Chanyeol gözlerini nereye kaçıracağını şaşırmıştı. Nereye baksa ona merakla bakan gözler görüyordu. İtiraf etmesi gerekirse bu biraz can sıkıcıydı. Kafasını çevirdiğinde ona bakan sarı gözlerle denk geliyordu. Tanrı aşkına neden her kesin göz rengi sarıydı ki? Bu tuhaf hissettiriyordu. Sarayda yaşayan diğer soylular onu ziyaret etmişlerdi. Öğle yemeği sonrasıydı. Chanyeol'un onlarla ilgili en ufak bir problemi dahi yoktu. Badem gözleri tanıdık bir beden aramak için dört bir yanı turluyordu sadece ne var ki dilediği bedenle göz göze gelmek şöyle dursun iki gündür onu göremiyordu bile.
Baekhyun, ortalarda yoktu. Düğünden önce halletmesi gereken işler olduğunu söyleyip ortadan kaybolmuştu. Bu genç çocuk için can sıkıcıydı. Kyungsoo ve Jongin haricinde kimseyle konuşmak istemiyordu. Diğerleri ona bu şekilde bakarken bu korkutucuydu.
Her ne kadar Baekhyun ona korkmaması gerektiğini söylemişsede Chanyeol, kurt adamlarla dolu olan bu yerde kendini güvende hissetmekten oldukça uzaktı.
Yinede durumu farkettirmemek için çaba sarf ediyordu. Alfanın insan eşi olarak bu kadar ilgi görmesinin normal olduğunu biliyordu. Bu yüzden sabırlı davranmalıydı. Üstelik burada ömrünün sonuna kadar yaşayacaktı. Yavaş yavaş alışması gerektiğini biliyordu.
Oturdukları büyük salonun kapısı ardına kadar açıldığında içeriye kahverengi saçlı ve gri gözlü bir adam girmişti. Adam oldukça heybetli görünüyordu ve etrafında oluşturduğu hava az da olsa Baekhyun'u andırıyordu. Yanında oturan kurtlar aniden ayağa kalkıp saygıyla selam verdiklerinde Chanyeol ne yapacağını bilememişti. Ayağa kalkıp kalkmama konusunda kararsızdı. Üstelik bu adamı tanımıyordu da.
''Hoş geldiniz Efendi Luhan.'' Kurt Yatağı'nın kahyası saygıyla eğilip gelen kişiyi selamlamıştı. Lakin adı Luhan olan adam ona cevap vermek yerine Chanyeol'a baktı. Gözleri başka hiç bir yeri görmüyor gibiydi. ''Çıkın.'' Dediğinde koca salon aniden boşalmıştı.
Sessizliğe bürünen Chanyeol'u tedirgin etmeye yeterliydi. ''Sen Baekhyun'un eşi olan insansın değil mi?'' Luhan sorduğunda Chanyeol kafa salladı.
''Memnun oldum ben bu ailenin diğer damadı Luhan.''
***
Konuştukları süre zarfı boyunca Chanyeol Luhan hakkında bir kaç fikir edinmişti. Kesinlikle dost canlısıydı ve eşine deli gibi aşıktı. Ondan bahsederken gözlerinin nasıl parladığına her seferinde şahit oluyordu ve bu bir parça Luhan'ın eşini merak etmesine neden oıluyordu. Karşısında ki adam oldukça yakışıklıydı. Eşiyle nasıl göründüklerini merak etmesi son derece normaldi.
''Bir insan olarak, buraya alışmakta zorluk çekebilisin ama bizim sürümüz dünyanın en büyük sürüsü ve bir çok kurt türünü bir arada bulunduruyor. Bu yüzden çok zorlanacağını sanmıyorum. Bir çok farklı türün bir arada bulunduğu bu yerde bir insanın da olması kulağa heyecan verici geliyor.'' Luhan rahat tavırları Chanyeol'un biraz daha rahatlamasına neden oluyordu.
''Burası o kadar kötü bir yer değil. Sadece arada Baekhyun ortadan kayboluyor. Onu merak ediyorum.''
Luhan gülümsedi. Şekilli dudakları iki yana kıvrılırken, kıkırdamamak için kendini zor tuttu. ''Ondan hoşalanıyorsun.''
Chanyeol kafasını bıkkınca salladı. ''Muhtemelen çok uzun zamandır, ondan hoşlanıyorum.'''
''Aslında hemen itiraf etmeni beklemiyordum. Biraz daha inkar etmeni dilerdim.'' Luhan kahkaha attığında Chanyeol'da ona eşlik etti.
''Şimdi gitmem gerekiyor Chanyeol. Eşim beni bekliyor olmalı. Ona senden bahsedeceğim. Düğünden sonra seni ziyarete geleceğiz. Lütfen o zamana kadar kendine iyi bak.'' Kahverengi saçlı olan adam ayağa kalkıp yavaş ve tok adımlarla salondan ayrılırken, Chanyeol onu uğurlamak için bir girişimde bulunmadı. Burası, insalara göre daha farklıydı. Adet ve görenekleri de öyleydi. ''Görüşmek üzere.''Demekle yetindi sadece.
Yine bir başına kalmıştı. Can sıkıntısından kurtulmak için arka bahçeye Kyungsoo'nun genelde yaramazlık yapmak için sabahtan akşama kadar talan ettiği yere inmeye karar verdi. Onunla oynarken vakit geçirebilirdi. Küçük dostu oldukça eğlenceliydi.
''Jongin ama hala yanlış diziyorsun taşları. Bak böyle olacak.'' Küçük dostunun bilmiş sesini duyunca gülümsemeden edemi. İki çocuk önlerine koydukları taşları, tuhaf bir düzende dizmeye çalışıyorlardı. Sessiz olmaya özen göstererek arkalarından yaklaşmaya başladı. Amacı onları korkutup biraz uğraşmaktı.
Amacına az kalmıştı ki aniden üzerine Jongin atıldı. Chanyeol bir çığlık kopartıp, geriye doğru düştü. Jongin ise simsiyah gözleriyle ona bakıyordu. Sadece göz bebekleri değil. göz akları dahi siyahtı. Çok korkunç görünüyordu. Chanyeol ise oldukça korkmuş.
Jongin ona bir kaç saniye daha baktıktan sonra aniden geri çekildi. ''Özür dilerim efendim. Beni affedin. Sizin olduğunuzu anlayamadım.'' Eski nazik ve kibar kişiliğine dönerken söyledi Jongin. Sürekli birileri Kyungsoo'ya saldırırsa diye tetikte bekliyordu.
Chanyeol ellerini havaya kaldırıp itiraz etmnek için salladı. ''Ah hayır. Ben özür dilerim. O şekilde davranmam yanlıştı. Biraz sizinle uğraşmak istemiştim sadece.'' Dedi. Kendisinden daha genç olanın suçlu hissetmesini istemiyordu. Jongin'in Kyungsoo'yu korumak istemesi gayet doğaldı.
Küçük Kyungsoo ise olanları anlamamış, ikili arasında gezdiriyordu bakışlarını. ''Nini sen az önce, Baekhyun amcamın gelini yeni arkadaşım Chanyeol'a oyun mu yaptın? Bende yapcam!'' Dedikten sonra kaşlarını çatıp, hırladı ve kendini uzun boylu olanın üzerine attı. Chayoel, onun niyetini anlayınca tekrar yere düştü. Fakat bu sefer bilerek atmıştı kendini yere ve bu bir miktar sırtının acımasına neden olmuştu. Az önce sırtını kötü bir şekilde vurmuş olmalıydı o ise acısını şimdi hissediyordu.
İkiliyle vakit geçirdikten sonra odasına yöneldi. Bu günde Baekhyun gelmemişti ve kendini biraz yanlız hissediyordu. Yemeğe inmemişti bu yüzden. Baekhyun yokken yemek yemek o kadar eğlenceli değilidi. Kendini pek acıkmış hissetmiyordu.
Aniden odasının kapısı açıldığında kimin geldiğini görmek için kafasını kaldırdı. Baekhyun soğuk mavi gözleriyle ona bakıyordu. Badem gözlü çocuk bir şeyler demek istedi ama ne demesi gerektiğini bilemedi. Bir müddet daha bir birlerinin gözlerinin içine baktılar. Chanyeol'un gözlerinde bin bir duygu varken, beyaz saçlı adam soğuk ve bomboş bakıyordu. Yinede Chanyeol için yaralayıcı değildi bu durum. Zira ona bakıyor olması bile yeterliydi onun için.
''Hoş geldin.'' Diye fısıldadı badem gözlü alan. Bir şeyler demek zorunda hissetmiş ve aklına geleni söyleyivermişti. Baekhyun ise onu sade bir kafa sallamasıyla onaylayıp, dikildiği yerden ona doğru adımlamıştı. Chanyeol'un kokusuyla harmanlanmış olan yatağa yavaşça oturdu. Onun kokusu mu çok keskindi yoksa kendisi mi her zamakinden daha iyi koku alıyordu bilinmez ama duyumsadığı koku onu cezbetmeye yetmişti. Çok hoş ve davetkar bir kokuydu bu. Bir insanın bu kadar hoş kokabileceğine ihtimal vermemişti hiç bir zaman. Kendini biraz toparladıktan sonra yanında oturan ve ona meraklı bakışlar atan çocuğa baktı. ''Düğün hazırlıkları tamamlandı. Şimdi ise yapmamız gereken şey düğün gününe kadar tecrit edilmek.''
İşte Chanayeol şimdi kurtların farklı dünyasının gerçek yüzüyle karşılaşıyordu. Tecrit edilmenin ne olduğunu biliyordu. Eğer salgın tarzı bir hastalık varsa hasta olan insanlar diğer insanlardan uzaklaştırılarak tecrit edilirdi. Peki neden Baehyun ve kendisi tecrit edilecekti bunu anlayamıyordu. Ona doğru baktığında Baekhyun onun aklında ki soruları anlamış olacak ki ''Bu sayede düğün gecemizde daha güçlü çiftleşebileceğiz.''
Chanyeol utançtan orada kaldı. Ne kımıldaya bildi ne de tek bir kelime edebildi. Baekhyun ise onun bu haline omuz silkip odadan ayrıldı. O sadece üç gün sonunda ki dolunayı düşünüyordu. Dolunayı nasıl Chanyeol'a zara vermeden atlatacağını.
***