Prensesin İntikamı

10K 579 25
                                    

Belinda, büyük bir hoşnutsuzlukla yatakta doğruldu ve iyice dağılmış olan tarçınî saçlarını bir hışımla karıştırdı.

"Ah, başım çatlıyor...!" Yüzünü buruşturdu. Dışarıdan tıpkı bir hortlak gibi görünüyordu.

"Gören de dün gece bir şişe içkiyi devirdin sanır."

Gelen tanıdık ses sevdiği adamındı elbette.

William, koltukta oturuyordu. Sağ bacağı sol bacağının üstünde; genç kadınla göz teması kurma ihtiyacı duymadan hem konuşmuş hem de okuduğu kitaba devam etmişti.

Dürüst olmak gerekirse zavallı düşes çok sevgili kocasının (!)  bu vurdum duymaz tavırlarına deli oluyordu!

"Bana bak York Dükü..! Ben zampara ve sorumsuz herifler gibi dur durak bilmeksizin her gece içmiyorum! Doğal olarak, bedenim birkaç yuduma dahi tepki gösteriyor işte."

O sırada fark etmese de, geceliğinin askısı aşağı doğru düşmüştü ve zavallı Belinda'nın pamuksu teni iyiden iyiye ortaya çıkmıştı.

"Mm... Anlaşılıyor gerçi." Dük, efsunkâr gözlerini genç kadına çevirdi rahatsız bir ifadeyle. "Sahi... Dün gece yaptıklarımızı hatırlıyor musun?"

William  tam sözünü bitirdiği sırada gözleri leydinin bedenine çarptı. Düşmüş askıyı fark eder etmez bakışlarını hızla kitabına doğru yöneltti.

Delirmiş miydi bu kadın?

Kendi rızasıyla kurta teslim olan bir ceylan gibi.

"Dün gece mi?" Leydi, safderun bakışlarla birden gözlerini bedenine çevirdi. Askısı... Yoksa? Yoksa dün gece...

"Yok artık! Bu çok... Utanç verici!"

Belinda iyiden iyiye kıpkırmızı kesilmişti. Yataktaki yorganı iyice kendine sarmaladı ve utangaç bakışlarla yere odaklandı.

"Hey, yanlış anladın-"

"Keşke... hatırlayabilseydim." Dudağını ısırdı.

"Sonuçta bana dokunmuş olman, beni kabul ettiğin anlamına geliyor; değil mi?" Derin bir iç çekti ve konuşmaya devam etti.

"Biliyorsun, seni çok seviyorum." Dedi utana sıkıla.

William bu jestten etkilendiğini kabul etmese de, nedensizce etkilenmişti. Yutkundu. Bu kadına bir şans vermeli miydi?

Sürekli bunu düşünüyordu.

Durmadan.

Hayır, onun aşka vakti olmazdı. Olmamalıydı da! Aşk sadece aptallara mahsustu.

Ona göre aşk, budala insanların uydurduğu bir oyundan ibaretti.

Ne yazık ki bu oyunu sadece hile yapanlar kazanabilirdi...

Yalancı aşıklar gibi.

Gerçek aşklar asla kazanmazdı bu oyunu.

Kazanabilirlerdi belki de.

Nadiren.

Kapının tıklanmasıyla ikisi de düşüncelerinden sıyrıldı.

"Gel."

Hizmetçi, çekingen adımlarla William'ın yanına geldi ve reverans yaptı.

"Efendim, gazeteniz," Elindeki sarımtırak kalitesiz kagıtlara basılmış gazeteyi masaya kibarca indirdi.

Gazeteyi bıraktıktan sonra ürkekçe önlüğünün önündeki ceplikten bir kağıt çıkardı. "İzninizle, günlük planınız," Boğazını temizledi ve okumaya başladı.

"Efendim, bugün öğleye doğru Hindistan'dan kumaş ve mücevher taşıyan gemi iskeleye yanaşmış olacak. Gemi sizleri bekleyecek, kraliyet ailesi gemiyi bizzat sizlerin kontrol etmesi gerektiğini bildirmemizi istedi.

Daha sonra da aylık vergi işlerini majestelerine yollamanız istendi." Eğildi.

"Tamam, gidebilirsin." Hizmetçi Belinda'ya da reverans yaptıktan sonra yavaş adımlarla odadan ayrıldı.

William, gazeteyi kavradıktan sonra konuşmaya devam etti.

"Belinda, yanlış anlamayı düzeltmek isterim. Dün gece seninle düşündüğün gibi bir münasebette bulunmadık."

"..."

Belinda cevap vermese de bozulmuş olduğu apaçıktı.

"Her neyse, unut gitsin."

Belinda ve William, her zamanki gibi ivedilikle hazırlanıp yemek odasına indiler. Grace ve Josephine onlardan önce davranmıştı.

"Hoş geldiniz." Josephine en içten gülümsemesi ile masaya yerleşen çifte baktı.

"Ben doydum." Grace ellerindeki çatal bıçağı zarifçe tabağın sağ ve sol köşesine indirdi.

"Sizlere afiyet olsun."

"Grace! Tanrım, keşke biraz olsun nezaketli davransan..." Josephine homurdandı.

"Bu aralar heyleylerin pek bir üstünde."

Grace, kendini bildi bileli ailesine her daim soğuk tavırlar sergileyen ve resmi davranan bir çocuk olmuştu.

Ancak şimdiki durumu, daha farklıydı. Bu sıralar soğukluktan daha çok gergindi, ve annesi bu konuda kesinlikle haklıydı. Neden böyle olmuş olabilirdi ki? Yoksa... Matt'i mi düşünüyordu?

Hayır, asla!

"Onu biraz rahat bırakmalısın, anne." William ağabeylik görevi olarak kız kardeşini savunma gereği duydu. Ancak annesine o da hak vermiyor değildi. 

"Annem haklı, ağabey. Toparlanacağım; bu sıralar kafam bir hayli dağınık."

Josephine konuyu değiştirmek istercesine geçiştirmeye çalıştı.
"Tatlım, sorun değil..."

"Anne, matmazel nerede?" Yöneltilen soruyla birlikte en çok gerilen Belinda, leydinin aralarında olmamasından hoşnutsuz sayılmazdı ancak yine de meraklanmıştı.

"Kahvaltıya katılmayacağını, ve kendisini halsiz hissettiğini söylemiş."

Bugün gitmesini söylemiştim...

William bu işin altından bir şeylerin çıkacağından emindi.

"Geldim, efendim. Kendimi bugün pek bir moralsiz hissediyorum..." Katriane masadaki yerine geçti. İmalı bir şekilde William'a bakmıştı. 

William ise ona öldürücü derecede soğuk bakışlar sergiliyordu.

Belinda bu durumu bilincinde olan tek kişiydi. Dün kesinlikle ikisi arasında bir şey geçmiş olmalıydı.

Katriane, karşısında oturan düşese küçümser bir bakış attı ve servisi hazır olduğunda en doğru zamanı yakaladığını düşünerek konuşmaya başladı.

"Sizlere önemli bir şey söylemem gerekiyor..."

Masadaki gürültü aniden kesildi. Herkes pür dikkat Katriane'e bakıyordu.

William masanın altındaki elini yumruk yapmış, sıkıyordu. İyice sinirlenmişti. Bu aptal kadının şimdiye gitmesi gerekiyordu, evinden.

Kim bilir yine ne saçmalayacaktı?

"İnanın ki, bunu söylemekten çok utanıyorum ama..."

"Uzatma." Dedi Grace, ciddiyetle.

"Biz... Yani ben ve William...

Dün gece birlikte olduk."

Yüreğimde Aşk Saklı (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin