3-"Uykusuz Geceler"🌙

1.7K 90 7
                                    

Bölüm 3: Uykusuz Geceler

Bölüm şarkısı: Sertab Erener- Olsun

✳✳✳

Uyumayı çok severdi, Leon. Çünkü kendini tüm bu savaştan ancak rüyaları ile çekebilirdi. Rüyalarında uçaklar savaş için kullanılmıyordu, insanlar dünyanın bir ucundan diğer ucuna uçuyordu. Rüyalarında Hilal, Mehmet ile sözlü değildi.

Ama sebepsizce bu rüyaları görmesi imkansızdı. Belki de sebebi vardı. Leon uyuyamıyordu. Çünkü aklında sadece Hilal ve onun cümleleri vardı. Kurşun olsa daha az yaralardı şüphesiz. Ne demek sözlüsüydü? Bir nevi başı bağlıydı. Şimdi tüm umutlar da mı uçup gitmişti, Hilal ile olabileceğine dair.

✳✳✳

Hilal'de ondan farksız bir durumda değildi. Uyuyamıyordu fakat onun nedeni neydi? O neden uyuyamıyordu, onu bu derece rahatsız eden şey neydi? Kimdi onu bu denli uykusuz bırakan şey? Belki o da bunu kendine itiraf edemiyordu, belki de biliyordu aslında.

Anlam veremiyordu, neden gözlerini kapattığında bugün ecza odasında Teğmen ile ne kadar yakın oldukları gözlerinin önüne gelip duruyordu?

Nefeslerinin nasıl birbirine karıştığı, nasıl yakın oldukları...

Sinirle yastığa vurdu, ardından Yıldız bir iki kıpırdadı ve "Uyumadın mı daha sen ?"

"Uyurum şimdi."

Yıldız uykusuna geri döndü. Hilal ise tüm gece boyunca uyuyamayacağını gayet iyi biliyordu.

✳✳✳

Hilal söylene söylene babası Cevdet ile yürürken, Yunan konağına yaklaşmışlardı. Bir hususta Vasili, Cevdet'i çağırmıştı. Aslında baba-kız ikisi de, Yunanlardan değil, işgallerinden nefret ediyordu. Hayır, neden inat etmişti ki, babasının yanında gitmeye?

Unuttun mu? Leon'u görmek için.

Hilal sinirle başını salladı ve ellerini yumruk haline getirip beline kadar uzanan başörtüsünü sıktı. Yunan konağının önünde, askerlerin yer vermelerini bekliyorlardı. Bir an babasına baktı.

O yüce Türk üniformasının içinde gözünde bir kahramandı. Allah'a binlerce kez şükrediyordu, iyi ki vatanperver bir babaya, Cevdet gibi bir babaya sahipti.

Konağa girmelerine izin verilip, onları Vasili karşıladığında bir de Yunan üniforması içindeki Vasili'yi süzdü, hiçte kahraman görünmüyordu.

Fakat birdenbire içeriye Leon girdi ve Hilal ile göz göze geldiler. İkisi de göz temasını kesmediler. Hatta Hilal, inatla baktı o gözlere.

"Leon, siz burada Hilal küçük hanim ile oturun. Biz konusacağiz."

Vasili bunları söyledikten sonra Cevdet ile merdivenlerden çıkmaya başladılar. Leon ile kalmanın verdiği gerginlik ile bunu belli etmemek için duruşunu dikleştirdi Hilal.

"Buyurmaz miydiniz, küçük hanim?"

Hilal sertçe Leon'a baktı ve ona baka baka oturdu işlemeli koltuğa. Ardından Leon da oturdu.

İlk beş dakika sessizlikle geçti.

Leon aklından çok şey geçiriyordu o an. Mesela şimdi Hilal ile konuşsa çok mu yüzsüz olurdu, sonuçta kız dün ona sözlüsünün olduğunu oldukça açık bir şekilde ifade etmişti. Fakat Leon, dayanamıyordu. Yıllardır hasretle yüzünü bir kez olsun görmeyi dilediği Hilal karşısındayken onun yüzünü süzmekten ve konuşmak için can atmaktan geri kalamıyordu. Ne olursa razıydı, kavga bile etseler sevinecekti. Çaresizdi.

"Daha ne kadar konuşacaklar, Teğmen?" Dedi Hilal. Leon şaşırmıştı çünkü konuşmayı başlatan kişi hayalini kurduğu kişiydi.

"Bilemiyorum, küçük hanim. İsterseniz bahçeye çıkalım, sikilmazsiniz."

Hilal kararsız kaldı, bir Yunan teğmeni ile bahçeyi gezmek mi yoksa yine bir Yunan teğmeni ile sessizce oturmak mı?

Gezmek dedi kalbi fakat beyni oturmak dedi. Hilal mantığına güvenen bir kızdı ve oturmayı seçti. "Böyle iyi." Diye mırıldandı. Leon sıkıntıyla kafa salladı.

Hilal ise ona nasıl davranması gerektiğini düşünüyordu. Bir saniye, o neden böyle düşünüyordu ki, Leon kimdi ki? Bir Yunan teğmeni.

✳✳✳

Her şey sıradandı sonrası için. Hilal hastanede bir oraya bir buraya koşturuyordu ve Leon'u böylece aklından def etmeye çalışıyordu. Nasıl bir Yunan teğmeni onun zihninde yer kaplayabilirdi?

Hem de Mehmet varken.

Dilhun |Ateşten Gömlek| HileonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin