Medya:Emre ve Hazel
Bugün cumaydı. Allah'ım çok şükür okulun son günüydü. Bıktım gitmekten. Ama aslında bu aralar çok eğleniyordum. Emre'ye karışmadan duramıyordum ya. Arada ufak tefek zararlar görsem de istikamet yine aynıydı. Yani Emre'yi uyuz etmek. Çünkü o her uyuz olduğunda ben eğleniyordum.
Banyoya geçip elimi yüzümü yıkamadan önce tuvalet ihtiyacımı karşıladım. İşimi bitirdikten sonra elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktım.
Dolabımdan okul formamı alıp bir çırpıda üzerime geçirdim. Saçımı açık bırakıp makyaj yapmadan çantamı da alıp odamdan çıktım.
Mutfağa geçtiğimde annem direk günaydın bile demeden konuşmaya başladı.
"Hazel, yavrum, ketçabım, kız sen bu aralar hep kendin kalkıyorsun ha." dedi. Anlaşılan ketçap mevzusunu hala unutmamıştı. Hep o Emre yüzünden. Varlığı bile yokken her yere mevzu olmayı beceriyor ya. Möcük.
Sandalyeme oturup önce babama ve anneme günaydın dedim. Abim hala kalkmamıştı anlaşılan. Dün ki esprilerden sonra artık nasıl yüzümüze bakacaksa? Merak ediyorum yani.
"Dünya'm hafta sonu iş ortağım olan Kutay'ların evine davetliyiz. Biliyorsundur umarım." Baba bu şimdi mi söylenir ya? Ben nereden bileyim böcek kafanın evine gideceğimizi? Hem ben gelmem ki. Niye geleyim yani? Adı üstünde babamın iş ortağı benim değil. Sadece Kutay amcanın oğlu benim sınıf arkadaşım. Başka da bir bağıntımız yok Allah'a şükür.
Ağzımda ki peynir sonunda bittiğinde konuşmamı bekleyen babama baktım.
"Hayır babacım. Hem siz gidin ben evde kalıp rahat rahat dinlenmek istiyorum." dedim. Annemin kaşları aniden çatılırken kolumu çimdikleyip "Evde tek başına kalmayacaksın. En son kaldığında seni Ayça'nın evinde bulduk." dedi. Vallahi haklıydı kadın. Ama ben ne yapayım yani? Canım sıkıldı ben de Ayça gile gittim. Bunda abartılacak bir şey yoktu bence.
"Off anne ya. Ben gelmeyeceğim." deyip ayağa kalktım. Tam mutfaktan çıkacakken babamla annem aynı an da "Eşek gibi geleceksin." dedi. Yav he dememek için kendimi zor tuttum. Onlara cevap vermeyip kapının önüne gittim. Beyaz sporlarımı ayağıma geçirirken günümün ne kadar uğursuz başladığı da aklıma geldi. Öff ne yapacaktım ben ya?
Okula gelip doğru sınıfa çıktım. Mahmud ve Ayça gelmişti ama Mert ortalıkta yoktu. Belki uykuya kalmıştır.Ayça'nın yanına geçip "Günaydın" dedim. Mahmud telefonunun üzerinden kafasını kaldırıp "Yılaydın." dedi. Espri mi yapmıştı o? Eğer yaptıysa cidden komikti. Her zaman gün-aydın diyoruz bir kere de yıl-aydın diyelim yani.
Ayça neşeli bir sesle "Günaydın kanka.'' dedi.
Tahtanın üstünde asılı duran saate gözüm kaydı. Dersin başlamasına daha on beş dakika vardı.
"Maviş maviş gak demiş. Çık dışarı bak demiş." Mahmud telefonunu cebine koyarken aptal aptal bir şeyler mırıldanıyordu. Herhalde sesinin bize geldiğinin farkında değildi.
Ben de ona ithafen "Mahmud Mahmud hav demiş. Kuyruğunu sallayıp geyirmiş." dedim.
Ayça ikimizin de kafasına vurup "Susun Buğra'lar geldi. Kendinizi rezil etmeyin." dedi. Sınıf kapısının oraya baktığımızda önde Ahmet ve Buğra,arkada Anka ve Emre en arkada ise Asya'nın olduğunu gördük.
Emre beni gördüğünde "Vay vay vay. En son küçük kirpi intikamını almıştı değil mi?" dedi. Ah evet. En son Hazel vurmuştu ve gol olmuştu. Hem de ne gol. Vallahi Ronaldo bile benden gol konusunda yardım isteyebilir o derece yani. Uff biliyorum saçmaladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kod Adı:Hödük
Humor💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫 Tüm hakları Hazel ve Emre'ye, Mahmud ve Sara'ya, Buğra ve Ayça'ya Ahmet ve Anka'ya Mert'in ve Asya'nın saplığına, Ayşe ve Fatma'nın çılgınlıklarına aittir. 💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫💫 Adı üstünde bir hödük ve o hödükle uğraşmak zorun...