6) *KISKANÇLIK SENDROMU*

137 77 20
                                    

Her şey çok hızlı gelişiyordu. Hafta sonu yeni evime taşınmıştım. Şimdi ise yeni okuluma başlıyacaktım. Hayatım bir anda hiç beklemediğim bir noktaya getirmişti beni. Her şeyin bu kadar ani olması sıkıntıları da beraberinde getirebilirdi. 17 yaşında olmama rağmen yaşadığım deneyimler beni 70 yaşında gibi hissettiriyordu. Bazen ortalama bir yaşlıdan daha yaşlı olabiliyordum. Hani insan hissettiği yaş neyse odur ya... Benim bir yaş aralığım yoktu. Kah 70 yaşındaydım, kah 7, kah 17.

Deneyimlerimin üstüne hislerimi de ekleyince çözemeyeceğim hiçbir şey yoktu hayatta. Ya da ben öyle düşünüyordum.

Antonyus arabayı okula sürerken bende etrafı inceliyordum. Aslında kafamdaki düşüncelerden etrafımdaki hiçbir şey dikkatimi çekmiyordu. Bu sene geç başlamam benim için sorun olabilirdi.Geçen sene 10. sınıfı başarılı bir şekilde bitirmiştim. Ama sonrasında okulu bırakmak zorunda kalmıştım.Bu sene 11'den başlıyacaktım ama yarım dönem kaybım vardı. Antonyus 'Açığını kapatırsın' demişti.

Benden bir yaş büyüktü sadece. Bir sene sınıfta kaldığını düşünmüştüm ama ailevi sorunlardan dolayı okula bir sene geç başladığını söylemişti. Annesini ve babasını küçük yaşlarda kaybetmiş, ona hayatta tek varlığı olan amcası bakmıştı. Baba yadigarı deyip kendi evinde kalmayı tercih etsede amcasını ihmal etmediğini söylüyordu. Ona olan sevgisi ve vefası büyüktü.

Antonyus arabayı okulun oto parkına park ederken beni bir gerginlik sardı. Hiç inmek istemiyordum. İçimde bir sıkıntı vardı. Zaten de bir ortama girerken çok zorlanırdım. Şimdi her şey benim için çok daha da zordu.

"Biraz acele edelim. Yoksa derse geç kalacağız" dedi. Arabadan inip yanıma gelirken.

"Sen derse git. Ben burdan da dersi dinlerim" dedim ona aylak aylak bakarak.

"Saçmalama Alice. Nerde görülmüş böyle ders dinlendiği"

Saçmaladığımın farkındaydım ama elimdeki bütün fırsatları değerlendiriyordum.

"Ben senin sandığından da zekiyim. Buradan da dersi anlayabilirim."

"Alice eminim çok zekisin. Ama dersi anlayabilmen için dinleyebilmen lazım. Dinleyebilmen içinde duyman. Ve ne yazık ki buraya kadar hocanın sesi gelmiyor."

"Gelmiyor mu"dedim çaresizlik içinde yüzüne aval aval bakarken.

İki kaşını havaya kaldırıp kafasını sağa sola salladı.

"Hadi küçük hanım in aşağıya"

Ben mızmızlanarak inerken o da bana gülüyordu. Okulun bahçesine doğru ilerlerken ben de okulu inceliyordum. Okul eski bir taş binaydı. Ama tüm heybetiyle ben burdayım diyordu. Çok büyük bir okul değildi. Etrafı okaliptus ağaçlarıyla kaplıydı.Çok değişik mistik bir havası vardı.

Ben etrafı incelerken herkesin gözüde benim üzerimdeydi. Herkes kaçkın görmüş gibi bana bakıyordu. Bundan nefret ediyordum. Ne vardı yani? Ne bakıyorlardı. Yabancı olduğumu hissettirmek zorundalar mıydı? Zaten zorlanıyordum. Her şeyi daha da zorlaştırıyorlardı.

Ama bunların bakışları çok daha farklıydı. Sanki bir yabancıdan daha fazlası vardı bakışlarda. Şaşkınlıkları her hallerinden belli oluyordu. İri yapılı esmer bir çocuk yanımıza gelip;

"Bu pilici de nerden buldun?"dedi, gözleri üzerimdeyken. Hiç hoşlanmamıştım bu çocuktan. Pis pis sırıtıyordu.

"Ondan uzak dur"dedi Antonyus.

Bir an gözlerinden ateş fışkıracak sandım. Onu hiç böyle görmemiştim. Neler saçmalıyordum ben. Onu doğru düzgün tanımıyordum bile.

•°•LETUNYA•°•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin