19.Bölüm

37 15 0
                                    

Çakıl

Bütün gün harıl harıl çalıştığım ofisten nasıl oldu da bir anda buraya geldim anlamamıştım. Ama her şey Berk denen o sarı iblisin başının altından çıkmıştı. Akşamüzeri elinde bir elbise paketiyle gelip, davete gitmemiz gerektiğiyle ilgili bir sürü açıklama yapınca kabul etmek zorunda kalmıştım. Yani, yine istemediğim bir şeyi yapıyordum. Zorla.

Üstelik getirdiği elbise asla giymeyeceğim türden bir kıyafetti. Hele ki kırmızı... Benim için fazla göz alıcıydı. Kendimi balo salonlarının ortasındaki ışıklı top gibi hissediyordum. Herkes bana bakıyor gibiydi. Ve bu kendimi fazlasıyla rahatsız hissetmeme sebep oluyordu.

"Sanatçının natüralist eserlerin ilk örneklerini verdiği söyleniyor. Özgürce devinen fikirlerin büyük bir ahenk için dans edişini görmemek için kör olmak gerekir."

Sesin geldiği yöne başımı çevirdiğimde Aras'la karşılaştım. Buraya gelirken daha kolay ikna olmamı sağlayan diğer bir sebep, onun da buraya gelmesiydi. Öyleydi de Allah aşkına ne saçmalıyordu bu deli?

"Ha?"

"Tabloyla diyorum. Daha ne kadar bakışacaksın?"

"Bir süre daha?" dedim soran gözlerle. Şu an, duvarlarda dizili tabloları incelemek hem rahatlatıcıydı hem de Berk'ten kaçmak için çok iyi bir fırsattı.

"Raphael hayranı olduğunu bilmiyordum." dedi ellerini belinin arkasında birleştirip tabloyu incelemeye çalışarak. Siyah saçları her zamanki gibi dağınıktı ve herkesin aksine daha sportif bir takım giymişti.

"Ben de bilmiyordum." diye mırıldandım kendi kendime. Resimle çok ilgilendiğim söylenemezdi. Yani bu resmin Raphael'e ait olduğunu bile bilmiyordum. "Sen nereden biliyorsun?"

"Raphael hayranı olduğumu mu? Ben daha çok Monet hayranıyım."

Şaşkınlıkla Aras'a bakakaldım.

"Şaka yapıyorsun?"

Nihayet tabloyu incelediği mavi gözlerini bana çevirdi.

"Tabi ki şaka yapıyorum." dedi elindeki telefonu bana doğru sallayarak. "İnternet denen bir şey var."

Bravo bana. Yine kandırıldım.

Sinirle kaşlarım çatıldı.

"Ama tabloya bayıldım." dedi bir anda ciddileşerek. "Ciddiyim."

Gözlerimi devirmekle yetindim. Şu an bu resimlere bakmak beni rahatlatan tek şeydi ve Aras'ın, arkadaşım da olsa, bunu engellemesine izin vermezdim.

Tam diğer tabloya doğru adım atacakken sağ tarafımdan gelen kısık bir sesle irkildim.

"Yine yüzüğünü takmamışsın." dedi sabahki ses tonuyla.

Bu çocuğun başka derdi yok muydu Allah aşkına?

"Aras'la tanışmış mıydın?" dedim aralarından çekilerek. Bir yüzük kavgasını daha kaldıramazdım.

"Nişanda tanışmıştık." dedi Aras, bir bana bir Berk'e bakarak.

Aras, Berk'le yaptığım anlaşmayı biliyordu bilmesine ama ondan hala hoşlanmıyordu. Bunu görmemek için kör olmak gerekirdi. Berk ise her zamanki soğukluğuyla tokalaşmak için elini Aras'a uzattı. İkisinin arasındaki bu soğukluk gergin bir hava yaratmıştı. Öyle ki dikkatli bakarsanız havada uçuşan elektrik akımlarını görebilirdiniz.

Taa ki bir çığlık sesi bu gergin havayı bölene kadar...

Aras'ı da Berk'i de umursamadan sesin geldiği yöne doğru telaşla döndüm.

BİR SIFIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin