†
Yaşlı adam, geceyi geçirdiği yabancı yataktan büyük bir huzurlukla doğruldu.
Üzerine örtülmüş beyaz çarşafla vücudunun mahrem yerlerini kapatan genç kadın; arsız bir kıkırdamayla adamın boynuna sarılmaya başladı.Dün gece yaşanmış haz dolu dakikaların verdiği küçük bir cürretkârlıktı bu.
Adam, kadının temasından ve sırnaşıklığından pek hoşlanmamıştı. İğrendiğini belli edercesine küçümser gözlerle kadına baktı.
"Charles, biraz daha benimle kal ne olursun..." diye mırıldandı kadın.
Charles kadının ellerini sertçe boynundan ayırdı, ve ayaklanarak yerdeki kıyafetlerini üstüne geçirdi.
Bir sürtüğün ona adıyla hitap etme cürretkârlığına hayran kalmıştı doğrusu. Kadının sözlerine ve tepkisine cevap vermeye tenezzül etmeden evden hızla ayrıldı ve dışarıda bekleyen faytonuna binip, piposunu yaktı.
Yatak maceralarına, hâliyle de bu döngüye fazlasıyla aşinaydı.
♛
Charles karısını kaybettikten sonra 3 oğluyla şerefiyle yaşayan bir azilzadeydi halka göre.
Halk Charles Brown'ı çok seviyordu. Halka çeşitli yardımlar yapıyordu ve kesinlikle takdire şâyândı bu huyu.
Ancak halkın onu sevmesinin altında başka bir temel daha yatıyordu:
Zamane adamlarının kadın düşmanlığı huyunu desteklemesi.
Yani daha kısa bir tabirle; Kadın düşmanlığı.
Charles kadınları insan yerine koymayan alt kesimi destekliyordu. Ki zaten davranışları da barizdi.
Bu yaşında dahi kadınlar arasında nam salmıştı...
Zamane adamları bu düşmanlığı olumlu karşılasa da hiç kimse Charles'in çok fazla ileri gideceğini tahmin etmiyordu elbette...
-
Asilzade, malikânesine girer girmez hizmetçisi aceleyle yanına koştu.
"Efendim..." Başını öne eğdi ve elimdeki mektubu adama doğru uzattı. Anlaşılan o ki, gayet önemli bir mektuptu bu.
Charles mektubu alıp çalışma odasına çekildi ve büyük bir merakla mührü kırıp mektubu açtı."Kim olabilir ki?"
"Pek Saygıdeğer Asilzade Mr. Brown:
Londra'da birkaç işim çıktı, haliyle dostlarım ve bendeniz; eğer uygun görürseniz başkente gelmişken sizleri de ziyaret etmekten onur ve kıvanç duyarız.
İyi günler.
York dükü
"William Anderson"Charles "William Anderson" ismini duyduğunda şaşkına döndü. "N-nasıl?!"
Büyük bir aceleyle hizmetçileri çağırdı. "Her şey kusursuz olmalı. Anladınız mı? Tek bir hatada dahi hiç birinizi affetmem!"
Bu konuk onun için çok ama çok değerliydi. Her şey kesinlikle eksiksiz ve harika olmalıydı! York Dükü onun evine geliyordu, bundan daha iyisi olmazdı!
Dükle ilişkilerini iyi tutmalıydı.
Charles genç dükün bonkörlüğünü düşünüyordu elbette...
Hizmetçiler çoktan yanından ayrılmıştı. Asilzade düke onay mektubunu yollattı. Odada hızla volta atıyor, ve konuklarıyla arasını bozabilecek tüm etkenleri düşünüyordu. "Hiç bir sorun yok... Durdu. "Ama 'o'..."
Kaşlarını çattı. Eğer o bir aksilik yaparsa ölümü kendi ellerinden olacaktı... Eğer dük onun varlığını öğrenirse işi biterdi.
Ünvanını dahi kaybedebilirdi...
Hizmetçilerin çoğu dahi yıllarca bu malikanede yaşıyor olmalarına rağmen "O"nun varlığından haberdar değildi.
Sadece bir hizmetçi onu tanıyor, âdetâ bir çiftlik hayvanı gibi; yemeğini bırakıp hiç konuşmadan odadan çıkıyordu.
Onunla konuşmaları yasaktı, her ne kadar konuşmak isteseler de mecburen emirlere uymak zorundaydılar.
Peki ya "O" kim olabilirdi?
♛
Asilzade tüm hazırlıkları tamamlanmış bir şekilde konuklarını bekliyordu. Sonunda kapı tıklandı, hizmetçiler konukları salona kadar ağırladıktan sonra selam verip dışarı çıktı.
Dük ile yaklaşık beş konuk bulunmaktaydı. Ortada fazlasıyla resmi bir atmosfer hakimdi. Dük, lacivert takımı ve gömleğiyle aynı rente olan beyaz papyonu ile tam da Anderson'lara yakışır bir biçimde giyinmiş ve hafif uzun olan saçlarını aşağı doğru bağlatmıştı.
Tupturuncu saçları, Britanya'da pek alışık olunan bir durum değildi ancak çok çekici duruyordu. Genç adam bir Rus olan annesinden yadigâr turuncu saçlarıyla ülkede biliniyor, ve bundan hiç rahatsızlık duymuyordu. Yedi göğü kıskandıracak cazibede mavi gözleri vardı.
Dükle gelen ve en yakın dostu olan Matthew bahçeye bakan pencereye bakınıp merakla sordu.
"Dışarıda bir eğlence düzenlenmiş sanırım."
"Evet, evet! Sizler hoşlanırsınız diye düşündüm."
diye tasdik etti asilzade. Amacı genç adamın gözüne girmekten başka bir şey değildi. Dük bu durumdan pek hoşnut olmasa da bahçeye doğru ilerlediler.Bahçe kocamandı. Bahçeye çiçeklerle süslenmiş daire şeklinde masalar ve sandalyeler dizilmişti. Londra'da önde gelen soylularla birlikte özellikle seçilmiş güzel kadınlar bulunmaktaydı ve hepsi gözlerini turuncu saçlı beyefendiye dikmişti.
Dük, kadınların bu sinir bozucu tavırlarının farkındaydı ve umursamazca davranıyordu. Diğer çapkın asilzadelerin tersine kadınları bir geceliğine kullanıp atmanın yanlış olduğunu düşünüyordu ve zaten kadınsız bir hayata alışmıştı.
Aşksız temastan hoşlanmıyordu işte, zevk alamıyordu. Arkadaşlarının zıddıydı.
Hatta özel hayat nedir onu dahi onutmuştu dese yeriydi. Babası hastalandığında her şeyden vazgeçip kendini iyi bir dük olabilmeye adamıştı. Babası ve önceki dükler gibi Anderson ailesini yüceltmeliydi.
Kim bilir belki de dük, eski ilişkisinden sonra aşka küsmeyi tercih etmişti... Belki de çok yakında kader ona bir mucize bahşedebilirdi? Tanrı'm, yine neler düşünüyorum...
Dük birkaç yudum şampanyayla yetindi.
Asilzade ise o sırada iyice içmiş, tıpkı diğerleri gibi kadınlara kur yapmaya koyulmuştu. Bahçedeki çalgıcılar eğlenceli besteler çalıyordu.
"Daha fazla dayanamayacağım."
Dük, kimseye farkettirmeden bahçenin kapısına ilerledi. Malikaneye girip hizmetçilerden birine yönelip odasını sordu.
"Ben odama gidip dinleneceğim, beni merak eden olursa eğer; onlara beni rahatsız etmemelerini söyle. Bir sorun yok."
İçtiği birkaç yudum şampanya mı, yoksa eski yaşadıklarını hatırlamak mı onu dalgınlaştırdı bilinmez, ancak genç adam malikanenin sol kanadı yerine sağ kanadına doğru yol aldı ve merdivenlerini ağır ağır çıktıktan sonra en köşedeki odaya doğru ilerledi ve kapıyı hızla araladı.
Genç adam kapıyı açar açmaz kendini yerde buldu.
"Tanrım..!" Üstüne ağır bir şey düşmüştü! Anlaşılan odasında biri vardı, belki de bir hizmetçiydi. Üstüne düşen her kim ise o da kıpırdanıyordu.
Dük iyice tırsmıştı. ve iyiden iyiye tanrının onu cezalandırdığını düşünmeye başlamıştı. Kendine gelip gözlerini araladığında üstüne düşenin genç bir kadın olduğunu anladı...
Yaşadığı şokuatlatamadan kibar bir ses kulağına yayıldı.
"S-siz de k-kimsiniz?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğimde Aşk Saklı (TAMAMLANDI)
Historical Fiction#Wattys2018 Son Listesi'nde! Herkes tarafından saygı gören bir asilzadenin kimsenin var olduğundan haberi olmadığı kızı... İlk deneyiminden sonra aşka inancı kalmamış bir dük... Farklı dünyalara ait olan bu ikiliye kader bir aşk oyunu mu oynayacak...