17) *ŞAFAK VAKTİ*

36 13 6
                                    

Lord Harm şatonun büyük salonuna kurulmuş tahtında oturuyordu. Yüksek tavanda asılı duran, büyük avizeden yayılan ışık odaya loş bir ortam sağlıyordu. Elinde tuttuğu, kadehteki kanı büyük bir keyifle yudumladı. Kanın ağzında bıraktığı tadı, gözlerini kapatarak içinde hissetti. Bu onun çok hoşuna gidiyordu. Ruhunun dinlendiğini hissetti. Ne zaman kendini huzurlu hissetse, kadehine en sevdiği, taze sıcak kanı koyup yudumlamak, ona inanılmaz bir haz verirdi.

Şanslı günündeydi. Her şey istediği gibi gidiyordu. Sabırsızlıkla şafağı bekledi. Neler olabileceğini hayel etti. Hayallerine kavuşma ümidiyle pis pis sırıttı. Sivri dişleriyle loş ışıkta korkunç görünüyordu.

Sadece şu cadı canını biraz sıkmıştı. Ne cürretle Lord Harm'a karşı kafa tutardı. Vigour taşına ortak olmakta neyin nesiydi? Estontiya Kalkanı açıldığında ilk onun haddini bildirecekti. Kimse Lord Harm'a karşı kafa tutamazdı. Yoksa bedelini ağır öderdi. Bunu herkes çok iyi biliyordu. Cadıda ki bu cesareti yokluğunun verdiği gevşekliğe bağlamıştı. Eski gücünü ve itibarını geri kazanmalıydı. Ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. Sinirle kadehteki tüm kanı tek nefeste kafasına dikti, bitirdi. Derin bir nefes aldı. Şimdi kendini daha iyi hissediyordu.

Koruyucunun dönmesi işine gelmişti. Estontiya sınırlarına onun sayesinde girebilecekti. Kehanet tersine mi dönüyordu?.. Tüm endişeleri boşuna mıydı?.. Aptal bir kız çocuğundan korktuğu için kendine kızdı. Ama artık bunların hiçbir önemi yoktu. Herşey yolunda gidiyordu ve bu ona yeterdi. Hemde bu kadar kısa sürede.. Çok yol katettiğini hissetti. Estontiya sınırlarına bu kadar kısa sürede girmeyi hayal etmemişti bile...

Bir an gözleri uzaklara daldı. Kırmızı gözlerinde aşkın izleri vardı.
Sevgilisi Harpy'i düşündü. Onu ne kadarda çok özlemişti. Bir an önce ona kavuşmak için sabırsızlanıyordu. İçinden bir volkanın her an patlayacakmış gibi olduğunu hissetti. Çok sabırsızdı, beklemeye hiç tahammülü yoktu. Duvardaki saate baktı. Şafak vakti yaklaşıyordu.

"Crimson" dedi, hiddetle. Kapıda hazır bekleyen Crimson hemen içeri girdi.

"Buyrun Efendim" dedi, yere bakarak konuşuyordu.

"Stauybardlar (savaş için hazır olan kötü ruhlar) hazır mı?"

"Evet Efendim. Hazırlar.. Emrinizi bekliyorlar." Lord Harm oturduğu yerden doğruldu. Uzun boyu siyah pelerinin içerisinde, karanlıkta devasa gözüküyordu. Kırmızı gözleri karanlıkta parladı söndü. Derin bir nefes aldı. Artık gitmeye hazır hissediyordu. Gözlerini kısarak konuştu.

"Vakit geldi.." dedi, sabırsızlıkla...

Büyük bir orduyla yola çıkan Lord Harm, herşeyin kusursuz olması için tüm önlemleri aldı. Bu işi tereyağından kıl çeker gibi halletmek istiyordu. En küçük bir hata affedilemezdi. Biliyordu ki böylesi bir fırsat ömründe bir kere gelebilirdi. O da gelmişti. Bu fırsatı kaçırmak istemiyordu.

                            ****

Lord Harm uzun siyah pelerinin içerisinde, elleri önünde birleşmiş, emin bakışlarla yürümüyor, adeta yeryüzünün üstünde süzülüyordu. Stauybardlar, siyah pelerinin içerisinde bile boyca Lord Harm'dan daha kısa gözüküyordu.

Lord Harmharsh uzun boylu olması nedeniyle dikkat çekiciydi. En ön safta ki asi duruşuyla, meydan okurcasına 'ben kötülüklerin efendisiyim' diyordu adeta...
Arkasında duran Stauybardlar, Lord Harm'ı takip ediyorlardı ve oldukça hızlılardı. Yer ayaklarının altında kayıyor gibi izlenim veriyordu. Şimşek kadar hızlı olan Lord Harm ve Stauybardlar göz açıp kapıyıncaya kadar Estontiya sınırlarına varmışlardı.

Şafak yeni yeni sökmeye başlamıştı bile. Ama cadıdan hiç ses seda yoktu. Lord Harm ve yardımcısı Crimson Estontiya Kalkanının çok yakınındalardı. Lord Harm sabırsızlıkla kalkanın açılmasını bekledi...

****

Sevgili okuyucum umarım güzel bir bölüm olmuştur. Oylamayı unutmayın. Seviliyorsunuz..😊💕

•°•LETUNYA•°•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin