❖
Genç leydi, dağılmış halini görür görmez çığlık koparttığı adamı bir hışımla yatağa oturtmuş pansuman yaparken, aynı zamanla homurdanmayı da ihmal etmiyordu.
"Sana bunu William yaptı değil mi? Ne deli adamlarsınız siz! Sen bir iyileş, ben yapacağımı-"
"İnan bana Grace," Matt gamzelerinin eşliğinde yorgun bir gülüş sergileyerek,
"Şu an benim evime gelmiş olmanı kutlamayı öyle çok isterdim ki...Sanırım beni hazırlıksız yakalamayı çok seviyorsun bebeğim. Özellikle kişisel odama-"
Kulağının çekilmesi ile sözlerine istemsizce ara verip derin bir inilti çıkardı dudaklarının arasından.
''Matthew, eğer zamparalığını bir kenara atmayı denemezsen ağabeyimin açtığı yaralara birkaç yumruk daha yiyeceksin. Anlaşıldı mı?''
Dudaklarını büzerek yanıbaşındaki kızıl afete bakan genç adam, çocukça bir alınganlıkla mırıldandı.
''Zampara olduğumu düşünmen ilginç. Hem, sen neden bana bu kadar yükleniyorsun ki? Müstakbel kocanla böyle konuşmaman gerekir... Uğruna en yakın arkadaşım tarafından hırpalanmaya bile razı oldum ben! Ah! Yüzümdeki morluklara gelirsek, onlara pansuman yapmak yerine tutkulu fakat küçük buseler bırakırsan eğer; bahse varım, bir an önce iyileşeceklerdir...''
''Müstakbel kocam mı?'' Leydisinin aldığı yüz ifadesiyle keyiflenen Matt, bunu hiç gizlemeden tüm dişlerini ortaya çıkarmak istermiş gibi güldü.
''Dayak yememe değdi sanırım.'' Sonradan ekledi.
''Huysuz dostum en yakın zamanda düğün hazırlıklarına başlamam gerektiğini, niyetimin kız kardeşini kullanıp atmak olduğunu anladığı an beni geberteceğini söyledi. Bundan sonra başka kadınların yatağına girmemem gerektiğini de nazik (!) bir dille uyardı.''
"Gerçekten mi?!" Grace, bir an karşısındaki yakışıklı adama sarılmak için kollarını araladıysa da bundan vazgeçti. Heyecanını gizleyerek konuşmasını sürdürdü.
"Yani... Öyleyse gideyim artık." Leydi birkaç adım atar atmaz kendisini yatakta buldu. Lakin yüzünün saçlarıyla aynı tonlara bürünmesinin sebebi üzerine çıkmış olan arsız bir adamdan başkası değildi.
Nefesini biraz olsun dizginlemeyi başardıktan sonra fısıltıya karışacak bir tonda konuşmaya başladı.
"Sen... Ne yaptığını..." Dudaklarında dayak yemiş olmasına rağmen hala kusursuz olan adamın parmaklarını hissetti.
"Şş..." Kendisi onun harika yüzüne bakınıyorken, o ise gözlerini utanmaksızın bedeninde gezindiriyordu.
"Kızıl fırtına..." Diye mırıldandı boğuklaşmış sesiyle. Göz göze geldiklerinde Grace'in mağlup olmuş halini görünce sırıtarak baştan çıkartıcı bir yavaşlıkta bacaklarını keşfetmeye başladı.
"Evlenmeden yapmamalıyız..." Birdenbire sarf ettiği sözlerin bilincine varınca daha çok kızardı.
Matt duyduklarından son derece memnun bir şekilde ona baktı.
"Evleneceğimizi kabullendiğine sevindim sevgilim. Ben de..." Yine o çapkın bakışlarını takındı.
"Bu gece burada kalır mısın, diyecektim."
"Matt..."
Genç kadın, sinirden delirme eşiğine gelmişti şimdi. Tamam, ona karşı bir zaafının olduğunu kabul ediyordu. Fakat bu ona kendisiyle uğraşmasına izin verdiği anlamına gelmezdi ki!
Matt'in kahkahasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Anlaşılan düşündüklerini her zamanki gibi yüzüne yansıtmıştı.
"Bu kadar ciddiye alacağını sanmıyordum."
Sözlerinin ardından asi aşkından sert bir tokat yiyince, gamzeleri daha da derinleşti dudaklarının ötesinde.
Dudaklarını ıslatıp eliyle Grace'in yüzünde minik şekiller çizdi.
"Pekala küçük hanım..." Ardından ekledi.
"Seni rahat bırakmam için minik bir öpücük istiyorum o halde." Yüzünü yaklaştırdı.
"Ama..."
"Hadi ama Grace. Sadece yanaktan tatlı bir buse istemiştim." Yanağını işaret etti utanmazca.
Aslında biricik kadınının dudaklarına ulaşma şansına birkaç defa erişmişti genç adam. Ancak şimdi, bu defa ilk hamleyi leydinin atmasını yeğliyordu. Nedense hep ilk adımı kendisi atmıştı. Oysa Leydi Belinda öyle miydi?
Leydi, İngiltere'nin en soğuk dükünü nakavt etmişti! Onun tüm buzlarını eritip yeni bir adam yaratmıştı adeta... Her ne kadar kabalığı hala devam edip ondan dayak yediyse de.
Kızıl fırtına ise her ne kadar aşkını itiraf ettiyse de hala kendisine karşı çekingenlik besliyordu... Şimdilik.
Düşüncelerine dalıp gitmişken, Grace'in yaptığı hamle ile bakakaldı.
'O' tarafından tutkun bir şekilde öpüldüğünü fark ettiği an tüm dünyanın durduğuna yemin edebilirdi!
Şüphesiz, daha fazla karşılık vermemek için kendisine engel olmak hayatında yaşadığı ben büyük çileydi.
Biricik leydisi, ne yazık ki, dudaklarından ayrıldıktan sonra öylece bakakaldı.
"Neden lanet olası bedenine karşı böylesi bir çekim hissediyorum ki?" Sırıttı.
"Çünkü leydim, bu lanet olası bedenime aşıksınız."
Grace'in kahkahası odayı şenlendirmeye yetti.
"Bunu kabul ediyorum... Bayım," Elini Matt'in koyu saçlarında gezindirdi.
"Şimdi... Beni rahat bırakmanız gerekmez mi?"
Genç adam kendisine hakim olamayıp büyük bir kahkaha patlattı. Üzerinden kalkarak kokteyl masasına ilerledi.
"Beni alt eden ilk kadınsın Grace."
"Biliyorum."
"Şimdi gidecek misin?"
Durdu. Her ne kadar gitmek istemese de ağabeyi yakın dostu olan adamı en küçük bir fırsatta pataklamaya hazırken bunu yapmak zorundaydı.
"Zorundayım..." Dedi yataktan kalkarken.
"Sonuçta sadece bir hafta sonra her gece aynı odada kalabileceğiz. Bence dayanmaya değer küçük hanım."
Leydi yutkunmaya bile fırsat bulamadan küçük çaplı bir çığlık kopardı.
"Ne?! Bir hafta sonra mı evleniyoruz?!" Matt, bu tepkiye hazırlıklı olduğundan sadece tebessüm etmekle yetindi.
"Endişelenme, her şey kusursuz olacak." Göz kırptı.
"Sonuçta tören senin gibi bir kadına layık olmalı, öyle değil mi?" Boğazını temizledi ve hızlı bir şekilde masadaki iki kadehe şarap doldurdu.
"Sevgili dostum evleneceğim kadınla birer kadeh şarap içmemize de kızmaz herhalde... Eğer istersen."
"Gidiyorum Matt." Kapıyı aralar aralamaz sevdiği adamın sesini duydu.
"Düğünümüzde görüşürüz leydim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğimde Aşk Saklı (TAMAMLANDI)
Ficção Histórica#Wattys2018 Son Listesi'nde! Herkes tarafından saygı gören bir asilzadenin kimsenin var olduğundan haberi olmadığı kızı... İlk deneyiminden sonra aşka inancı kalmamış bir dük... Farklı dünyalara ait olan bu ikiliye kader bir aşk oyunu mu oynayacak...