Bir şarkısın dilimde, bozuk plak gibiyim bütün gün
Aklım fikrim hep sende..
Nasıl bir duygu ki bu?
Ne zaman seni düşünsem koşmak geliyor içimden..
Nereye gitsem, ne yapsam
Gözlerim hep seni arıyor, tüm yollar sana çıkıyor şimdiden..
Nasıl bir duygu ki bu?
Ne zaman seni görsem bir kuş kanatlanır göğsümden..
Zaman sensiz geçmiyor senleyse yetmiyor
Daha şimdiden özledim bir dahaki gelişini..
Sanki dünyam küçüldü barıştım bak hayatla
Ama yokluğun korkutuyor..
Ben ki küskünüm en az bin yıldır
Yılmışım boş vermişim derken
Ne ara çaldın kalbimi bilmem..
Üstelik bir davet bile etmedin geldim sana
Ama gözlerin her şeyi anlatıyor
Aşk.. Sen nelere kadirsin..
Bir şarkısın dilimde seni söyleyip geziyorum
Sonra şaşıyorum kendime..
Nasıl bir duygu ki bu?İnanmak geliyor içimden
Kalbim bir şansı hak ediyor..
Zaman sensiz geçmiyor senleyse yetmiyor
Daha şimdiden özledim bir dahaki gelişini..
Sanki dünyam küçüldü barıştım bak hayatla
Ama yokluğun korkutuyor..
Ben ki küskünüm en az bin yıldır
Yılmışım boş vermişim derken
Ne ara çaldın kalbimi bilmem
Üstelik bir davet bile etmedin geldim sana
Ama gözlerin her şeyi anlatıyorAşk.. Sen nelere kadirsin..
Robert şirkete adım atar atmaz bütün çalışanlar her zamanki gibi başlarını dosyalarına gömmüşlerdi. Önceden olsa bu duruma çok kızardı genç adam ama şimdi hiç umursamıyor hatta içinden onların bu hallerine gülüyordu. Bu kadar kısa zamanda nasıl olmuştu da bu kadar değişebilmişti? Kendisi bile kendine şaşıyordu bazen. Önceden işten başka bir şey düşünemeyen Robert şimdi Kristen’dan başka bir şey düşünemiyordu. Sanırım hep bir şeylere bağımlı olarak yaşayacaktı. Önceden iş kolikti, şimdi ise Kristen kolik..
Şirkettekiler de patronlarının bu ani değişimi karşısında şok üstüne şok yaşıyorlardı. Robert’ın son zamanlardaki sakin hallerini izliyor, ama anlam dahi veremiyorlardı. Ne olmuştu o sinirli, asık suratlı, otoriter, duygusuz adama? En ufak bir hatayı bile affetmeyen patronları uzun zamandır kimseye karışmaz olmuştu. Aslında bu durum onların işine yaramıştı ama yine de merak duygusu onları delirtiyordu. Tabi ki kimse cesaret edip sorma girişiminde bulunmamıştı. Ne de olsa Robert Pattinson’un sağı solu belli olmazdı! Hiç yoktan işlerini kaybetmektense meraktan ölmeleri daha iyiydi. Robert ışık hızıyla odasına girerken Sally korkak adımlarla ilerleyerek kapıyı tıklattı.
“Efendim rahatsız etmek istemezdim ama anneniz aradı.”
“Tamam Sally. İşinin başına dönebilirsin.”
“Emredersiniz.”
Sally tam kapıdan çıkacakken Robert’ın sesiyle irkildi. Bu adamdan gerçekten ölesiye korkuyordu.
“Sally bana bir kahve yollar mısın?”
“Tabi efendim.”
Sally korkak adımlarla dışarı çıkarken Robert kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Bu kız gerçekten çok korkaktı. Tamam, bütün çalışanları korkardı Robert’tan ama Sally neredeyse kalp krizi geçirecekti.
Robert bunları düşünürken Sally kahvesini getirmiş ve son hızla yok olmuştu. Robert önündeki dosyaları kontrol ettikten sonra arkasına yaslandı ve kahvesini yudumladı. ‘Keşke yanımda olsa..’ diye düşündü. Acaba Kristen ne yapıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK SEVGİLİM
FanfictionHayatın tam ortasında büyülü bir aşk.. Tek sorun yaş.. Aşkın yaşı olur mu peki?