İyi okumalar;💝❄❄❄❄❄❄❄❄❄
Karanlık, gözlerimi görmeye kör etse ve ürkütücü bir tehtid savursa da umursamadım.
Ayaklarım uzun koridoru her adımda katlederken karanlıkla birleştikleri zaman korkuyu kendilerine zırh edinen sessizlik evin içinde çığlıklarıyla hüküm sürüyordu.
Bunu da umursamadım.
Koridorun tam ortasında durdum. Gözlerim siyahla bezenmiş ertafta gezinirken ayağımı kaldırarak kendime çektim. Avcum, ayak topuğumu kavradığı gibi canımın ağrısının geçmesini dilenerek ovalamaya başladım. Diğer elimdeki çantayı hızlıca yere attığımda diğer kolumdaki sırıl sıklam montu da üstüne fırlattım. Bir müddet ovaladığım ayağımı bırakıp diğer ayağıma geçtim. Onuda kısa bir süre ovaladıktan sonra iki ayağımda yere bastığında acıyla soluklandım.
Destek aldığım duvardan elimi çekmemle birlikte hafifçe yere eğilip attığım çantanın kulpuna uzandım. Mont üstünden kayıp yerle buluşurken kulpları elimin hâkimiyetine esir olsada, hala yerde sürünen çantayı ardıma takıp odamın yolunu tuttum birkez daha.
Karşılıklı odaların ortasında durduğumda derin olan nefeslerimden bir tanesini de ihtiyaçla içime çektim. Göğsümdeki ağrı güneşim doğuşu gibi gitgide artarken, gökyüzünün kuytularına saklanmak zorunda kalan ay gibi titrek olan ellerimi kapıma uzattım.
Kapının ortasında yer edinmiş dev kar tanesi parmak uçlarımın nabzında atmaya başladığında biraz daha yaklaştım. Değişik şekillerle bir araya gelmiş kar tanesini yavaşça gezinirken bir yandanda kapıyı ittim.
İtmesen açılıp açılmadığını anlayamayacağım karanlık, suskun canavarın hala uykudan uyanmadığını gösterirken, bezgin adımlarını içeri attım.
Işıkları yakma gereği duymadım, kızarmış gözlerimin görme duyusunun zedelendiğini bildiğimden iyi göremeyeceğimi de biliyordum.
Çantamı bu sefer tamamen bir köşeye fırlattım. Yüksek sesli bir gürültü evi doldurduğunda irkilerek elimi ağzıma götürdüm ancak benden izinsiz kaçan küfrü engelleyemedim. Fırlattığım çanta sandalyeme gelmiş ve şiddetle yere devirmişti.
Beni korkutması sinirlerimi bozduğundan söylenerek elimi ıslak ceketime attım ve hırsla çıkardım. Saatler önceki ki olayı umursamadan onuda bir köşeye fırlattım.
Islak saçlarım başımı zonklatırken cama doğru gidip perdeyi, pençelerini düşmanına geçiren ve darbesini sert tutmaktan çekinmeyen bir yırtıcı gibi kenara ittim çıkan sesi dinledim.Yağmurla bezelenmiş cam kendini gösterip sokak lambalarının ışığını odama taşıdığından üstümdeki hırsın teslim olarak azalmaya başladığını hissettim.
Camın derin mermerine kalçamı yaslayıp oturduğumda başımı duvara yasladım. Şeffaf tabakanın üstüne yapıştırmış olduğum farklı desen ve boyuttaki kar taneleriyle oynamaya başlarken gözlerimi dışarıya diktim.
Ruhumun durgunluğuna en sonunda ayak uydurmayı başaran bedenim bu sefer ki yükü beynime kakaladığında hissettiğim tarifsiz duydu dudağımı üzüntüyle aşağı büktü.
İlk kalbimin, sonra beynimim ruhunu ele geçirmiş olan silüet acımasızca benliğimi turlarken kafamı yerinden kaldırıp kendimi cezalandırmaya çalışır gibi hafif bir sertlikle geri vurdum.
Unutamıyordum. Beynimin merkezleri sonsuz bir emre itaat ediyordu ve bana onu hatırlatıyordu.
Pişmanlık, ıslak bir mürekkep gibi sayfalar ardından ilerliyor, kitabın kapağına geldiğinde beni yok edecek şekilde her şeyi karartmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Tanelerinden Aşka
FanfictionHavada savrulan kar tanelerini, onlar gibi savrularak takip ederken aslında seni aşkına doğru götürdüklerini bilebilir misin? Sadece hayallerini süsleyen kar tanelerinin, bi zaman sonra hayallerinde yer açtığın aşka götürebilir mi? Peki o masum tane...