Kaybedecek zamanımız yok sevgilim
Bizi bundan sonra mutluluk ifade ediyor..
Bırak bizi kendi halimize
Aşka borçlu kalmayalım..Ayrılığın esiri olmak yerine
Her saat, her dakika göz göze, yan yana kalalım..
Benim senden başka kimim var ki?
Yalancı rüyalara kanmayalım..Ecel kapıyı çalmak zorunda kaldığında
Bana son sözün ne diye merak ediyorum
Hayatın gerçekleriyle karşılaştığında
Cennetin kapılarında bekliyorum..Sen beni gülümseten bir meleksin,
Hayat bağlı kalmama tek sebepsin..Kaybedecek zamanımız yok sevgilim..
Kristen şaşkınlıktan küçük dilini yutmuş gibiydi. Bir eli kapının kolunda asılı kalmıştı ve başka hiçbir şey söyleyememişti. Robert şu anda tam karşısındaydı! Ve Kristen buna bir türlü inanamıyordu.
Robert ise Kristen'ın kapıyı açmasını beklerken neredeyse asırlar geçmiş gibi hissediyordu. Kristen'la telefonda konuşmasına rağmen dayanamayıp defalarca zili çalmıştı. Kristen'la konuşmak değil onu bir an önce görmek, kollarının arasına almak istiyordu. Saçlarını koklayıp, yüzünün her yanını öpmek istiyordu ve saniyeler sonra bu dileği gerçekleşecekti. Beklediği an geldi ve kapı aceleyle ardına kadar açıldı. Ve ardındansa Robert'ın hayatını anlamlandıran, Robert'ı gülümseten tek şey kapıda belirdi. Kristen..
"Rob!"
Kristen başka bir şey diyemeden Robert onu çoktan kollarının arasına almıştı bile. Kristen şaşkınlıktan kurtulup, Robert'a var gücüyle sarılırken gözyaşları akmaya başlamıştı. Robert buradaydı. Yanındaydı.. Ve Kristen bu gerçekle deliler gibi çığlık atmak istiyordu.
Robert ise kollarını olabildiğince sıkıp, Kristen'ı kendine bastırmaya çalışıyordu. Onsuz geçen her dakikanın, her saniyenin acısını çıkarmaya yemin etmişti. Kristen'ın tatlı kokusunu içine çekerken başka hiçbir yerde böyle bir koku duyamayacağını düşünüyordu. Bu başkaydı. Bambaşkaydı. Ve Robert'ındı..
İkisi de birbirlerine özlemle sımsıkı sarılmaktan hala kapının eşiğinde olduklarını unutmuşlardı. Bir süre sonra Kristen fark etti.
"Kapıda kaldık. Komşular bize gülüyorlardır eminim. İçeri gel." dedi Kristen gülümseyip, Robert'ı kolundan çekiştirirken. Robert içeri girerken kapıyı kapattı ve Kristen'ın onu sürüklemesine izin verdi. Kristen salona geldiklerinde Robert'ı koltuklardan birine oturtup, kendini de Robert'ın kucağına bıraktı. Robert Kristen'ı sımsıkı tutarak tekrardan sarıldı. Saçların usulca okşarken, yüzüne öpücükler konduruyordu.
"Elin çok kötü görünüyor. Nasıl oldu bu?" diye sordu Kristen endişeyle Robert'ın sargılı elini okşayarak.
"Önemli bir şey değil. Kendime yemek hazırlarken bıçakla kestim." diye yalan söyledi Robert gülümseyip Kristen'ın yanaklarını okşarken.
"Çok acıyor mu?" diye sordu Kristen yüzünü acıyla buruşturup.
"Acımıyor. Sen yanımda olduğun sürece çok iyiyim." diye cevap verdi Robert derin bir iç çekip Kristen'ı göğsüne doğru bastırarak.
"Ben de.." dedi Kristen Robert'ın göğsüne yerleşerek. Sonra da Robert'ın sargılı elini öptü.
"Seni ne kadar özlediğimi bir bilsen.." dedi Robert Kristen'ın göğsüne yaslanmış başını öpücüklerle süslerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK SEVGİLİM
FanfictionHayatın tam ortasında büyülü bir aşk.. Tek sorun yaş.. Aşkın yaşı olur mu peki?