Bölüm şarkısı; First Aid Kit - My Silver Lining
Çakıl
Bu ben değildim.
Annemin bana aldığı elbiseleri denerken aynada gördüğüm görüntü, ben olmaktan çok uzaktı. Üzerimde oldukça yabancı duran bu kıyafetler beni oldukça huzursuz etmişti.
"Oldu mu tatlım kıyafetler?" Annemin kapıdan yavaşça odama girmesiyle başımı ona çevirdim.
"Küçük geldiler sanırım." dedim istemsizce. Aldığı elbiselere laf etmeyi bırakalı uzun zaman olmuştu. Nasılsa denedikten sonra tekrar giymeyi düşünmüyordum.
"Bence tam üstüne göre." dedi annem aynadaki görüntümün yanında dikilerek. Dizimin bir karış üstünde duran elbise ve tüm vücudumu sıkıca saran kumaş kendimi çıplakmışım gibi hissettiriyordu.
"Hiç sanmıyorum." dedim içimde tuttuğum nefesi bıkkınlıkla bırakarak.
Annem gözlerini devirip "Kahvaltı hazır." deyip içeri geçti. Üzerimdeki rahatsız elbiseden kurtulup siyah kotumla, gömleğimi giydim. Kumral, dalgalı saçlarımı tarayıp salık bıraktıktan sonra mutfağa geçtim.
Elimdeki ders notlarına bakarken bir yandan çikolatalı ekmeğimi yiyordum. Çikolatalı ekmek kahvaltılarımın vazgeçilmeziydi.
"Kilo alacaksın şunu yiye yiye." Bakışlarımı notlarımdan yavaşça kaldırıp sinirle anneme baktım. Bu kadının benle ne alıp veremediği vardı?
İstemsizce gülümsedim. "Kilo alırsam belki de beni şu zorla götürdüğün davetlerden kurtulmuş olurum."
Önümdeki çikolatayı hızla alıp bana en sinirli bakışlarından attı. "Gün geçtikçe yabanileşiyorsun."
Dediğini umursamayıp önümdeki notlara döndüm. Bugün gireceğim sınav benim için fazlasıyla önemliydi. Kahveyle ayakta durduğum tüm gecenin yorgunluğu, bedenimi fazlasıyla zorlamaya başlamıştı. Ağrıyan başımı önemsememeye çalışarak notlara göz atmaya devam ettim.
"Kendini bu kadar yıpratmana değse bari." dedi annem küçümser bir tavırla. Daha fazla burada çalışamayacağımı anlayarak masanın üzerine yaydığım notları toparlamaya başladım.
"Bari bugün bunu tartışmayalım."
"Çalışmaya ihtiyacın yokken kendini neden bu kadar yorduğunu gerçekten anlamıyorum." dedi aynı ses tonuyla.
Notlarımı sırt çantama atıp sinirle kapıya doğru yöneldim. "Muhtemelen hiçbir zaman da anlamak istemeyeceksin."
Yirmi yedi kat aşağı inmeyi beklediğim asansörde yorgun yüzümü inceledim. Beni çalıştığım laboratuvardan daha çok yoran bir yer varsa o da kesinlikle bu evdi. Düşüncelerimi, kendi ayaklarımın üstünde durmak istememi hiçbir zaman anlamak istemeyen annemdi. Beni kendi zengin arkadaşlarına beğendirebileceği bir kalıba sokup, onun istediği şekilde davranmamı beklemesiydi.
Nihayet apartmanın dışına çıktığımda her zamanki gibi işe yürüyerek gitmeyi tercih ettim. İlerlemeyen bu trafikte, araba kullanmaya çalışmak tam bir aptallıktı. Her ne kadar sokaklar kalabalık olsa da yürümeyi, trafikte beklemekten daha çok severdim.
Anneme sinirlenip evden ne kadar erken çıktığımı sokaktaki devasa ekrana baktığımda fark etmiştim. Saat daha 7.15'di ve sınavımın başlamasına oldukça vardı. Bitiremediğim kahvaltı aklıma gelince bir kafeden kendime kaşarlı tost alıp laboratuvara doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR SIFIR
Science FictionBir ve sıfır... Tüm dünyayı kontrol eden iki sayı... Günümüzden 200 yıl sonra, İstanbul'da, tüm hayatları bu iki sayı yüzünden değişen iki genç insan... Doğu ve Çakıl...