Beyaz saçlı olan koşuyordu. Bacaklarında derman kalmamıştı ama bir an evvel Sesiz Ormanı aşıp, Kurt Yatağı'na ulaşması gerekiyordu.
Bu gün annesi doğum yapacaktı ve o bir kaç omeganın peşine düşmek zorunda kalmıştı. Bir an evvel varması gekiyordu.
Yaşlı orman cadısının çoktan annesinin yanına vardığını biliyordu. Kendinin geç kalma gibi bir lüksü yoktu. Orada olmalı ve kardeşinin doğumuna şahit olmalıydı.
Kurt formunda olduğu için çok rahattı. Ama yinede daha hızlı koşmak için kendini zorladı. Bu gerçekten büyük bir olaydı. Baekhyun elli yaşındaydı ve onun şimdi bir kardeşi olacaktı.
Annesinin ilk gebelik haberini aldığında nasıl kahkahalara boğulduğunu hatırladı. Babasıyla nasıl uğraştığını, yaşı büyük adamın yanaklarının kızarmasını keyifle hatırlıyordu. Şimdi bu kadar güzel bir olayı kaçırması yazık olurdu.
Babası ona alfalık konumu teslim ettiğinden beri çok yoruluyordu. Alfa olmak istemese de bunu yapmak zorundaydı. Üstelik babasına minnattardı. Ölümü beklemeden yerini Baekhyun'a devretmişti. Bu sayede ona akıl danışabiliyordu. Eğer babası öldükten sonra alfa olmuş olsaydı büyük hatalar yapacağına inanıyordu.
Baekhyun düşündü. Acaba kardeşi neye benzeyecekti. Annesi gibi koca ve parlak gözlere mi sahip olacaktı, yoksa babası gibi keskin gözlere mi? Baekhyun kendisine benzemesi için dua ediyordu.
Kendisi babasına benziyordu ama kardeşi de ona benzese bu onun için muhteşem olurdu.
Kurt yatağına giridiğinde hızla anne ve babasının odasına koştu.
Ama bir aksilik olduğunu hissediyordu. Kimse yoktu. Tek bir tane muhafız yada soylu yoktu. Bu normal değildi. Kalbi panikle atmaya başladı.
Anne ve babasına ait büyük odanın kapısına geldiğinde durdu. İçeriden bir bebek ağlama sesi geliyordu. Çok güçlü bir sesti. Erkek bir kurttu bu.
Yutkundu. Neden başka kimsenin varlığını hissedemiyordu. Her zamankinden daha soğuk olan Kurt Yatağı'nda küçük ağlayışlar dışında ses yoktu.
Kapıyı açmak için uzandı. Elleri titriyordu. Derin bir nefes aldı.
O saçma kehanetin gerçeşleşmesini istemiyordu. Yutkunmakta zorlanırken yavaşça kapıyı açtı.
Hareket edemedi.
Bunu kalbi nasıl kaldıracaktı. Bu dünyada en sevdiği iki varlık yan yana cansız yatarken, ne yapmalıydı? Nefes almak her zaman bu kadar güç müydü?
Ortalarında yatan küçük varlığa yaklaştı. Yumuk gözlerini zorla açıp kendisine bakıyordu. Çok küçüktü minicikti. Şekilsiz yüzü ve kırmızı teniyle, her şeyiyle savunmasız duruyordu. Onun kadar küçük bir varlık nasıl anne ve babsının canını alabilirdi.
''Kehanet gerçekleşti Baekhyun. O çocuk doğduğunda anne ve baban son nefesini verdiler. Bunun olacağını söylemiştim. Bu sizin kaçınılmaz kaderiniz.
Zavallı Taeyeon, bebeğinden vaz geçmek yerine canından vaz geçti.'' Orman cadısının sesi hüzün doluydu. Bir çok ölüm görmüştü ama eski alfa ve eşi onlar kadim dostlarıydı. Bu gerçekten acı vericiydi.
Baekhyun uzanıp annesinin gür siyah saçlarını okşadı. Çok güzeldi ve huzurlu görünüyordu. Baekhyun onun gerçekten hiç pişman olmadan gitmiş olmasını umdu.
Annesi asla bebekten vaz geçmek istememişti. Eğer isteseydi bebekten kurtulup hayatlarına devam edebilirlerdi. Ama Taeyeon bir evlat kaybetmenin ölümden bile daha çok ızdırap vereceğini biliyor olmalıydı. O bir anneydi.
Uzanıp beyaz ve soğumuş eli tuttu Baekhyun, diğer eliylede babasının elini kavradı. İkisinin ellerini kavuşturdu. Birbirlerine mühürlü iki kurt birbirlerini yanlız bırakmadan bu dünyadan ayrılmışlardı.
**
Chanyeol, çoktan göz yaşlarını salmıştı bile. Aile kaybının ne demek olduğunu en iyi kendi bilirdi. Önce çok sevdiği babasını ardından annesini kaybetmişti.
Tüm bu zamanlar boyunca yanında koca annesi vardı. Oysa Baekhyun yanlız görünüyordu. Güçlü olmak zorundaydı. Peki güçlü olmak insanı yanlızlığa neden iterdi?
Zayıf olmak neden bu kadar büyük mesele idi?
Neden insanlar zayıflıklarıyla yüzleşemez ve onlardan kaçmaya çalışırlardı?
İnsanlara güvenmek bu kadar zor muydu?
Onlara kim olduğunu göstediğinde gitmekten korkmak çok kötü değil miydi?
Peki bunca şeyler arasında yaşama tutunmak ne kadar kolaydı?
Pes etmek yerine yaşamayı tercih edenler ne kadar doğru karar vermiş olurlardı?
Tüm bu soruların cevabını bilmiyordu genç çocuk ama yaşadıkça cevaplara kavuşacağına emindi.
Nefes aldığı müddetçe eşine destek olmaya söz vermişti. Her şeyde onun yanında olmak istiyordu.
Göğsünde uzanan iri kurda zayıf kollarını doladı sıkıca. Bir şey söylemek istemiyordu. Söylemek zorunda olmadığını biliyordu. Baekhyun onu böylede anlayabilirdi. Sadece susarak duygularını ona gösterebilirdi Chanyeol.
Baekhyun derin bir nefes aldı. Ciğerlerine dolan hava onu bir parça sakinleştirse de Chanyeol'un ağladığını bilmek onun tekrar üzülmesine neden oluyordu. Onun üzülmesini istemiyordu. Onun üzüldüğünü bilmek nedensizce kalbinin sıkışmasına neden oluyordu.
''Ağlama.'' Diye fısıldadı. ''Benim için ağlamak için çok değerlisin Chanyeol. Çok güzel ve değerlisin. Göz yaşlarını sakla. Onları daha çok hakeden biri için dök. Ben onları haketmiyorum.''
Chanyeol ise iç çekti. ''Bunları nasıl olurda söyleyebilirsin. Sen her şeyden çok daha değerlisin. Ben kendimden daha çok seni severken sen kendini bir kaç damladan nasıl değersiz görebilirsin?
Seni seviyorum Baekhyun. Seni iliklerime kemiklerime kadar seviyorum. Kalbim patlayacak gibi hissediyorum ama yine de seni sevmekten vaz geçmek istemiyorum.''
Baekhyun'un nefesi kesildi.
Chanyeol neler diyordu böyle. Onun canını alacak biri varsa bu şüphesiz eşi Chanyeol olurdu. Aniden böyle giriş yapması kalbi için iyi değildi. Nasıl açıkça bunu söyleyebilirdi?
Deli gibi atmaya başlayan kalbi Chanyeol'un sağ göğsünde hissedilebilirdi. Sıcacık hissediyordu Baekhyun, tamamlamıştı sanki.
Doğrulup gözlerini Chanyeolun gözlerine dikti. Ona bir şeyler söylemek istiyordu. Teşekkür etmek istiyordu. Bunca zamandır tüm hallerine katlanıp onu sevdiği için teşekkür etmek istiyordu. Ama cümleleri toparlamakta zorlandığı bir gerçekti. Baekhyun emir vermek ve tebasıyla konuşma yapmanın haricinde konuşma yapmayı da pek beceremezdi. Şimdi ona bakan yaşlı gözlere ne demeliydi?
Chanyeol ona böyle güzel bakarken ne diyebilirdi ki? Uzanıp yumuşak saçların örttüğü alna minik bir öpücük bıraktı. ''Seni seviyorum.'' Dedi.
Kendine bile itiraf edemediği şeyi eşine itiraf etmişti.
Her şey yeni başlıyor olmalıydı.
***
Bölüm kısa biliyorum ama uzun yazmak için bekletmek istemedim. Bu bölüm umarım moralinizi yerine getirmiştir.
Sizleri seviyorum. Muck falan...