Bölüm 15: Dans
Bölüm şarkısı:
—Salomi-Lizeta Kalimeri✳✳✳
(Hilal'den...)
Leon gideli birkaç saat oluyordu ve gün yeni yeni ağarıyordu. Uyumamıştım ve uykum da yoktu.
Helen meselesinden haberi yokmuş gibiydi gerçekten de. Samimiyetine itimat edebilirmişim gibi hissediyordum lakin bu tasavvurlarım gözümün önüne Helen gelince birdenbire yok oluyor ve yerini kıskançlığa bırakıyordu.
Öylece tavanı seyrediyordum lakin bundan sıkılınca kalktım ve masanın başına geçtim. Kağıt çıkardım ve kalemi mürekkebe batırarak yazacaklarımı düşündüm...Bunu Halit İkbal olarak yazmıyordum, bunu isyancı Türk kızı Hilal olarak yazıyordum.
"Sevda denilen bir his ile kavruluyorum...Evvelimde olmayan lakin şimdi ezelim olan bu hisse sevda diyorlarsa eğer. O his ki, tahayyül etmediğim kadar kuvvetli, o his ki, karşı koyamadığım kadar kudretli, o his ki beni kendimden azat eden, beni evvelime de sevdama da mualif eden...O his senin gözlerinde teğmen, o his senin yaşaman arzunda. O his beni hem senden uzağa atan hem de şahdamarın kadar yakın zamanda olmamı arzulatan. Biçareyim, kifayetsizim...Nefessizim. Sana ne zaman teğmen desem nefes alamıyorum ben. Sanki dünyanın en büyük günahı avuçlarımıza bırakılmış da, bizim bu sevdamız imkansızmışçasına acı çekiyorum...Bu acıyı yok etmek, kendim ile muvaffak olmak için seni unutmaya mecburum...Lakin bunu hiç ama hiç istemiyorum...Korkuyorum...Senin rüzgarına kapılıp gitmekten korkuyorum. Geride sana bakabilecek bir ben kalacak mı, bilmiyorum..."
Kağıdı katladım ve kimsenin yerini bilmediği kitabımın arasına koydum...Bu mektubu ona veremezdim. Onu sevemezdim. Ne yazık ki bu gerçekler yüreğimi etkilemiyordu.
Başımı yana çevirip ablama baktım. Ne kadar şanslıydı belki de. Sevda gibi bir bahis kim bilir, umrunda bile değildi.
Ablam gözlerini aralayınca ilk yaptığı şey gözlerini devirmek olmuştu. "Yine sabah..."
"Günaydın abla."
"Pek uyumamış gibisin Hilal. Hayırdır?"
Ablama her şeyi anlatabilirdim neredeyse. Bu yüzden derin bir nefes aldım ve dudaklarımı yalayıp konuşmak için ağzımı araladım.
"Gece Leon geldi--" diyordum ki Yıldız gözlerini kocaman açtı ve lafımı böldü. "Ee yuh ama Hilal"
"Abla! İçinde bir huzursuzluk varmış. Beni görmek istemiş." Dedim. Ablam ellerini çenesine dayamış, kaşlarını kaldırarak ban bakıyordu. "Hoşuna gitmediğini söyleyemezsin ama."
Başımı salladım. "Nasıl diyebilirim ki? Sevdası altında eziliyorum sanki."
Ablam gülümseyince ben de gülümsedim ve pencereye yöneldim. Yine Yunan'ın zulmü İzmir'e hakimdi. Leon'unda bu zulmün içinde olması beni çok etkiliyordu.
~~~
Mutlu bir haber ile kahvaltı yapmıştım daha bu sabah. Kongre toplanmıştı. Mustafa Kemal vatanın kurtuluşu için o mühim adımı atmıştı. Vatanın dört bir köşesinde şenlik havası yaşanırken, Yunanın yüzsüzce bugün bir balo yapacak olması gerçekten de beni sinirlendirmişti.Matbaa'dan içeri girerken aklımdaki planı daha da bir düzene sokuyordum.
"Hoşgeldin Hilal bacım." Diyerek karşıladı beni Lütfü.
"Hoşbuldum." Dedim ve yanlarına ilerleyip oturdum.
"Hilal olanlardan haberin var mı?" Dediğinde Mehmet'e döndüm —ihanet ettiğim kişiye—. "Kongreden bahsediyorsan evet Mehmet. Lakin bugün Yunanın yüzsüzce balo düzenlenecek olması beni çok sinirlendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhun |Ateşten Gömlek| Hileon
Tarihi KurguDilhun: İçi kan ağlayan. Büyük bir üzüntü içinde olan. Çanakkale Savaşı'na babasının zoru ile katılan Leon ve oradaki gönüllü hemşire Hilal'in 1919 senesinde tekrar karşılaşması. Bir ihanet, bir aşk ve bir hasret. Birçok ölüm ve vahşet. Araların...