Esmer çocuk saçlarında ki minik parmaklarla huzur buldu. Ama uyanmaya korkuyordu. Uyanıp yine rüya gördüğünü anladığında yaşayacağı hayal kırıklığı onu ölümüne korkutuyordu. Kyungsoo olmadan nefes almasının mümkünatı yoktu. Jongin aptal değildi. Sadece bir mühür yüzünden küçük olana saplantılı hale gelmemişti. Onu ilk kucağına aldığında koca koca gözlerine vurulmuştu. Aralarında dört kış vardı. Bu yüzden onu küçükcükken o soğuk evde bulduğu zamanı hatırlıyordu. Küçük bir bebek yanlız ve savunmasız...
Onun için çok üzülmüş ve elini bir an olsun bırakmamıştı. Peki neden Kyungsoo onu bırakmıştı. Onun için ne kadar çok üzüldüğünü göremiyor muydu? Ne zaman dönecekti bilmiyordu. Uyanmak istemiyordu. Onu aramaya da gidemiyordu. Boş boş oturmak canını yakıyordu.
Minik eller şimdi yüzünü severken gözlerini açtı. Karşısında ona bakan küçüğü görünce doluverdi gözleri. ''K-Kyungsoo... Sensin.'' Titrek sesiyle elini uzatıp beyaz yüze dokundu.
Kyungsoo gülümsedi. ''Özür dilerim Nini. Seni yine çok üzdüm.''
Jongin hızla ona sarıldı. ''Önemli değil Kyungsoo. Şimdi buradasın. Yanımdasın. Yaşıyorsun. Seni tekrar göremezsem ne yapardım ben. Önemli değil Kyungsoo'm. Sen şimdi buradasın bana yeter. Sensiz bir hayat düşünemem.''
*
Baekhyun, Orman Cadısının odasına hızla girdi. Peşinde de neler olduğuna anlama veremeyen Chanyeol vardı.
''Abygail!'' Yüksek sesi, yaşlı kadının gözlerinin ona dönmesine neden oldu.
Yaşlı kadın kafasını hafifçe yana eğdi. ''Alfanın benim odamda işi ne ola ki? Üstelik eşiyle birlikte.''
Baekhyun gözlerini kıstı. ''Neler olduğunu biliyorsun Abygail. Bir şeyler yapman gerekiyor.''
Yaşlı kadın gülümsedi ve ''Asıl senin durman gerekiyor Baek. Kadere daha fazla müdahale edemezsin. Onlarca insanın sonunu değiştiremezsin.'' dedi.
Chanyeol diğer iksinin ne konuştuğu hakkında en ufak fikre bile sahip değildi. Onlara diktiği meraklı badem gözleriyle sadece izliyordu. Diğer ikisinin onun farkında olduğundan bile şüphe duymaya başlamıştı.
Baekhyun'un gerilen kasları ve hırıltılı nefesleri odayı dolduruyordu. Öfkeliydi. Bi şeyler yapması gerekiyordu. Abygail'in saçmaladığını düşünüyordu. ''Onu öldürmek mi istiyorsun? Mührün gücü zayıflamış!''
Yaşlı kadın sesini yükselten kurda gözlerini kısarak baktı. ''Farkındasın değil mi? Ölüm zaten onun efrafında kol geziyor. Sen onu ne kadar çok korumaya çalışsanda fayda etmeyecek. Kyungsoo'nun mührü kırılmasa bile engellenen kaderi yüzünden ölecek. Kader ne derse o olur Baekhyun. Sen onu değiştirebilecek kadar güçlü değilsin.'' Alfa olanın artık kendine gelme vakti gelmişti. Küçük çocuğu ne kadar çok severse sevsin onun sonu daha doğmadan önce belirlenmişti.
''Oturup bir kenarda onun ölmesine göz yummayacağım. Sen bana yardım etmez isen başka birini bulacağım ve o mühür yeniden işlenecek. Kardeşimin ölmesine izin vermem Abygail. Kyungsoo benim kanımdan olan tek kişi! Ona zarar gelmesine asla müsade etmem.
Kader mi diyorsun? Onu nasıl değiştireceğimi iyi izle! Aynı kandan olan iki kardeşiz biz! Neler yapabileceğimizi biliyor olman gerek.''
Yaşlı kadın gülümsedi tekrar. Alfa olan sinirlenince gerçekten korkunç görünüyordu fakat onun artık gerçeklerle yüzleşmesi gerekiyordu. ''Bu yüzden lanet onun üzerinde Alfa. Eğer ikiniz bir araya gelirseniz güçleriniz birleşirse doğabilecek felaketlerin farkında mısın? Değilsin. Çünkü sen hala bir çocuksun Baekhyun.