Bölüm 14

715 45 3
                                    

Not: Bu kadar geciktiği için benden nefret etmediniz, değil mi? Kusura bakmayın. T.T Umarım zevkinize hitap eden bir bölüm olmuştur.

14.Bölüm

Bazen hayatımızda biten şeyler sadece kariyerimiz olmaz. Geleceğimizde aynı derecede bitebilir. İdol hayatımın bitmesi, herşeyin sona ermesi...

Hyuna kafasında bu düşünceleri geçirirken aynalara bakarak dans ediyordu. Kapıdan kafasını uzatan minik kafayı görmemişti.

"Omma!* Dans dans!" diyerek küçük çocuk ellerini çırpmaya başladı. Bir yandan bacaklarını aşağı yukarı sallayarak annesinin hareketlerini taklit etmeye çalışıyordu.

Hyuna, sıcak bir şekilde küçük oğluna baktı. 1 ay sonra 5 yaşına girecekti. Kore'deki müzik hayatını terk ettikten sonra Japonya/Osaka'ya yerleşmek zorunda kalmıştı. İki şirketin başkanı ortalara çıkmayacağından emin olmuştu. Zaten Hyuna'da bu duruma razıydı. Kendisi ortadan kaybolduktan sonrada medya ilgiyi bir süre sonra kesmişti. Daha önemli skandallar ortaya çıkıyordu nede olsa. Burada kimse kim olduğunu bilmiyordu. Bir dans stüdyosunda eğitmenlik yapmaya başlamıştı. Kafasını dağıtmak için birçok genç burada takılıyordu.

"Sumimasen!*, Hyuna-san oğlunuz sizi görmek için çok heyecanlıydı. Kendisine engel olamadım." diye utançla gözlerini yere eğdi sekreter. Genç kız, ne zaman kendisi ile konuşsa hep muhtaç gibi hissediyordu. Nedenini pek bilmiyordu Hyuna.

Japoncayı düşününce aklı Jiyong'a kaydı genç kadının. BigBang üyelerinin tamamı askerliğini 1 yıl önce tamamlamıştı ve sonra kendi şirketini kurmuştu. Fakat YG'nin alt şirketi gibi davranıyorlardı. Organik bağları tam olarak kopmamıştı. Yavaş yavaş ayrılacaklardı belki. Jiyong ise şirketin CEO'su olmuştu.Evet, Hyuna hala kendisini takip ediyordu. Özlüyordu ve Jiyong'un aşk ilişkileri basına yansıdığında sessizce ağlıyordu. Oğluna, Jiwon'a her baktığında sanki Jiyong'un kahveengi gözlerine bakıyordu. Bazen Jiwon, annesinin yanaklarından tutup aynı yoğunlukla gözlerine endişe ile baktığında kalbi acıyla sızlıyordu. Kariyerini terk ettiği için pişman değildi. Oğlu için herşeyi feda edebilirdi.

Etmişti de...

Hyuna, yere eğilerek kollarını iki yana açarak oğluna seslendi. Hala Japoncaya tam olarak alışamamış olsada genç kıza önemli olmadığını belirtmek amacıyla ellerini iki yana doğru salladı.

"İİe, Sakura-san. Jiwon-ah! Annene koş bakalım, bebeğim."

5 yaşındaki çocuk bacaklarını hızla hareket ettirerek annesine doğru koşmaya başladı. Bir yandan da kıkırdayarak gülüyordu. Annesini her gördüğünde küçük çocuk herşeyi unutuyordu. Kreşte arkadaşlarının kendisine olan kötü davranışları da... Yada neden babasının olmadığını da...Çünkü annesi onu herşeyden korurdu.

"Omma, ben seni çok özleddddiiiim."

Hyuna, oğlunun siyah saçlarını düzelterek dolan gözlerine acıyla baktı.

"Uh, Jiwon-ah, Annede seni özledi. Ne oldu? Kreşte işler yolunda gitmedi mi?"

Jiwon, göz yaşlarını tutamayarak burnunu sessizce çekti.

"Omma, bana hep sen yabancısın diyerek beni itiyolar. Bana babam yok diye kötü davranıyorlar."

Hyuna, oğlunun söylediklerini dinlerken ağlamamak için gözlerini yukarı dikti. Gülümseyerek oğlunun tombul yanaklarını tuttu.

"Bak ne diyeceğim? Neden birlikte seninle geçen gün gittiğimiz eğlence parkına gitmiyoruz?"

Jiwon, kahverengi gözlerini irice açarak annesinin saçlarına yapıştı.

Little do you knowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin