Ateşten Gömlek🌕5ζSevdanın Hâlâs'ı

615 26 10
                                    

Bölüm 5: Sevdanın Hâlas'ı
*
Tahir olmak da ayıp değil,
Zühre olmak da.
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

ζ

"Hilal." Yavaşça ve temkinli seslendi Leon; hemen yanı başında,tren koltuğunda başını pencereye yaslamış olan sevgilisine. İki gündür uzun bir yolculuktalardı, daha yeni varabilmişlerdi İzmir'e. Hafifçe kıpırdandı Hilal. Leon'a dönerken gözleri açık olsa da, gözlerinin daha fazla kapalı durmak arzusunun farkındaydı. "Geldik mi?" Diye mırıldandı ve ekledi, "Ne çabuk!"

Leon gülümserken içi ısındı Hilal'in. "Sen uyuduğun için olabilir mi, agapimou?"

"Sen hiç uyumadın mı?" Dedi hayretle genç kız. "Neden?"

"Uykum gelmedi, yoksa uykum fazlasıyla ağırdır." Derken Hilal ile konuşmanın verdiği keyif ile iyice yaslandı arkasına Leon. "Neyse ki sonunda geldik. Beş dakika sonra tren duracak."

Hilal büyük bir isyan ile sızlandı, "Ne diye uyandırdın ki o vakit? Beş dakika daha uyusaydım."

"Şu anda bile uyanman çetrefilli geçtiğine göre, " kıkırdadı Leon ve devam etti, "O vakit uyandırmaya kalkışsaydım yanlışlıkla Aydın'a da uğrayacaktık. "

"Adam sen de!" Diye sitem etti Hilal. Ablası da hep aynı şeyi yaparak onu uykusunun en tatlı gerinde uyandırır ve Hilal'i sinir etmeye devam ederdi. Ablası demişken, Yıldız aklına gelince burnunun direği sızladı. Aylar olmuştu, bir yıl olmuştu onları görmeyeli. Aynı görmeyi ummuyordu evini lâkin ailesini aynı bulmayı umuyordu. Eksiksiz bulmayı özellikle.

Tren durup herkes teker teker inmeye başladığında Hilal ile Leon da kalktı yolcu koltuğundan ve taşıdıkları tek şey olan küçük bavulu da, koltuğun altından aldılar. El ele tutuşup trenler inince gözleri hemen ailesini aradı Hilal'in.  Bakınmasına rağmen bir türlü görememişti onları. León'un dürtmesiyle arkasını dönünce ağzından kaçan tiz çığlığa engel olamadı. Çünkü annesi, ablası, bir iki ay önce doğduğunu öğrendiği küçük kardeşi Mehmet ve hatta Kirya Veronika dahi buradaydı. León'un elini bırakıp ailesine doğru koştu. Hepsine aynı anda sarılırken bir kişinin yokluğunu hissetti. Babannesi neredeydi?

"Anne, babannem nerede?" Dedi duygusallaşan sesiyle. Nasıl fark edememişti başta, onun aralarında olmadığını? "Kızım..." diye temkinli sesiyle yaklaştı Azize. Diğerleri ise gözlerini kaçırıyordu. León'un elini omzunda hissetti, ona döndü bir yanıt ararcasına. Lâkin o da bilmiyordu, omuz silkti. "Biliyorsun ki, Yunan askerleri kaçarken Türklere zarar vererek gittiler." Derken sesi titremişti Azize'nin. Veronika ise gözleri yaşlı, yere bakıyordu. "İşte, babaannen de pazara gitmişti." 

"Ö-öl...öldü mü?" Dedi Hilal, sanki sesi kısılmış da sesinin çıkması için uğraşıyormuş gibiydi. Başını sallamakla yetinen Azize, Mehmet'in ağlamasıyla onu avutmaya çalıştı. Bu sırada Veronika devraldı sözü. "Onu hakkettiği gibi defnettik, Hilal."

Hilal'in ayakta duracak gücü, dizlerinde dermanı, anlayacak kabiliyeti kalmamıştı. Eğer arkasında ona destek olan bir Leon olmasaydı, çoktan yeri boylardı nerede olduğunu umursamadan. Elleri titriyorken dudakları da aynı duruma düşmemek için direniyordu. Aksi takdirde ağlayacaktı.

"Nasıl olur, Allahım..."dedi sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi. Eksiksiz bulmayı bekliyordu nedense herkesi, her şeyi. Nasıl da inandırmıştı cepheden başka harp yeri olmadığını kendine? Oysaki kendisi de bilirdi, harp sadece cephede olmazdı.

"Hilal, haydi gidiyoruz." Diye mırıldandı ve onu ilerletmeye çalıştı Leon. Onun sesiyle kendine gelen Hilal yavaşça kaldırdı başını ve çoktan herkesin önden gitmekte olduğunu gördü. Ne de soğukkanlı yürüyorlardı! Bu kadar çabuk atlatabilmişler miydi acılarını? Oysa Hilal şu anda öyle bir vaziyet içerisindeydi ki acısı ömür boyunca yakasını bırakmayacak gibi hissediyordu. Ev...Babaannesi olmadan geçecek vakitler...Bir ev kalması bile mucizeyken evlerinde babaanneleri olmamasını düşünüyordu şimdi.

Dilhun |Ateşten Gömlek| HileonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin