Küçük çocuk okuduğu kitaptan etkilenmiş ve gözlerini ayırmadan hızla okumaya devam ediyordu. Lakin küçük odasını aydınlatan mum ışığı ise zamanla yarışır gibi erimeye devam ediyordu. Heyecanla kaldığı sayfayı kıvırdı. Kesinlikle nerede kaldığını unutmak istemiyordu. Kitap onun için o kadar sürükleyiciydi ki, tek bir saniyesini boşa harcamak istemiyordu.
Hızla uzandığı karyolasından kalkmaya çalıştı. Lakin uzun boyu ve hantal yapısı, karyolanın yaylarının gıcırdamasına neden olmuştu. Yine de ondan beklenmeyecek bir atiklikle mutfakta, şöminenin başında örgü ören annesinin yanına koşturdu.
Zavallı kadıncağız oğlunun bu telaşlı haline anlam veremeyerek ona sorgulayan bakışlar atmıştı, hafif kırışan sevimli küçük gözleriyle. ''Ne oldu Chanyeol?'' Diye sordu.
''Anne bana bir tane daha mum verebilir misin?'' Chanyeol yerinde duramayan haliyle annesinden rica etti. Oldukça saygılı yetiştirilmişti uzun çocuk.
Kadın, oğluna dikkatle baktı. Küçük gözleri şimdi çok daha küçük görünüyordu. ''Bu gün sana iki tane mum verdim Chanyeol. Onlar ne oldu?'' Diye sordu. Neden mumların bittiğini az çok tahmin etse de, sormakta bir sakınca görmedi. Dokuz yaşında ki oğlu onu gün içinde çeşitli sorulara boğar ve sorgulardı. Bu yüzden o da zaman zaman Chanyeol'a aynısını yapardı.
Küçük olan ellerini önünde birleştirip parmak uçlarıyla oynadı. Bu ne zaman gergin olsa ya da söyleyecek bir yalan bulamadığında yaptığı hareketti. Annesi onu okumayı çok iyi biliyordu. ''Bu gün babamla, panayırdan aldığımız kitap henüz bitmedi de...'' Cümlesini tamamlamadan annesine baktı. 'Bu yüzden bir muma ihtiyacım daha var.' Demek oluyordu bu. Sesli dile getirmese de annesinin anlayacağını biliyordu.
''Sabaha kadar oturup kitap okumana izin veremem Chanyeol. Üstelik yarın babanla birlikte oramana gideceksin.''
''Lütfen bir kaç sayfacık daha okuyayım anne. Bu kitap kutsal savaşçı ve onun kurduyla ilgili.'' Chanyeol ellerini birleştip yalvardığında, beyhude bir çaba sergilediğini biliyordu. Annesi bir şeye hayır diyorsa o kesinlikle hayırdı.
Oğluna baktı ve dizlerini patpatladı orta yaşlı kadın. ''Gel bakalım böyle.'' Dedi.
Chanyeol bu dünyada en sevdiği yer olan annesinin kucağına ikinci kez düşünmeden koştu. Belki ona bir hikaye anlatabilirdi. ''Bana yine efsane hikayelerinden mi anlatacaksın?'' Neşeyle sorduğunda annesi düşünür gibi yaptı. Çoktan örgüsünü uzak bir kenera bırakmıştı. Kolları ise oğlunu sarmıştı sıkıca. Serin bahar gecelerinde kocası onlar için çalışırken o oğluyla onu beklerdi. Gün ağarana dek. Uyuma süreleri az olurdu burada insanların. Çünkü yaşamak için avlanmak zorundaydılar. Yine de mutlu ve huzurlu bir yaşam sürerlerdi.
''Bir zamanlar çok güçlü bir savaşçı varmış.'' Annesi başladığında Chanyeol heyecanla lafa karıştı.'' Oh bu en sevdiğim hikaye!'' dedi. Annesi onun kıvırcık ve omuzlarına kadar uzanan saçlarını karıştırdı. Anlatmaya devam ederken Chanyeol ona katılmayı ihmal etmedi. Bu en sevdiği hikayeydi ve her sözcüğü ezbere biliyordu.
Chanyeol, annesi hikayeyi bitirdiğinde uyumak üzereydi. ''Anne kurt adamlar gerçekten var mı?'' Diye sordu uykulu ve şirin sesiyle.
''Bir zamalar var olduklarına inanıyorum. Ama kim bilir belki hiç yaratılmamışlardır.''
''Peki anne, nasıl bir en güçlü savaşçı olabilirim.''
''Kalbin yeterince güçlüyse, zaten en güçlü savaşçı sensindir oğlum.''
***
Diyeceksiniz ki bir kurt adamlar eksikti. Ne yapayım ya geçen animasyon izledim çok etkilendim. Sizi de etkilemek istedim. Her neyse ağır saçmalasam bile bu hikaye için oldukça umutlum. Umarım beğenirsiniz. Hepinize şimdiden çok teşekkür ederim.