keyifle okuyun........ yazdığım en uzun bölüm oldu bu bölüm:))))
''morning'' diyen sesle kafamı kaldırdığımda hemşirelerden birini gördüm yatağın ucunda, ona gülümserken yüzümü buruşturdum, kolum uyuşmuştu, çünkü küçücük yatakta üç kişi yatıyorduk,
yanımda sarmaş dolaş yatan adamlara baktım, ve bakışımı hemşireye çevirdim, oda benim gibi gülümsüyordu, kahvaltı tepsisine baktım, ve gülümsemem çoğaldı, çünkü tam da üç kişilik gelmişti kahvaltı, sanki hastanede değil 5 yıldızlı oteldeydik,
hemşireye teşekkür edip yavaşça doğruldum yataktan, onları uyandırmak istemiyordum hele ki böyle güzel uyurlarken, ilk kez bakıyordum onlara, öyle güzeldiler ki, tuğra babasının başının altına koymuştu başını, mayısın çenesi oğlunun başındaydı, ve gördüklerimi, daha iyi görebilmek için biraz daha yaklaştım,
aynıydı.....ikisi de aynı uyuyordu, dudakları aralıktı nefes alış verişleri bile aynıydı, aynı anda alıp aynı anda veriyorlardı, gülümsemem kıkırtıya dönüştü,
''yapma'' diyen sesle kendime geldim, mayıs mıydı o? tabiki oydu benimki de soru mu şimdi,
''böyle kıkırdama oğlumu rahatsız etmek istemiyorum çok güzel uyuyor ama herşeyi göze alıp kalkar ve seni arkanda ki tuvalete sokarım sonra da''
''şşşştttt deli sus'' dedim o gözlerini bile açmadan kıpırdamadan gülümserken hemen yanına gidip susması için ağzını kapattım, avuç içimde ki dudaklarının kıpırdanışıyla gıdıklanırken, elimi çekmek istedim dudaklarından ama elimin üzerine konan eli buna izin vermedi,
hep donuk, hep karamsar hep ışıksız olan gözlerini açtığında, aynı gözler yıldızlar kadar parlak ve aydınlıktı, geleceğimizin aydınlığı ve parlaklığını gördüm gözlerinde,
''bakma bana öyle'' dedim, ve yavaşça elimi çektim dudaklarından, çünkü tuğra uyanmak üzereydi, kıpırdanıyordu, ve bir saniye sonra gözlerini açtığında,
''su'' dedi, babasının koynuna daha çok sokulurken ben bir bardak suyla geriye döndüğümde mayıs sus işareti yapıyordu, tuğra bey rahat yeri bulmuştu tabi yine uykuya dalmıştı,
karşılarında ki koltuğa oturup mayısla sadece biribirmize bakarak dudaklarımızı kıpırdatmadan cümleler kurmadan o kadar çok şey konuştuk ki, bu herkese verilen bir nimet değildi, sadece bize özeldi,
ne kadar baktık birbirimize bilmiyorum, ama ayırmadık gözlerimizi birbirimizden, sonsuza kadar ayırmayacaktık,
doktordan önce elçin geldi odaya, hemen arkasından da cemal ve en sonunda doktorlar içeriye girdiğinde, elçin tuğrayı aldı babasının kucağında, tuğraya olağan üstü bir sevgisi vardı, kendim doğursam anca bu kadar sevebilirim derdi tuğra için, ve tuğra da elçine o kadar çok güvenirdi ki benden sakladıkları ne varsa en son ben duyardım, aaa duydun mu sınıfta şu olmuş bu olmuş dediğimde elçin hiç şaşırmaz o olalı çok oldu derdi hep,
elçin ve tuğra eve gitmek için çıkarken cemal de onları işlerine ve okullarına bırakma görevini devralmıştı,
''hazır mısınız mayıs bey'' diyen doktora başını salladı mayıs, tam 26 gündür vücudunda olan aletler çıkarken doktorların önden çıkmasını fırsat bilip dudaklarıma yapıştı aniden hazırlıksız yakalanmıştım dudaklarına, önce afalladım, hala benim olduğuna yaşadığımız o beş yıllık kabusun bittiğine inanamıyordum
ve içimden bir his, daha yeni başlıyoruz diyordu......
duymadım içimde ki kötü hissi, kulaklarımı tıkadım ve öpüşüne karşılık verip o tatlı tadını benim tadımla karıştırdım,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAZANILMIŞ
Chick-Litsıradan bir hayat.... 23 yaşinda evlendigi gun kocasinin kumar borcunun bedelini ödemek icin dunyanin en acimasiz insanina sunulan lina decevi.... babasinin kraliçesi. ölmüş annesinin prensesi. kocasinin borcunun altinda ezilen acizi..... "bana vere...