. Yanlış anladın. Güzel kokuyordun ta ki partiye götürene kadar. Partinin o iğrenç kokusu üzerine sinmişti, bu yüzden üstünü değiştirmeni istedim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
one and only // sebaek
FanfictionKurabiyeler, tatlış bir Sehun, ısırıklar, korumacı Baekhyun hyung, oynaşmalar. Ve bolca kurabiye. Sehun'lu kurabiye.