11.bölüm

986 94 53
                                    

❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄❄

Tek başımayım ve karların altında dolanıyorum. Şuana kadar ki hayallerimin tam resmedilmiş hali buydu, tam anlamıyla ortaya konulduğu şekli buydu... Ne deli gibi savrulan kar var ne de görünmeyecek kadar az yağan. Tatlı bi serinlik. Ve benim doyasıya oynayabileceğim ortam.

Yüzümde tatlı bi gülümsemeyle ayağımın altındaki karları ezdim ve çıkan şekillere baktım. Ellerim soğukluğunu ve yumuşaklığını hissetmek için can çekişirken daha fazla dayanamadım ve eldivenlerimi karla doldurdum. Dikleşip top haline getirirken eldivenlerimde tanıdık olmayan bi ıslaklık vardı. Avuçlarımı aralayıpta kara baktığımda. Kanlanmış eldivenim ve rengi kırmızı olmuş Kardan başka bir şey yoktu.

Korkuyla ellerimdeki karı yere fırlatıp eldivenlerimi çıkartırken, bu seferde havaya kaydı gözlerim. Masmavi gökyüzü kararırken, kârlarda vahşileşiyor. Gözlerim kısılırken deminki tatlı esintide geriye eser bile kalmamıştı. Tek başıma olma korkusuyla geriye dönerken bi beden farkettim karların arasında.

Elimdeki eldivenle düşerken ona doğru koşmaya başlıyorum. Ama görüş alanıma daha da  girdikten sonra ayaklarım bağlanmış gibi haraket edemedim. Ne kadar gidip yardım etmeye çalışsamda engelleniyorum.

En sonunda yapabildiğim tek şey bağırmak oldu;

-Ömer!

Ciğerlerini parçalayacak kadar derin bi nefes alırken hızla açtı gözlerini ve büyük bi şiddetle dikleşti yattığı yerde. Gözleri şaşkınlıkla açılmışken parmaklarını üstünde gezdirdiğinde ıslak bir kıyafet, terden kayganlasmış bi beden karşıladı onu.

Gördüğü rüyaya anlam veremezken oturduğu yerden yalpalayarak kalktı ve dar koridorda duvarlardan destek alarak mutfağa gitti. Hala derin nefesler alıp kendine gelmeye çalışıyordu ama etkisinden de çıkamıyordu. Mutfağın lambasını açıp ilk bulduğu bardağa su daldurdu. Hızla kafasına diktiğinde boğazından aşağı dökülmesini umursamadan bi kere de bitirip bardağı masaya vurarak koydu.

Sakinleşmek adına kendi kendine mırıldanırken kapıdan içeri yüksek sesle esneyerek giren beden onu korkutarak engel olmuşu buna.

Miray esnedikten sonra gözlerini açıp biraz kırpıştırdı ve Defne'ye baktı. Kaşları çatıldı ve yanına gidip kıyafetini tuttu, sonrada elini saçlarının arasına daldırıp anlına koydu."Defne terlemişsin, iyi misin?"

"İyiyim ya, yok yani bi şeyim."

"Hasta mısın, bu soğukta nasıl terledin? Kabus falan mı gördün yoksa."

Sorular üstüne sorulardan sıkılırken bardağını bi kere daha doldurdu ve umursamaz bir tavırla." İyiyim Miray, git yat." Dedi.

Miray da aynı umursamazlıkla peşinden gidip durdurdu onu."Bak hasta gibisin. İstersen gitmiyim he?"

Defne'nin üstüne oturan sinir bi anda katlanıp gittiğinde kendine kızdı. Günlerdir bu şekilde uyanıyordu ve sinirini hep ondan çıkarıyordu. Oysa Miray'ın tek düşündüğü iyiyliğiydi. Yüzünde buruk bi tebessümle elinde ki bardağı tekrar bitirdi ve daha tatlı bi sesle konuştu. "Olmaz Miray. Bu seminer önemli senin için git dinle işte. Ben iyiyim hem."

Hala emin olamamış bakışlar üstünde gezinirken koridordaki saate bakıp odasına doğru yol aldı."Git yat hadi, gecenin bi yarısı konuştuğumuz konuya bak."

Odasına girip kapıyı hızla kapattı ve dışarıyı dinledi. Lambaların kapanma sesi ve ardından kapının kapanma sesini duyduğunda ayaklarını sürte sürte yatağına geçip oturdu. Ayaklarını karnına kadar çekip dizlerine çenesini koydu ve günlerdir içinde biriktirdiği ağlama istediğini dışarı bıraktı. Sakin ve sessiz bi ağlama değil. Doya doya, hıçkırıklarla.

Kar Tanelerinden Aşka Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin