Kelime hataları ve yazım yanlışları için üzgünüm. Kontrol etme fırsatım olmadı.
Karşısında ağlayan kadına gözlerini dikti yaşlı şifacı.Bir çok acıya tanık olmuş gözleri sayesinde, onun bu haline soğuk kanlılıkla yaklaşabiliyordu. En azından dışarıdan görünen buydu. Toy olduğu zamanlarda böyle olaylarla karşılaştığında nasıl da ağladığını, günlerce yemeden içmeden yaşamaya devam ettiğini hatırlıyordu. Oysa şimdi her şey geride kalmıştı. Zaman bir çok şeye tanıklık eden yaşlı kadına cömert davranmış ve ona çok büyük bir olgunluk ve bilgelik kazandırmıştı. ''Daha fazla ağlamamalısın. Kaderin önüne geçemezsin.'' Dedi. Sözleri her ne kadar duygudan yoksun gözükse de titreyen sesi, kadının durumuna ne kadar çok üzüldüğünü eleveriyordu.
''Ben oğlumu yalnız bırakmak istemiyorum. O daha çok küçük. Kendi kendine nasıl hayatta kalacak. Ona bakabilecek bir yakınım dahi yok. Babası öldükten sonra sadece ikimiz kalmıştık. Şimdi bende gidersem o bir başına ne yapar. Abygail bana yardım et. Bir çıkış yolu göster. Ben ölmekten korkmuyorum. Ben oğlumu ardımda bir başına bırakmaktan çok korkuyorum.''
Yaşlı şifacı ona kollarını sıkıca doladı. ''Biliyorsun ki Chanyeol özel bir çocuk. Onun hayatta kalacağına ve koca adam olacağına eminim. Üstelik sen olmasan bile ben buradayım. Onu yanıma alırım. Biliyorsun ki tam bir yıldır, zehir Chanyeol'un vücudunda. Yakında etkisini göstermeye başlayacaktır ve bu da köydekilerin dikkatinden kaçmaz. Onu buradan götürmemiz gerekiyor.''
''Sana güveniyorum Abygail. Lütfen ona iyi bak.''
***
''Velet çabuk bana ökse otu getir.''
Yaşlı kadın günlük rutin olarak yine Chanyeol'a emirler veriyor ve onu hayatından bezdiriyordu. On yıldır birlikte olmalarına karşı, hala bir birlerinden nefret eder gibi davranmakta ısrarcıydı ikili. Chanyeol onun karakterinin böyle olduğunu anlamıştı ve bu yüzden sadece ona ayak uydururyordu. Gerçekte ise Abygail'e oldukça değer veriyordu. Annesi ve babasının ardından tek yakını o olmuştu. Chanyeol onun gerçekte ne kadar iyi bir kadın olduğunu artık biliyordu ve bu yüzden sürekli onunla atışıp onu kızdırıyordu.
''Al bakalım Koca Anne.'' On yılda ona istemeden de olsa anne demeye başlamıştı. Bu yaşlı kadını başlarda sinir etsede şimdi o da halinden memnundu. Chanyeol onun hiç evlat sahibi olamadığını biliyordu ki nitekim gerekte yoktu, Küçük olan seve seve onun evladı olabilirdi. Annesini kaybettikten sonra ona sığınmıştı. Birbirlerine kol kanat geren ikili şimdilerde çok daha sakin bir hayat sürüyorlardı. Tabi Chanyeol'un nedenini bir türlü bilemediği nöbetleri haricinde.
On yaşına bastığından beri bedeninde bir çok tuhaflık olmuştu. Geceleri çok fazla acı çekiyordu. Bedinin ortadan iki ayrılacağından endişeleniyordu bazı zamanlarda. Bu nöbetler her gece olmuyordu elbet. Sadece ayda bir yada iki sefer oluyordu. Bunun nedenini yaşlı kadına sorduğunda ise cevap olumsuzdu. Fakat Chanyeol onun bir şeyler sakladığına adı gibi emindi. Ama neler olduğu hakkında her hangi bir fikri yoktu. O şimdilik şifacının yamaklığını yapan küçük çocuktu. Ama araştırmaya devam ediyordu. Chanyeol elbette nöbetlerinin ve sürekli yer değiştirmelerinin nedenini bulmak konusunda ısrarcıydı.
On yıldır göçebe yaşıyorlardı. Yaşlı şifacının bünyesinin buna nasıl dayandığını bilmiyordu. Kendisi bile bu genç yaşında solup gittiğini düşünsede Abygail'e karşı gelemiyordu. Onların iki kişilik ailesinde patron her zaman yaşlı kadındı. Chanyeol'un bu konuda her hangibir söz hakkı yoktu.
Yaşlı kadın, genç olanın uzattığı kavanozu kokladı. Anında kırışıklarla dolu olan yüzü buruşurken yanında duran baston olarak kullandığı uzun sopayla Chanyeol'a vurdu. ''Salak oğlan! Bu ökse otu değil! Bana yaban nanesi vermişsin. Milleti zehirleyip öldüreyim mi istiyorsun?''