Doğu
"Doğu."
Sesim öyle kısık çıkmıştı ki, kızın benim adımı duyup duymadığından bile emin değildim. Tek bildiğim, biraz daha burada durursam heyecandan ölecek olmamdı.
O ise, az önceki masaya çarpma faciamdan dolayı, bana yüzünü buruşturarak baktı.
"Benim ismim de Çakıl. Size nasıl yardımcı olabilir miyim Doğu Bey?"
Çakıl... Her ne kadar o bilmese de, beş harf iki heceden oluşan bu kelime, hayatımı güzel kılan tek şeydi. Çocukken, sırf onun ismiyle aynı diye sahilde topladığım çakıl taşlarına gitti aklım. O taşların hala dolabımın bir köşesinde durduğuna emindim.
"Doğu Bey?" dedi bir kez daha. Onun, o güzel sesi, beni çocukluk anılarımdan çekip çıkarttı. Hatırlamamıştı işte beni. Hatta en ufak bir şüphesi bile olmamıştı.
İçim, bu gerçekle bir kâğıt parçası gibi büzülürken, güçlükle mavi gözlerine baktım.
"Ulaş Bey'le konuşmam lazımdı. Ama gördüğüm kadarıyla burada yok. En iyisi gideyim." dedim odaya son bir kez göz atarak.
Kız, zaten işten ayrıldığını söyledi Doğu. Ne demek gördüğüm kadarıyla burada yok? Aklıma sıçayım.
"Önemliyse arayabilirim Ulaş Abi'yi?" dedi gülümseyerek ve sağ yanağındaki gamzesi çukurlaştı.
Ah, ne kadar tatlı olduğunun farkında mıydı acaba şu an?
"O-Olur."
Tekrar gülümsedi ve masasına doğru yürüyüp telefonunu aldı. Benim aklımsa, ona yaprak getirdiğim güne gitti. Hafızamdaki o karanlık boşluk yüzünden, sanki olay dün yaşanmış gibiydi. Ama olay dün yaşanmamıştı. Üstelik beni, yani konuştuğunu sandığı beni, engellemesi gibi acı bir gerçek vardı.
"Açmadı." dedi, elindeki telefonu kapatarak. "İsterseniz bana telefon numaranızı verin. Ulaş Abi, döndüğünde sizi aramasını söylerim."
Telefon numarası? Benim? Kendi telefonumun numarası?
Kalbim sanki mümkünmüş gibi daha da hızlı atmaya başladı. Ve bu sefer, kontrol edemediğim bir titreme de vücudumu sarmıştı. Sanırım aralığın ortasında, durduk yere terleyen tek insan bendim.
Ama numaramı iş için istediğini kendime hatırlatınca bir anda yüzüm asıldı.
"Ta-Tabi."
Beni başıyla onayladı ve telefonun ekranına söylediğim numarayı girmeye başladı. Bense fırsattan yararlanıp, onun güzel yüzünü izlerken, bir anda kaşları çatıldı ve telefona boş boş baktı.
"Bir saniye." dedi, beni durdurarak. Telefonunda birkaç yere bastı ve yüzü iyice asıldı.
"Telefon kapandı birden." Nihayet, başını kaldırmış o çakır gözleriyle bana bakmıştı. Bir an gözlerine dalıp gideceğimi düşünsem de kendimi toparladım.
"Şarjı bitmiştir." dedim büyük mühendis zekâmla.
Kaşlarını havaya kaldırarak bana baktı.
"%70'deydi şarjı."
"Bozuldu o zaman. Mühendisler de amma beceriksiz ya eskisi gibi iyi yapamıyorlar işlerini." dedim bir anda.
Hay dilim kopsun. Kendi mesleğine bok atıp, kız etkilemeye çalışan ilk kişi olarak tarihe geçmeyi hak ediyorum bence.
"Sizin mesleğiniz neydi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR SIFIR
Science FictionBir ve sıfır... Tüm dünyayı kontrol eden iki sayı... Günümüzden 200 yıl sonra, İstanbul'da, tüm hayatları bu iki sayı yüzünden değişen iki genç insan... Doğu ve Çakıl...