Bölüm 26

231 10 6
                                    

26. Bölüm [ F İ N A L ]

Jiwon, önündeki kalabalığa anlaşılmaz bir şaşkınlıkla bakıyordu. Çok fazla insan vardı. Annesi ile dışarı çıktıkları zaman hep az kişi yanlarında bulunurdu. Bugünün özel bir gün olduğunu biliyordu. Annesi ve babası için... Elini tutan anneannesinin parmaklarından kendini kurtardı ve denizin kenarındaki ıslak kumlara parmaklarını geçirdi. Hava henüz kararmamıştı. Biraz kumdan kale yapabilirdi. Kahverengi gözlerini sıkarak güldü.

Her taraf bembeyaz masalarla ve beyaz güllerle kaplanmıştı. Konuklar parıltılı kıyafetleri arasında kahkahalar atarak şampanya ve şaraplarını yudumluyorlardı. 2ne1, Jiyong için birkaç şarkı söylemeyi kabul etmişlerdi. Şarkılarının ballad şeklinde yavaş bir tonla söylüyorlardı. Jiwon siyah papyonlu takım elbisesiyle konukların arasından geçerek papazın beklediği yere doğru yürümeye başladı. Grup üyelerinin sırtına alay edercesine vuruşlarına gülerek kendini çekiyordu.

"Yapmayın oğlum! Kırışacak." Diye söylendi.

Seungri ve diğer üyeler damadın sağdıcı olarak solunda bekliyorlardı. 2ne1 şarkıyı düğün müziğine eşlik edecek şekilde değiştirdiklerinde Jiyong sevgilisinin geldiğini sezmişti. Yüzüne yayılan gülümsemeyi durduramadı. Ceketini çekiştirildiğini görünce başını aşağıya doğru eğdi.

"Appa! Kucağına al!" diye söylendi Jiwon. Gözleri dolmuştu.

"Elimi böcek ısırdı." Jiyong oğlunun parmaklarını öperek kucağına aldı.

Hyuna, oğlu ile Jiyong'un iletişimi izlerken gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Sonunda hep birlikte bir aile olarak mutlu olacaklardı. Paparazzi, deklanşöre arka arkaya basıyordu. Arkadaşlarının alkışlar ve tezahüratlarla attıkları çığlıkları duyabiliyordu. Jiyong'un yanına yavaşça geldiği zaman babası kolundan çıktı. Hyuna oğlunun sulu gözlerine ve kendisine muzip ışıltıyla bakan Jiwon'a döndü.

"Bu gerçekten hayatımın en mutlu günü." Diye fısıldadı.

Islık sesleri arka planda çalan müzikler gibiydi.

Jiyong, gözlerini devirdi ve üçü birlikte papaza döndüler.

"Benim içinde öyle, aşkım. Bu yemini daha önce etmeliydik."

Pişmanlıklar için çok geçti belki. Ama her zaman yeni başlangıçlar yapmak mümkündü.

.

.

.

5 yıl sonra....

Incheon hava limanı.

Jiyong, 3 yaşındaki siyah saçlı kızını kucağına almıştı. Bir yandan kendilerini arkadan takip eden oğlu ve eşinin takip edip etmediğini kontrol ediyordu.

"Joo Ri-ah! Saçımı çekme kızım!" diye söylendi. Paparaziler, havalimanın girişinde resimlerini çekiyorlardı. Jiyong sürekli basına bu şekilde yansımaktan bıkmıştı. CEO olarak koruması gereken bir imajı vardı. Hyuna ise bu durumu bir hayli komik buluyordu. Oğlu ise bir gün,

"Appa! Daha havalı olmalısın." Diye söylenmişti. Cebindeki telefonun titrediğini hissedince eşine döndü,

"Hyuna-ah! Joo Ri'yi bir süre tutar mısın tatlım." Hyuna, Jiwon'un dediklerini onayladıktan sonra Jiyong'a döndü.

"Tamam!"

Kıza doğru yaklaşarak,

"Joo Ri-ah, anneye gel!"

"Omma!" diyerek ağlamaya başladı küçük kız.

Jiyong, Young Bae'nin aradığını görünce telefonu merakla açtı.

"Ne oldu?"

Young Bae'nin gözlerini devirdiğini hissedebiliyordu.

"Sana da merhaba! "BaeZy'nin çıkış tarihi ertelememizi istiyor, KBS kanalı."

Jiyong, rahatsızca sol ayağının üzerine yüklendi. Dudaklarını kemirmeye başlamıştı.

"Bizde SBS Inkigayo ile anlaşırız. İlk canlı performansı orada yaparız. Bu blöfü yap! Ayrıca White Wolfs grubunun albüm çalışmaları bitti mi? Anime için yaptıkları açılış şarkısının satışları nasıl gidiyor?"

"Jiyong-ah! Sana güncellemeleri göndermiştim. Okumadın mı?"

Jiyong, Hyuna'nın vücudunu süzerken istemsizce ensesini okşuyordu.

"Neden Jeju'ya gittiğimizi biliyorsun değil mi?"

Young Bae, alayla,

"3.çocuk için değil mi?"

Jiyong, kahkaha atarak kendisine anlamayan gözlerle bakan Hyuna'ya göz kırptı. Yanakları kızarmaya başlamıştı Jiyong'un.

"Hahaha! Çok komik! Ayrıca neden olmasın?"

Hyuna, Jiyong'un kızarmış yanağına bir öpücük kondurdu. Dudaklarına doğru yaklaştı.

"Hadi, şu paparazilere istedikleri şeyi verelim."

Jiyong, telefonu omzuna doğru geri çekti. Hyuna'nın dudaklarına doğru fısıldadı.

"Neymiş o?"

Hyuna, eşinin soluk yeşil tişörtünün üzerinde parmaklarını hafifçe gezdirdi. Jiyong'un nefesi dudaklarını okşuyordu.

"Netizenleri delirtecek bir şeyler."

Jiyong, Young Bae'nin arka plandaki 'Oğlum ya, bari ben telefonda konuşurken yapmayın!' sözlerini yarım kulakla duyuyordu.

"Hmm... Netizenleri delirtecek her şeye varım."

"O zaman bebeğim, şuradaki paparazzilere bakarak- "

Hyuna, lafını bitiremeden Jiyong, dudaklarını aralayarak önündeki kadının dudaklarını öptü. Hyuna, vücuduna gelen titremeye engel olamamıştı. Kızının kendi saçını çektiğini fark edince geri çekildi. Joo Ri'nin burnuna hafifçe öpücük kondurarak önlerinde kendilerini bekleyen siyah SUV'a doğru yürümeye başladı. Jiyong, dudaklarının kıvırılmasına engel olamadan gülümsedi. Telefonu çoktan kapanmıştı. Oğlunun kızaran suratını görünce parmaklarını omzuna koydu. Birlikte arabaya doğru yürümeye başladılar.

Yarın manşetler gene ikisi hakkında neler yazacaklarını tahmin bile edemiyordu.

Fakat...

Bu oyunu onlarla oynamaktan asla vazgeçmeyecekti. İstedikleri hayatı her türlü yaşayacaktı. Kwon ailesi bunu göze almıştı sonuçta. Kahkaha attı ve umursamazca telefonu cebine attı.

.

.

.

 NOT: Uzuuuuuun bir aradan sonra finali yazmaya karar verdim. Aslında hikaye bitmiş gibiydi. Sonuçta evleniyorlardı. Ama o noktayı koymamıştık. Bende okuyucuları (hala okuyan var mı bilmiyorum. T__T) sürüncemede bırakmamak adına hikayeyi burada noktalıyorum. Okuduğunu ve yorum yaptığınız için teşekkürler.)

Little do you knowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin