1 ay sonra
Doğu
İçimde öyle büyük bir boşluk hissi vardı ki, hiçbir şey hissedemiyor gibiydim. Gözlerimin önündeki karanlık perdenin aydınlanmasını bekledim bir süre.
Kulağım çınlıyordu.
Neredeydim? Başım neden bu denli ağrıyordu?
Birbirine yapışan kirpiklerimi güçlükle ayırdım. Her şeyin beyaz olduğu odaya göz attım istemsizce. Gözlerim yatağın kenarındaki koltukta uyuyan Eren'i buldu.
Oda o kadar gürültülüydü ki, başımın ağrısı daha artmıştı.
Tuhaf sesli elektronik cihazlar... Birbirlerine bağıran insanlar... Metro sesi... Ağlayan bir bebek...
Kafamın içinde tepinen filler vardı resmen.
Kafayı yememek için başımın altındaki yastığı alıp Eren'e fırlattım.
Telaşlı gözleri odayı turladı önce. "Hay..."
Beni görünce gözleri kocaman açıldı. "Doğu! Uyanmışsın." dedi ayağa fırlayarak.
"Şu televizyonu kapat. Başım çatlıyor."
"Ödümüzü kopardın." dedi, benim dediklerimi takmayarak.
Yüzünde aptal bir tebessümle, bana doğru yaklaşmaya başladı.
"Napıyorsun?"
"Uyandın ya, sarılmamız gerekir diye düşündüm."
Şaşkınlıkla gözlerim açıldı.
"Sen ciddisin?"
"Öyle deme oğlum. Çok korktuk." dedi bir anda. Eren, her ne kadar yılışık bir insan olsa da sarılmaktan hoşlanmazdı pek.
"Sen benim için mi endişelendin?"
"Algıda problemin mi var Doğu?" dedi alayla. Yatağın kenarına oturdu. "Beyinden de hasar almadın halbuki?"
"Gevşek herif." dedim sırıtarak. Kollarımı açtım sonrasında. "Gel, sarıl hadi sarılacaksan."
Eren, yavaşça kollarını boynuma sardı ve bir süre öylece kaldı. Sarılışına aynı şekilde karşılık versem de şu televizyon sesine sinir olmuştum iyice.
"Lan? Ağlıyor musun sen?"
Eren, yavaşça geri çekildi. Kızarmış gözlerini benden çekerek odanın farklı yerlerine bakmaya başladı.
"Ne ağlaması be." dedi kızarak. Ayağa kalktı ve az önce oturduğu koltuğa geçti. "Sadece korktuk biraz."
"Eren?" dedim yüzümü ona dönerek. "Şu televizyonu kapat gözünü seveyim. Beynim sikildi."
Ağrıdan zonklayan başımı tuttum ellerimle.
Eren, kumandaya uzandı ve kapatma tuşuna bastı.
"Sesi açık değilmiş ki." diye mırıldandı kendi kendine.
Televizyon kapanmıştı.
Kapanmıştı ama sesler niye kesilmemişti?
Kafamın içindeki filler hala yerindeydi.
"Yan odanın televizyonu falan mı açık acaba?"
"Bırak şimdi televizyonu da. Kendini nasıl hissediyorsun? Doktoru çağırayım mı?"
"İyiyim." dedim istemsizce. Baş ağrım dışında kendimi harika hissediyordum aslında. Şu sesler olmasa baş ağrımın da azalacağına emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR SIFIR
Science FictionBir ve sıfır... Tüm dünyayı kontrol eden iki sayı... Günümüzden 200 yıl sonra, İstanbul'da, tüm hayatları bu iki sayı yüzünden değişen iki genç insan... Doğu ve Çakıl...