İyi okumalar❤;
❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄
İtfaiyeler, ve ambulans. Üniversite bahçesinin koca bi bölümünü kaplamış, herkesi dışarıya dökmüştü.
Kapının önünde kopan bağırmalar, koşuşturmalar, çabalar ardında en arkada dolu gözleriyle, atlatamadığı olayları kendi kendine anlamlandırmaya çalışıyordu. Kapının önünde koca bi sedye başında bağırarak çıkan görevlileri gördüğünde ağzından çıkan hıçkırıkla geriledi.
"Kalabalığı açın! Yol verin, sedye geçmiyor!"
Kalabalık, sedyeyi götüren adamın emri ile iki yana ayrılırken hemen kenarda bekliyen ambulansa doğru gitmeye başladı. Defne'nin son anda gördüğü baygın yüz ambulansa girdiğinde, daha da geriledi. Tüm suç kendinindi sanki, okulun küçük bi bölümünün yanması bile.
Ambulans yanına aldığı hasta ile okuldan çekip giderken, arkasından da itfayeler gitmiş, geriye polisler kalmıştı. Bi yangın, ve ardından yaralı bi beden..
Dönen başını zapt etmeye çalışırıken elleriyle başını tuttu. Kulağına nüfus eden her ses kendine kötü gelmeye başlayınca hala olaylara gerektiği tepkileri verememekten kaynaklanan bi nedenle pekte dert edinemeden okulun bahçesine yaptırılmış kütüphaneye doğru yol aldi. Sessizlik, bu sefer gerçekten ihtiyacıydı.
❄❄❄
"Tüm depo yanmış, farkedilmese yavaş yavaş kat yanardı."
"Kata kadar çıksaydı, içerdeki çocuğu düşünemezdim."
"Tolga'ymış. İkinci sınıf öğrencisi."
"Hani şu ilk başlarda deli gibi çalışan, son bir kaç gündür değişik davranan çocuk mu?"
"Ta kendisi. Ne işi varmış ki onun da orda."
"Onu bilmiyorum. Ama yangın yıpranmış elektrik telleri yüzünden çıkmış diyolar."
"Şanssızlık."
Oturduğu yerde çaresizce öne arkaya sallanırken, elinde olmadan ilk defa sessizlik sağlanamayan bu kütüphanede ki söylenenleri dinliyordu. Nedenler, olaylar, kişiler hepsi anlamsız simgeler gibi gelirken kulağa aynı andada yakıp kül ediyordu azapla. Ellerini avuçları kendine bakıcak şekilde masaya koyup, yüzünü de avuçları arasına gömdü ve kendi kendine mırıldanmaya başladı."Yok bir şey. Hiç bir şey.. Her şey normal, aynı, sakin ve sıradan. Bi şey yok.."
Derin bi kabustan uyanır gibi başını geri kaldırırken göz altları ıslanmıştı bile. Umutsuzca başını iki yana salladı."Hayır, var. Büssürü şey var. Benim yüzümden. Onun yüzünden. Yangın oldu, kimin yüzünden?"
Akmaya başlayan burnunu kuvvetle çekerken bacaklarının üstündeki çantasını tutup hıncını ondan çıkarırmış gibi sıktı ve içine attı gelen göz yaşlarını. Okuldakilerin bi çoğu ne olacağını beklemek için kütüphaneyi seçmiş, derslik bi durum olmadığı için 'yüksek ses yok' kuralını ihlal etmişti. Böyle düşünmemişti ki buraya gelirken. Göz yaşları adına, sessizlik istemişti biraz.
Etraftaki dolu masaların aksine en köşede, tek başına oturabilmesi, onun için günün en şanslı olayı olmuştu. Sadece tek oturmak, şanslılık olarak adlandırılmıştı nezlinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Tanelerinden Aşka
FanfictionHavada savrulan kar tanelerini, onlar gibi savrularak takip ederken aslında seni aşkına doğru götürdüklerini bilebilir misin? Sadece hayallerini süsleyen kar tanelerinin, bi zaman sonra hayallerinde yer açtığın aşka götürebilir mi? Peki o masum tane...