♛
Düğünden sonraki akşam kutlaması başlamıştı. Sosyete bu ani düğüne ve daha önce hiç görmedikleri yeni düşese bakıyor, ve fısıldaşıyordu.
Çoğu, kıskançlıkla leydinin hamile kaldığını ve o yüzden dük ile evlendiğini iddia ediyordu. (York dükünün taş kalpliliğini çok iyi bilirlerdi) Kimileri, gelinin acemi tavırlarını ve her şeyi ilk defa görüyormuş gibi etrafa bakınmasını soylu bir aileden gelmediğine; kimi de sadece genç kadının heyecanlı oluşuna yoruyordu. (Çünkü eski düşes soysuz bir hanımı gelini olarak kabul edecek kadar alçak gönüllü birisi değildi.)
Sosyetenin tören boyunca dik dik baktığı Belinda; nam-ı diğer yeni düşesimiz, malikanenin salonuna hayranlıkla bakıyor, ve neşeli bir yüz ifadesiyle etrafta geziniyordu.
Eski düşes bir hafta içinde kendisine o kadar değişik bakımlar yaptırmıştı ki, genç kadın bundan böyle düşese yaklaşmak istemiyordu. Tanrı'm, kesinlikle o maskeler bana göre değildi...
Josephine, kutlama için zorla korsesini sıktırmıştı -ki bu da Belinda'nın alışkın olduğu bir durum değildi...
Eh, mevzu-bahis isim Josephine Anderson olunca bu normal bir durumdu tabii. Eski düşes gençken oldukça bakımlı ve alımlıydı. (bu özelliğini etrafa vurgularcasına hareket ediyordu)
Güzellik ve cemiyet onun uzmanlık alanıydı!
William ise genç kadının kuyruğuymuş gibi etrafında dolanıyor; bu saf kadını sosyeteyle başbaşa bırakmak istemiyordu.
Bu kadın ağzından bir şeyler kaçırabilir, saçmalayabilir ve yıllardır çaba ile kazandığı tüm saygınlığını yerle bir edebilirdi!
Tören boyunca karısının şarap içmesine de müsaade etmemişti. Sosyetenin pek gözüne çarpmasa da eski düşes bunu farketmişti ama bunu oğlunun kıskançlığına yoruyor ve bıyık altından sırıtmakpa yetiniyordu. Pekala tecrübeliydi ne de olsa...
Leydi Grace'in ise tören ve ağabeyi pek umurundaymış gibi görünmüyordu.
Dük, yemeğe de katıldıktan sonra eğlenceye katılmak istemediklerini söyleyip sosyeteden özür diledi ve gelininin kolunu kavradı. Artık daha fazla bu safderun kadının peşinden dolanmak istemiyordu!
Odalarına doğru ilerlemeye başladı. Josephine oğlunun bu davranışına kahkaha atmamak için kendini zor tutuyorken, sosyete bu durumu pek hoşlukla karşılamadı.
William insanlardan uzaklaştıktan sonra Belinda'nın elini bıraktı. Genç kadın ürkekçe kocasının arkasından ilerliyordu.
Yoksa... bana dokunacak mı?Yutkundu. Tanrı'm beni affet, neler düşünüyorum...Kendi kendine utanıp sıkılıyordu işte. İkisi de kendi iç dünyalarına çekilmişken, yeni hazırlatılmış olan odalarına girdiler.
Oda tek kelimeyle harikaydı! Bembeyaz duvarlar ve işlemeli kolonlar bulunmaktaydı. Koskocamandı... Odada karşılıklı minik iki koltuk, büyük lacivert örtülü işlemeli lüks bir yatak, iki yan tarafında da komidinler bulunmaktaydı.
Yatağın alt kısmında ise sarı renkte kapitone işlemeli ayaklı bir yatak pufu vardı. Odanın ortasında minik yuvarlak bir masa, üzerinde çini işlemeli bir vazonun içine konulmuş taze orkideler boy gösteriyordu.
Odanın sağ tarafında bir boy aynası, genç hanımın makyaj masası ve giyinme dolabı bulunuyordu. Makyaj masasının yanında altın renklerinde bir askı; üzerine de, çifte ait olan iki adet havlu asılmıştı.
Yere ipekten yapılmış kaliteli bir halı serilmişti. Tavanda ise uzun avizeler bulunmaktaydı. Odadaki diğer kapı da büyükçe bir balkona çıkıyordu.
Genç kadın ilk kez görmüş gibi bakınırken William pek etkilenmemişe benziyordu. Genç adam giyinme dolabından yatma giysisini çıkardı ve kadını görmemiş gibi davranarak giyinmeye başladı. Belinda ayakta kalmış adama şaşkın ve utangaç gözlerle bakıyordu.
"Bugün bi-bir şey yapmayacak mıyız?"
Lanet olsun! Ağzından kaçırmıştı..."Ne?" William tek kaşını kaldırmış,
yüzünü ona doğru çevirmişti. Kadının ne demek istediğini anlaması uzun sürmedi. Kahkaha atmaya başladı. Genç kadın garip garip ona bakmaya bakarken, saçlarını karıştırarark gözlerini duvara kilitledi."Bakın leydim, siz beni yanlış anlamışsınız. Ben sizinle bir temasta bulunmayı düşünmüyorum... Size gerçek bir 'koca' sayılmayacağımı söylemiştim."
Belinda ister istemez bozulmuştu. Hayat ona hep acımasızca davranıyordu...
Babası ona eziyet etmişti. Onu o cehennemden kurtaran altın prens şimdi de kendisini 'karısı' olarak görmeyeceğini belirtiyordu. Kendince haklıydı da.
Onun için kendisi, tanımadığı aptal bir kadından başka bir şey değildi.
Fakat, neden içten içe o adamın kalbinde yer edinmeyi istediğini de merak ediyordu.
Sonuçta, o adamın da kendisi için bir şey ifade etmemesi gerekirdi.
"Size kötü davranacağımı düşünmeyin," William, yatak pufuna oturdu.
"Açıkçası, sizinle arkadaş olabileceğimizi düşünüyorum."
"Tanışma faslını geçtik diye hatırlıyorum..?" Gülüştüler.
"Pekala, mesela... Nelerden hoşlanırsın? Muhtemelen el işi, kıyafet falan diyeceksin."
Leydi başını yana eğip komik bir yüz ifadesiyle yanıtladı.
"Şey, ben o odada kalırken sadece kitap okurdum..."
"Ne, kitap mı..? Okumayı biliyor musun? Harika..." Dükün etkilendiği fazlasıyla aşikardı.
"Peki ne tür kitaplar?"
"Şey... Şövalye romanlarına bayılırım."
Genç adam bu kızdan hoşlanmıştı. Saftı ve doğaldı. Böyle kızlar çok az bulunur, diye geçirdi içinden.
Haklıydı, çünkü okumayı seven bir kız, hem de şövalye romanları okuyan bir kız... Ciddi anlamda hayret ediciydi.
Onun hakkında ister istemez bir hayranlığa kapılmışken, içinden bir ses ona bu kız hakkında faha fazla bilgi edinmek istediğini fısıldamaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğimde Aşk Saklı (TAMAMLANDI)
Historical Fiction#Wattys2018 Son Listesi'nde! Herkes tarafından saygı gören bir asilzadenin kimsenin var olduğundan haberi olmadığı kızı... İlk deneyiminden sonra aşka inancı kalmamış bir dük... Farklı dünyalara ait olan bu ikiliye kader bir aşk oyunu mu oynayacak...