Kafam çok karışıktı. Dalgın, dalgın evi temizlerken bir yandanda düşünüyordum. Antonyus'la amcasının konuşmaları aklımı bulandırıyordu.
'Onu da ateşe atamayız' derken neyi kastetmişti acaba?? Beni neler bekliyordu.Ne yapacağımı bilmiyordum.
Hayatta bir çok tecrübem olmuştu. Hayata karşı direnmek insanı mutsuz ve huzursuz eder. O zaman kendimi hayatın akışına mı bırakmalıyım?. Ya da bildiğim gibi mi yaşamalıyım hayatı...Antonyus'la aramızda söylenmemiş bir antlaşma vardı. O bana geçmişimle ilgili soru sormuyordu, bende ona kafama takılan soruları.
Aslında geçmişimin kurcalanmaması beni rahatlatsada kafamdaki sorular huzur vermiyordu. Geçmişte gizlediğim bir şeyim yoktu aslında. Sadece gerçeklerle yüzleşmek beni korkutuyordu. Bana sadece acı veriyordu.Buraya geleli iki gün oldu ve ben yeni bir hayat kurarken geçmişimi geçmişte bırakmak ve bir daha geri dönmemek üzere kapılarımı kapatmak istiyordum. Buna ihtiyacım vardı.
Eve yerleşmiş, eşyalarımı da yerleştirmiştim. Son olarak evin tozunu almak kalmıştı. Bir çok yerin tozunu aldıktan sonra geriye bi kitaplık kaldı. Kitaplıkta bir çok kitap vardı. Bunların bir çoğunuda masal kitapları oluşturuyordu.
Antonyus bu masallarla büyümüş olsa gerek. Ne kadar da ayrı dünyaların insanlarıydık. Ben küçüklüğümden beri masalları sevmezdim ve onlara hiç inanmazdım. Periler, cadılar, devler... Sadece masallarda olurdu.
Hep iyiler kazanır ve mutlu sonla biterdi.Bu sadece çocukları aldatmaktan başka ne ki?? Gerçekte
ne büyü yapan bir cadı, ne de yardıma koşan bir peri vardı. Ne de sonu mutlu biten bir hayat. Hayatın her yanı buram, buram acı kokuyordu. Küçük yaşta öğrenmiştim hayatın acı bir gerçek olduğunu.
Masallarla değil hayatın acı gerçekleriyle büyütülmüştüm. Belki de bu yüzdendi masalları sevmemem.Masalların aksine roman ve şiirleri seviyordum. Hiç arkadaşım olmamıştı. Yalnızlığımı kitaplarda gidermiştim. Kendimi kitaplarda buldum. Onlarla arkadaş olmuş derdimi sırlarımı onlarla paylaşmıştım. Onlarda, masallardaki gibi düzmece bir hayat yoktu. Gerçekler vardı.
Acaba kitaplıktan masalları kaldırsam Antonyus bir şey dermiydi.
Omuz silktim. Derse desin. Madem yeni evim, o zaman benim düzenimdi. Bir kutu getirip bütün masal kitaplarını doldurdum.Sonra yere düşmüş bir metal sesi geldi. Gözümü yere çevirdiğimde kolyemin yere düştüğünü gördüm.
Gümüş bir zincire geçirilmiş bir halkadan oluşuyordu. Halkanın üstünde bilmediğim belli belirsiz semboller... Küçüklüğümden beri hiç çıkartmamıştım.Bana ayrı bir güç verdiğini düşünürdüm hep. Ve de beni koruduğunu... Şimdi ise bilinç altımın yarattığı bir takım saçmalıktan başka birşey olmadığını düşünüyordum.
Kolyeyi yerden aldığımda onu uzun uzun inceledim.
Sembollerin yanında küçük beyaz taşlarla işlenmiş sonsuzluk işareti vardı. Halka bana göz kırpar gibi yanıp söndü. Artık onu takmak istemiyordum. Kitaplığın alt çekmecesine koyup çekmeceyi kapattım.Arkamdan bir tıkırtı geldi. Dönüp baktığımda Antonyus elinde poşetlerle içeri girmişti.
"Bir kaç yiyecek bir şeyler aldım. Kahvaltı türü, konserve falan..."
"Teşekkür ederim"
"Eskisinden daha güzel olmuş, içerisi ferahlamış" dedi, elindekileri mutfağa götürürken.
Dönüp geldiğinde kitaplığın yanındaki kutuyu fark etmiş şaşırmıştı.
" Sorun olmaz sanırım" dedim, kutunun içindekileri incelerken.
"Masalları sevmiyorsun anladığım kadarıyla" dedi, elinde ki masal kitabını göstererek .
"Hiç bir zaman sevmedim"dedim.
Neden der gibi bir bakış attı. Anlamaya çalışıyordu.
"Çocukları kandıran düzmece bir yalandan ibaret. Bir aldatmaca!..."
"Alice"dedi, tüm sıcaklığıyla.
"Masallar düzmece bir yalan değil. Çocukların ufkunu genişletebilmek için kurulmuş bir hayal dünyasıdır." dedi, sesinde şu ana kadar hiç işitmediğim şefkat dolu bir tını vardı.
"Onlarda öğrendim ben iyiyle kötüyü, doğruyla yanlışı. Her zaman bir umut var olduğunu, onu kaybetmemem gerektiğini."dedi.
"Ve mutlu sonlar" dedim.
"Sanki hayat her zaman mutlu bir son vadediyormuş gibi..""Aslında atladığın bir ayrıntı var" dedi.
"Masallarda da mutlu sona ulaşabilmek için verilen büyük fedakarlıklar, yaşanan acılar vardır.
Ayrıca söyler misin? Acı olmadan mutluluğu tadabilirmiydik. Kötülük olmasa iyiliği ...
Tek başına bir anlamı olur muydu? Acı olmasa, mutluluk diye bir şey var olur muydu?... İkisi zıt gibi görünsede bir bütünün parçalarıdır. Ve biz ancak bu zıtlıklar arasında olgunlaşırız. Hayatla bütünleşiriz"Her seferinde beni şaşırtmayı nasıl başarıyordu anlamıyorum. Olaya hiç bu yönden bakmamıştım, hayatada... Gizlenmiş, göz ardı edilmiş şeyleri ustalıkla su üstüne çıkartıyor, beni de hep büyülüyordu. Sanırım ondan öğrenecek çok şeyim var.
"Belki bakarsın bizde bir gün kendi masalımızı yazarız" dedi, yüzünde imalı bir bakış ve kocaman gülümseyişle...
O kadar güzel gülümsüyordu ki karşı çıkmak imkansızdı.
"Olur" dedim. Kayıtsız şartsız teslim olmuştum.Bu bölüm hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum. İlham almam için düşüncelerinize
ihtiyacım var. 2 dk zaman ayırıp düşüncelerinizi yazar mısınız???
Hepinize teşekkür ederim.😉☺😊😊

ŞİMDİ OKUDUĞUN
•°•LETUNYA•°•
Misteri / ThrillerKorku ve heyecanın doruklarını yaşamaya hazır mısınız ? Aşk... Macera... Gizem... Heyecan... Aradığınız herşey bu kitapta... Bir kitaptan çok daha fazlası... ~ Yaşamla ölüm arasında kalan ince çizgi ~