Medya:Mert Şahin
''Kanka şimdi ben bunları masaların üzerine mi koyayım?" Mahmud'a tekrar ve tekrar aynı soruları sormaktan bıkmamıştım. Ama o bıkmış görünüyordu. Ne yapayım ya. Verdiği fikir bence çok saçma. Neymiş Emre'nin fotolarını kantindeki masaların üzerine koyacakmışız. Şahsen bana kalsa direk ailesine magazincilere falan dağıtırdım. Şimdi uyurken ki resminde ne var diyeceksiniz ama bizim Mert fotoğrafın bildiğiniz içine etmiş. Yani uyurken ki halinden eser yok. Fotoğrafla uğraştıktan sonra da hemen altına "BÜLENT ERSOY'UN DOĞURDUĞUNA DAİR RESİMLİ KANIT!'' yazmış. Zeki çocuk işte ya. Bu fotoğrafları dağıtmak için de öğle arasında karar kıldık. Hepsini dağıtmamız lazımdı.Mahmud'un konuşmasıyla kendime geldim.
"Anladın mı maviş?" dediğinde ona boş boş bakarak "Ha?'' diye bir ses çıkardım. Neyi anlamam gerekiyordu ki?
Mahmut iki elini de beline koyarak''Sen beni dinlemiyor musun ahmak?'' dedi.
Tatlı bir ifadeyle" Imm...Sanırım hayır." dedim. Bana kızmış numarası yapmaya başladığında kafasına vurdum. Gönlünü alma şeklim de harika ama değil mi ya?
"Hazel Emre'ler geldi.'' Ayça'nın konuşmasıyla kafamı kantinin giriş kapısına çevirdim. Emre,Buğra,Ahmet,Asya ve Anka. Anlayacağınız tüm kadro tamam. Emre ve Buğra ciddi bir ifadeyle bir şeyler konuşurken Anka ve Asya kakara kikiri yapıyorlardı. Ahmet ise buz kütlesi gibi mübarek. Kafasına tersten taktığı şapkası acayip yakışmıştı. Masmavi gözleri çok soğuk ve hissiz duruyordu.
Buğra bir şeyler almak için gittiğinde Emre ile göz göze geldik. Bana beklemediğim bir an da göz kırptığında gözlerimi devirdim. Kendini ne sanıyordu be bu. Ukala möcük.
"Hadi çabuk çıkalım. Emre bunları görmesin.'' Mert bütün resimleri eline aldıktan sonra bizde hemen masadan kalktık.
Kantine Sara girdiğinde Mahmud'un gözleri fal taşı gibi açıldı. Ne anlıyordu bu sarı kızdan anlamıyorum. Çakma sarı olduğu siyah kaşlarından belli. Bir de kendini bir şey sanması yok mu! Ölüyorum!
Mahmut Sara'ya doğru hızla koşarken Mert'e çarpmasıyla yeri boyladılar. Aptal Mahmut. Mert'in elindeki resimler Emre'lerin önüne tıpkı bir resim sergisi gibi serilirken arkadaşlarımın nasıl bir aptal olduğunu anladım. Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirler ki? Hele o Mahmut. Elbet bunun cezasını çekecek.
" O ne lan!Onlar benim resimlerim değil mi?'' Emre sinirle yerdekilere bakarken koyu kahve gözleri beni buldu. Ona şirin bir şekilde bakarken "Ahmet toplayın şunları." dedi. Ahmet tepki vermeden Asya'yla Anka'ya yerdekileri işaret etti. Üçü onları toplarken Emre üzerime doğru gelmeye başladı. Geri geri gitmek yerine hızla yerden bir resim aldım.
''Hazel bırak onu ve gel adam akıllı cezanı çek." Emre konuşurken hızla kantinden çıktım. Niye çıktığımı da bilmiyordum ama belki bir umut peşimi bırakır diye şey etmiş olabilirim. Ah be Mahmut. Ne duruma düştük senin yüzünden.
Bahçeye çıktıktan sonra arka tarafa doğru koşmaya başladım. Emre'nin arkamdan geldiğini biliyordum. Ama birden fazla ayak sesi geliyordu.
"Maviş arkana bakma. Sürü ile geliyorlar." Mahmut konuştuğunda istemeden arkama baktım. Haklıydı. Asya,Ayça,Buğra,Emre ve Ahmet. Tabi bizimkiler de arkalarından geliyordu. Emre bana gittikçe yaklaşırken önüme dönüp hızla koştum. Şansımın DNA'sına sidik karışmış resmen. Arka bahçede bir Allah'ın kulu olmaz mı ya? Ağaçlar,banklar... Aaa ağaçlar. Bir tanesine çıksam ne olurdu ki. Şu an bunlardan kurtulmak için bunu yapmalıydım. Evet bunu kesinlikle yapacaktım. Hem küçükken sürekli bir karınca gibi ağaçlara tırmanırdım. Açıkçası pek fazla zorlanacağımı sanmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:Hödük
Humor💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫 Tüm hakları Hazel ve Emre'ye, Mahmud ve Sara'ya, Buğra ve Ayça'ya Ahmet ve Anka'ya Mert'in ve Asya'nın saplığına, Ayşe ve Fatma'nın çılgınlıklarına aittir. 💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫 Adı üstünde bir hödük ve o hödükle uğraşmak zorun...