Elimi yavaşça kaldırıp Esra'nın suratına doğru bir orta parmak çektim. Sadece bir sayı kalmıştı kazanmamıza. Hadi ama ne bekliyordunuz ki ! Bu benim hikayem ve ben her zaman kazanırım. Esra'nın iyice moralini bozarken Ilgın'ın smaçıyla maç bitmişti. Çünkü ben Esra'nın dikkatini dağıtmış ve önüne gelen topa konsantre olmasını engellemiştim. Ve şanslıyım ki kimse bunu görmemişti. Takım sevinç çığlıkları atarken basketbol takımı Ilgın'ı havaya kaldırdı. Sanırım okulda yeni bir kraliçe doğuyordu. "Hey Erin !" Basketbol takım kaptanı olan Cem bana doğru yürüdü. Bu aynı zamanda Barış'ın da arkadaşı olduğu anlamına geliyordu.
"Efendim ?"
"Şey...Barış seni arka tarafta bekliyormuş. "
Ha ? Gerçekten tek bir kelime bütün zekiliğimi alıp götürüyordu.
Tamam anlamında başımı sallayıp arka tarafa doğru yürümeye başladım. Spor salonunda çıkıp onu aramaya başladım. Sonunda elleri ceplerinde bana doğru baktığını fark ettim. "Hey "
"Hey " bir kaç saniye bakışmakla geçince nihayet konuştu. "Olmayacak dimi ?" dedi bir anda. Kaşlarımı kaldırdım. Ne demek istediğini anlamıştım ama anlamak istememiştim. "Nasıl yani ?" dedim sesimi incelterek. "Yani..." dedi bana bir adım daha atarak. "Senin kafanın karışık olduğunu görüyorum. Bir şey var ve bu seni engelliyor "
Bunu çözmesine hayran kalmıştım. Ne,ortalama zekasını biliyorum. Şaşırdım tamam mı ?
Kafasını karıştırmalıydım. Konunun Ateş olduğunu bilmemeliydi. Bende ona bir adım yaklaştım. "Nasıl bir engel ?" diye sordum. Sesim fısıldamaya karışık çıkmıştı. Barış bir an afallayarak "Bilmiyorum " dedi. İkimizde biraz daha yaklaştık. Sanırım bunu istiyordum. Yani teorik olarak. Ya yapamazsam ? diye aklıma sorular geliyordu ama yinede istiyordum. Barış'ın beni öpmesini istiyordum. Yüzünü yavaşça ve izin alarak yaklaştırırken ona ayak uydurdum. Nefesini hissediyordum. Daha da yaklaştı. Ama birinin belimdeki çekmesiyle olduğum yerde dona kaldım. Kolunu omzuma koyan bir adet Ateş ve arkasından gelen Demir'le yere çivilenmiştim. "Gençlik ! Napıyorsunuz ?" dedi Ateş sırıtarak.
"İyiyiz abi senden ?" dedi Barış. Sesi biraz çatallaşmıştı. Gülümsedim. Ateş gülümsememi fark etmiş olacak ki "Erin sen nasılsın,benim tatlı partne-" ayağına sertçe basmamla sustu.
"Partner...ders partneri. " dedim açıklama yaparak. "Bu arada okuldan sonra dersimiz var unutma " dedim ve kolunun altından çıkarak Demir'i sırtından itekleyerek ikisinden de ayrıldım. Demir'i hala iterken "artık bırakabilirsin " dediğinde kafamı kaldırdığımda baya uzaklaştığımızı fark ettim. Demir'i bırakıp önüne geçtim ve ona en soğuk bakışlarımı attım. Gözlerini kaçırıyor,ensesini kaşıyordu. Sonunda "Ateş zorladı " dedi dudağını büzerek. Koluna vurmamla elini oraya getirdi. "Bir kıza göre elin çok ağır " tekrar vurduğumda bileğimi tuttu. "Tamam anladım "
"Bunu nasıl yaparsın ? Benim tarafımda olman gerekiyor. "
"Ateş'le aranızda düşman olacak kadar ne oldu ?"
"Ne mi oldu ? Demir unuttun sanırım. Beni tüm okuldakilere rezil etti ! "
"O yapmadı. Onu yapan Esraydı. "
"Eğer Esra'ya Barış'tan hoşlandığımı söylemeseydi. Bunlar olmazdı. "
"O söylememiş " dedi kafasını aşağı eğerek. "Ne ?" dedim kaşlarımı çatarak.
"O söylememiş Erin. Esra sen sınıfta uyuya kalıp Barış'ın ismini sayıkladığını duymuş. Ateşle de bir anda yakınlaşınca şüphelenmiş ve Ateşin telefonuna girip mesajlarınızı okumuş. "
"Ne ? Yani şeyi biliyor mu ?"
"Hayır evleneceğinizi bilmiyor. Sadece Barışla olan bir bölümü okumuş. Zaten hemen çıkmış. " Aaa sağolsun ya ! İyi ki hepsini okumamış !
Gözlerimi devirdiğimde elini omzuma atıp "Cuma günü sana bunu açıklayacaktı. İris ve Mısra kavga ettiği sırada seni yalnız yakalayacaktı. "
"Ateş'le bir olup plan mı yaptınız " dedim sinirle. "Hayır. İlk bende ona güvenmedim. Ama doğru söylüyor gibiydi Erin. "
Umurumda bile değildi. Ateş beni o dolapta küçük düşürmüştü. Ona aşık olduğumu ima etmişti. Bunu Demir'e söylemek istedim. Ama utandım. Nedenini bilmiyordum. Ama Ateş'e aşıkmışım gibi görünmekten korktum. "Ben gidiyorum " dedim arkamı dönerek. "Erin yapma "
Ama yürümeye devam ettim. Uzaklaşmam gerekiyordu. Nişanlanmama neredeyse bir hafta kalmıştı.
--
Eve gideceğim sırada telefonumun çalmasıyla aklıma bir şey geldi. Kim olduğuna bakmadan telefonumu cebime attım ve hızla bir kafeye girdim. Şekersiz bir kahve isteyip bir masaya oturunca düşünmeye başladım. İki ihtimal vardı. Esra sırf ben bir isim sayıkladım diye Barış'tan hoşlandığımı anlayacak kadar ya da Ateş'in masajlarına bakmaya akıl edecek biri değildi. Ya da öyle miydi ? Eğer öyle biriyse bütün mesajlara bakardı. Belkide bakmıştı. Belki de her şeyi biliyordu ve bunu kullanıyordu. Belkide Gölge oydu. Ama değildi. Olmadığına emindim. Esra bu kadar zekiyse bu olayın bana Demir'in anlatacağını bilirdi ve benim bunu öğreneceğimi anlardı. Madem Gölge bu kadar kurnazdı. Esra olamazdı. Bunu tahmin ederdi. O zaman biri Esra'ya mesajlara bakması için ikna etmişti. Ya da ben uyuduğumda biri benim sayıkladığımı duymuş ve Esra'ya bunu bilerek göstermişti. Ve bunları yapan kişi kesinlikle Gölgeydi. Tanrım ! Karşımda gerçekten tehlikeli biri vardı. İnce hesaplar yapıyordu. Telefonum tekrar çaldığında kahvemde gelmişti. Telefonu elime alıp kimin aradığına baktım. Babamdı. O acil bir şey olmadığı sürece beni aramazdı. Telefonu açıp konuştum. "Efendim. "
"Erin neredesin kaç kere aradım. "
"Ne oldu ?" dedim ama önümde arkadaşlarıyla konuşan biri dikkatimi çekmişti. Yüzünü göremiyordum. Yüzü bana dönük değildi. Kafasında bir bere vardı. Dikkatimi çekmesi ise onun beni dinliyor oluşuydu. Yani acaba o ?
"Erin beni duyuyor musun ?"
Babamın sesi dikkatimi dağıtmıştı. Gözlerimi ondan çekip babama yöneldim. "Hayır tekrarlar mısın ?"
"Sadece eve gel tamam mı ?" diyip kapattı. Sıkıntıyla kahvenin parasını ödeyip ayağa kalktım. Tekrar o masaya baktığımda daha da şaşırdım. O kaybolmuştu. Gitmişti. Hızlı kafeden çıkarken derin bir nefes aldım. Midem bulanıyordu. Kusmak istiyordum. Telefonum tekrar çalınca bu sefer sinirle açtım. "Ne ?" dedim kabaca.
"Erin ?" Ateş'in sesi hiç duymadığım kadar yumuşak gelmişti. "İşim var. Bir şey mi oldu ?" diye sordum.
"Hayır sadece...Demir anlatmış. "
"Evet ?"
"Bir şey demeyecek misin ?"
"Sen söyledin Ateş. Şu andan itibaren hiç bir şey değişmez. Çünkü bana bela oldun değil mi ? Hadi git babama evleneceğimizi söyle. Zaten 1 haftaya nişanlanacağız. " deyip hiç bir şey demeden suratına kapattım. Beni deli ediyordu. Hem Barış'la öpüşmemi engelliyordu. Hemde düşünmemi.
Eve gitmek için yürümeye başlamışken beynimde bir sürü şey dönüyordu. Başım ağrıyordu. Şu an eve gidemezdim. Babamı ve Sude'yi çekemezdim. Ona kısa bir mesaj atıp arkadaşıma gideceğimi söyledim ve öyle de yaptım. Mısra'nın evleri bize yakındı. Mısra çok zengin değildi. Yani benim kadar. Annesi ve babası ünlü iş adamlarının avukatlığını yapıyordu. Çok fazla çalışıyorlardı, o yüzden Mısra çoğu kez evde yalnız oluyordu. Umarım şimdide yalnızdır diyerek kapıyı çaldım. Ama istediğim gibi olmadı. Kapıyı Ömer açtı. Bana anlamsız bakışlar atarak "Geleceğini bilmiyordum " dedi. "Zaten son anda çıkan bir şey. Mısra burada mı ?"
Ömer tam cevaplayacakken Mısra yemek önlüğüyle kapıdan gözüktü. "Erin ?"
"Biliyorum haber vermedim ama-"
"Yok yok gel. Bende kek yapmıştım. "
Şaşkınlıkla baktım. Mısra çok pasta börekle uğraşacak bir kız tipi değildi. İçeri girdiğimde Ömer direk salona geçti. Mısra ise mutfağa girdiğinde onu takip ettim. Fırında pişen kek olduğunu düşündüğüm şeyi inceliyordu. Yanına gittiğimde bana baktı. "Bir şey mi oldu ?" "Hayır sadece aklımda bir sürü şey olup bitiyor. "
"Pekala " dedi masaya oturdu. "Hatırlıyor musun beni grubunda istiyordun. İris'i ve onun gibi olan popülerleri bitirmek için. " neden aklıma gelmişti bilmiyordum. Ama şu an hafızam yolculuğa çıkmış gibiydi. Yaşadığım her şeyi tekrar ediyordum. Ateş,Burak,BarışMısra,Demir,Esra, Ilgın ve İris. Bu noktaya nasıl geldiğimi düşünüyordum. Bir şey vardı. Çözemediğim ve ulaşamadığım bir şey. Kalbimde kocaman bir ağırlık vardı.
"Evet hatırlıyorum " dedi gülerek. "Şimdi ise İris'le arkadaş olmaya çalışıyorum. Şaka gibi. " dedi derin bir nefes alıp "Bu duruma nasıl geldik ?" dedi düşünceli bir şekilde.
"Bende bunu kendime sorup duruyorum. " dedim. Zil çaldığında kaşlarımı çatarak Mısra'ya baktım. "Başka kimleri çağırdın sen ?" dedi Ömer kapıya doğru yürürken,bizde arkasından yürümeye başladık. Kapıyı açtığında bugün en son görmek istediğim iki kişi kapının önündeydi.
"Siz beni takip mi ediyorsunuz ?"
Demir ve Ateş sazan bakışlarla bana bakınca gözlerimi devirdim. Gerçekten ikisinide pataklamak istiyordum. "Seni neden takip edelim " dedi Ateş.
"Takip etmiyor muyduk ?" dedi Demir Ateş'e bakıp fısıldayarak. Tabi biraz yüksek sesle fısıldamıştı. "Evet ama bunu Erin'in bilmemesi gerekiyordu salak "
"Her neyse. Girecek misiniz ?" diye sordu Ömer. Akıllarına şimdi gelmiş gibi ikiside evin içine girdi. Hepimiz salona doluşurken acaba Mısra'ya gelmekle hata mı yaptım diye düşünmeye başlamıştım. Ateş koltukta dirseğimi dürtüp ona bakmamı sağladı. Kafa işaretiyle mutfağın kapısını gösterdiğinde hayır anlamında başımı salladım. Onunla konuşmak istemiyordum. Dişlerini sıkıp yüzüme yaklaştığında sinirle oflayıp tamam anlamında başımı salladım. "Ben mutfağa gidiyorum. " herkes ona anlamsızca bakınca ona sen salak mısın bakışları attım. "Peki git " dedi mısra.
"Bende su içiceğim " dedim ve Ateş daha çok batırmadan ikimizide mutfağa soktum. Ne var ? Ne istiyorsun ? Ne ? Tabi bunları söylemedim. Sadece durdum ve söyleyeceklerinin çabuk bitmesini bekledim. "Gölge bana mesaj attı. "
İşte bu ilgimi çekmişti. "Ne ?" dedim ona biraz daha yaklaşarak. Telefonunu bana doğru çevirdiğinde elime alıp okudum. Hiçbir şey yazmıyordu sadece 'başlattım' yazıp kalp emojisi koymuştu. "Dalga mı geçiyor ?" dedim sinirle. "Neyi başlatmış olabilir "
"Soralım " dedim ve yazdım ama cevap gelmemişti. "Esra'ya mesajlarını okuması gerektiğini Gölge söylemiş olabilir " dedim. Sandalyeyi çekip oturmuştum. Ateş derin bir nefes alıp cebimden bir dal sigara çıkardı. Nasıl yani ?
"Ne yani sigara mı içiyorsun ?" dedim şaşkınlıkla.
"Ara sıra. " diyip kestirip attı ve bir nefes daha aldı.
"Umarım o sigarayı yaktığın gibi beyninide yakarsın. "
"Niye böyle bir şey dedin şimdi "
"Çünkü beynin bir işe yaramıyor Ateş!"
Sinirle nefes alıp sigarayı söndürdü.
"Neden ?" dedi beni sandalyeden kaldırarak. Ani hareketi beni ürkütmüştü. "Ne neden ?"
Gözlerini sımsıkı kapatıp zorla konuştu. "Neden böyle yapıyorsun ?" dedi ve beni omzumdan itti. Şaşkınlıkla ona bakarken tekrar zilin çalmasıyla Ömer'in "Yok artık !" deyişini duydum.
Ateş hiçbir şey demeden önünden geçerken suratım düştü. İnsanlarla kötü iletişim kuruyordum biliyordum. Ama bu bir alışkanlıktı. Yeni hayatıma hemen ayak uyduramıyordum. Kapıya doğru ilerlediğimde Ilgın biraz morali bozuk bir şekildeydi. İçeri davet ettiğimizde artık hepimiz salondaydık. Ben,Ilgın ve Mısra konuşuyorduk. Tabi ben ara sıra Ateş'e bakmadan edemiyordum. Ömer'le konuşan Ateş biraz tuhafıma gitmişti. Sonuçta ikiside farklı gruplardaydı. Ama Ömer normal davranıyordu. Ateş arada gülümsüyordu. Vay canına ! Gerçekten sadece ben değil herkes değişmişti. Ateş'te değişmişti.
Tekrar zil çaldığında artık Ömer artık isyan etti. Mutfaktan çıkan Demir bu sefer kapıyı açtı. Demir salona doğru yürüdüğünde arkasından İris çıktı.
İris gülümseyerek bize bakıyordu. "Merhaba millet. " dedi İris ve yanına bakarak; "Hadi Burak !" diyerek onuda salon kapısının arkasından çekti. Burak halinden hiçte memnun değildi. Burası Mısra'nın eviydi çünkü. Popülerliğine düşkün salak !
"Burada olduğumuzu nereden bildin ?" diye sordum.
"Demir yer bildirimi atmış. Bir de az önce Mısra'nın kekleriyle fotoğraf çekinip snape atmış. " dediğinde Mısra sinirle telefonu eline alıp kendi kendine konuşmaya başladı. Ortam iyice kalabalıklaşırken gözüm tekrar Ateş'e kaydı. Ve o da bana bakıyordu. Sinirliydi. Belliydi. Kendimi daha kötü hissetmiştim. Ayağa kalkıp "Ben gidiyorum. Babam eve çağırıyor " dedim. İris'e görüşürüz diyip Burak'ı görmezden geldim. Mısra ayağa kalkıp beni yolcu etti. Yolda yürürken gözümden bir yaş düştü. Neden ağladığımı bilmiyordum. Ama benim gibi yalnız biri için bu kadar olay çok fazlaydı. Benim tek istediğim liseden mezun olur olmaz Antalya'dan gitmekti. Eve geldiğimde Ayşen kapıyı açmıştı. Endişeli gözüküyordu. Sanırım babam gelmedim diye baya kızmıştı. Büyük oturma odasına geçtiğimde babamla biri karşılıklı oturuyordu. Misafir mi gelmişti ? Bu kadar önemli olan şey bu muydu ? Sude ortalıkta gözükmüyordu. İşte bu, olayı tuhaf yapıyordu. Misafir olunca Sude o kişiye yalakalık yapmak için sürekli peşinde dolanırdı. "Baba ?" dediğimde babam beni görür görmez gerildi. Neler oluyordu ? Karşılıklı oturduğu bayan bana dönünce her şeyi anlamıştım. Bu olamazdı. İmkansızdı.
"Anne "3k olmuşuz hepinize teşekkür ederim ❤
Bu arada öbür bölümde sizce neler olacak ???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ ✔️
Genç Kız EdebiyatıZeki bir kızın-öhöm öhöm yazar !- Pardon... Çok zeki bir kızın-yazarrr- İyi peki tamam ! Aşırı zeki,ultra zeki, manyak zeki bir kızın ve Popüler bir erkeğin hikayesi-aynı zamanda erkek boş kafalının tekidir- Artık hikayeyi tek başıma yazabilir miyi...